Hiç de zor değildi aslında. En azından aklım başıma geldiği yaşlarda istemesini bilecektim. Düşüncelerimle netleştirecek ve kendim için istediğim senaryoyu yazacaktım ve hedeflerimin tam içinde yaşıyor olacaktım.
Fakat şimdiki hedeflerim yaşadıklarımla ortak alanda netleşiyorsa; evet kimi 3 yaşında nettir ve direkt amacı, hedefi için doğmuştur, kimi ise önce yaşamalı, görmeli, tatmalı ve beklide acı çekmeli hedefini, amacını netleştirmek adına. Aslında zaman kavramı yalnızca bu gördüğümüz perdenin arkasında. 3 yaş ya da 30 yaş, ne erken ne de geç başlamak için. Neden yaşamıştım onca şeyi. Bazen bakıyorsun hiç de sana yakışan ya da düşüneceğin bir şey değil. Hatta hatırladığın zaman bazen eskiyi, onları yaşayan sen değil de bir başkasının hikayesi gibi. Tabii şimdiki senin farkındaysan. Genler, kalıplar, öğretiler diyoruz. Amalar, keşkeler ya da kaderde varmış diyoruz. Öylemi acaba. Şu yaşamda bile hatırlayamadığımız küçük kareler tüm hayatımıza damgasını vuruyorken, ya geçmiş yaşam. Ya daha önceden bu hayatımıza taşıdıklarımız. Ne istemiştik, neleri tamamlamak istemiştik acaba ki bu anne ve babamızın çocukları olarak yaşama döndük tekrar. Bir bir olaylar zincirini takip ettiğimde görüyorum ki kaldıramayacağımdan fazlası gerçekten verilmemiş ve her birini yaşamımın diğer parçalarında kullanmışım.

Eksik olan ne yetenek, ne zeka, ne para aslında. Eksik olanı söyleyeyim sana. Son yılların modası diyebilirsin ama bu gerçek. Eksik olan pozitif yanımız ve en büyük kaybımız da şükretmekten yoksun yaşıyor olmamız. Evet, bilinç bunu pek kabul etmese de yakınmayı seviyoruz biz insanlar. Bu yetinmemek dışında bir kavram. İşimiz, paramız, çantamız, yüzümüz, eşimiz, ailemiz, evimiz, saç rengimiz, ülkemiz, yönetenler vs. vs. Evet yakınmak için o kadar sebep bulamıyoruz ayaküstü. Ve konu konuyu açıyor yakına yakına saatler geçiriyoruz ve gelsin sorunlar, gitsin dertler. İyiyim, her şey yolunda, çok iyi kazanıyorum abi ya, patron süper. Geçen maaşıma ek yatmış abi, çok iyi ya Duydun mu hiç sen. Ben çok nadir duyuyorum. O da genelde biz ağız ucundan Allah’a şükür iyiyiz / iyiyim işte. Hayat geçinip gidiyoruz Sen hastasın, ben yoksulum, o işsiz, öteki çok çalışıyor, öbürü evde patlıyor, gelsin borçlar ve sonra ödemeler oohhh halimize yanalım. Gitsin asık suratlı müdür oohhh arkasından atalım. Atamıyor musun o zaman sen kesin müdürün ajanısın ya da yalakasın. Yapıştır dam***ı ki konuşmaya devam edelim.

Yani iki seçenek var öyleyse. Ya yakınıp gırgır yapıcaz ya da zırıl ağlayacağız sohbet ederken. Ya da iyi ve doğru olanı anlatmaya başlayıp daha da iyi olanı çekeceğiz bir bir hayatımıza.

Tabiki seçim senin. Bak bakalım senin cümleler hangi yöne akıyor.