Dünya saygı duruşu yaptı.
Bunlar konfeti yağdırdı.

*
Deniyor ki…
İnsan hayatının değeri yok mu?

*
Var.
*
Diyarbakır'da mesela, sekiz yaşındaki çocuğa otobüs çarptı, hayatını kaybetti, ailesi tazminat davası açtı, bilirkişi ne rapor verdi biliyor musunuz? “Ailenin tazminat istemeye hakkı yok, çocuğu büyütmek için yapılacak masraftan kurtuldular” dedi!
*
Bilirkişinin akıllara ziyan hesabı şuydu: “Yörenin ve ailenin sosyal konumu gereği, çocuk üniversite okuyamayacak, 18 yaşından sonra çalışmaya başlayacak, ömrü 55 sene 10 ay 3 gün olacak, askerden dönüp iki sene sonra evlenecek, ailesi çocuğa toplam 56 bin lira masraf yapacak, çocuk evlenene kadar çalışıp, ailesine 18 bin lira destek olacak, sekiz yaşına kadar yapılan masrafı düştüğümüzde, çocuğun ölmesinden dolayı, ailesi 42 bin lira masraftan kurtulacak.”
*
Sayın hukukumuza göre, çocuğun ölmesiyle aile kâra geçmişti yani!
*
Uysal Doğan isimli vatandaşımız, Muş'ta askerlik yaparken, şüpheli şekilde hayatını kaybetti. Öldürüldü mü, intihar mı, tespit edilemedi. Sonra ne oldu biliyor musunuz? Uysal'ın ailesine resmi evrak gönderip, Uysal'ın ölümünde kullanılan G3 mermisinin parasını istediler! O merminin fiyatı 1 lira 11 kuruştu, devletimizin hazinesi 1 lira 11 kuruş zarar etmesin diye, ailenin ödemesi gerekiyordu.
*
Veli Saçılık isimli vatandaşımız, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde izinsiz bildiri dağıttığı için gözaltına alındı. Bildiride “devlete ve erkeğe köle olmayın” yazıyordu. Tutuklandı, hapse tıkıldı. Hapishanede isyan çıktı. Sayın devletimiz isyanı bastırmak için hapishanenin duvarını dozerle yıktı. Veli duvarın hemen arkasındaydı, dozerin kepçe darbesiyle sağ kolu koptu. Koparılan kolu için tazminat davası açtı. Ne karar verildi dersiniz… Veli suçlu bulundu, kolunun kendi kusuruyla koptuğuna hükmedildi, üstüne, duvarın parası istendi!
*
Karton bisküvi kutusunu düzleştirmişler, rögar kapağı olmayan kanalizasyon çukurunun üstüne örtmüşlerdi. Dilara beş yaşındaydı, üstüne bastı, içine düşüverdi. Dört kilometre uzakta, kanalizasyonun dereyle birleştiği yerde buldular cesedini… Senelik 15 milyar dolar bütçesi olan, rögar kapağı olmayan, bir de vicdanı olmayan İstanbul'un kurbanı olmuştu. Tüm Türkiye, İstanbul büyükşehir belediyesinden ve yandaş taşeron firmadan hesap sorulmasını bekliyordu. Dilara'nın babası çıktı, “şirketle helalleştik” dedi, şikayetini geri çekti, tüm sorumlular yırttı.
*
Bir baba, öz kızının cenazesi üzerinden “helalleştik” diyebiliyorsa, Türkiye'nin yapabileceği bir şey kalmıyordu.
*
Konya Taşkent'e bağlı Balcılar beldesindeki, ruhsatı olmayan, itfaiye raporu olmayan, eğitim izni olmayan, yurt izni olmayan, kaçak Kuran kursu binası çöktü, 17'si kız çocuğu 18 insanımız can verdi. 18 cenaze, sıfır şikayet vardı. Gene helalleşilmişti.
*
İstanbul'da kule inşaatında facia yaşandı, asansör 32'nci kattan çakıldı, 10 işçi hayatını kaybetti. Ölen işçilerden Bilal'in avukatı açık açık söyledi, “biz ve yedi aile şirketten tatmin edici para aldık, şikayetten vazgeçtik” dedi.
*
Ensar Vakfı'nın yurdunda 10 erkek çocuğuna tecavüz edildiği, cinsel istismara uğrayan çocukların sayısının 45 olduğu, tecavüzlerin üç sene devam ettiği ortaya çıktı. Aile bakanı “bi kerecik” dedi. Şikayetçi olmasınlar diye, ailelere 10'ar bin lira sus parası verildiği yazıldı.
*
Mavi Marmara'da öldürülen vatandaşların hayatına karşılık 20 milyon dolar tazminat alındı. Yandaş gazeteci dün televizyonda izah etti, “bu para aileleri teselli eder, dertlerine derman olur” dedi.
*
Görüldüğü üzere, Akp yönetimindeki ülkede “insan hayatının değeri” tarifeye bağlı…
*
Kürtsen, kuruş yok.
Dinciysen, dolarla alıyorsun.
Devlet öldürürse…
Üste para istiyor.
Özel şirket öldürürse…
Pazarlığa tabi.