Timur adı sıkça duyulsa da aslında ülkemizde iyi bilinmeyen bir hükümdardır. Ondan sonraki imparatorluk yani Timurlular da iyi bilinmemektedir. Biz burada Timur ve ondan sonraki hükümdarları, herkesin anlayabileceği ve sıkılmadan okuyabileceği bir şekilde özetlemeye çalıştık. İlgisi olanlar için Uluğ Bey ile alakalı içeriğin linkini de belirttik.

İlk Yıllar



Timur 1336 yılında, Cengiz Han'ın oğlu Çağatay'ın yönetimindeki topraklarda dünyaya geldi. Babasının adı Tara*** (Tura***), annesinin adı ise Tekina Hatun idi. Timur'un 1360 yılına kadarki gençlik dönemiyle alakalı fazla bilgiye sahip değiliz. Arap kaynaklarında, Timur'un gençlik döneminde babasıyla birlikte serserilik ve eşkıyalık yaptığı, hatta bir koyunu çalmaya çalışırken, çoban tarafından okla vurulduğu yazılır.
Arap tarihçilerin Timur hakkındaki bu iddiaları abartılı bulunsa da, Timur'un iktidar mücadeleleri sırasında, bir savaşta okla yaralanmış olduğu bir gerçektir. Bu yarası sebebiyle Aksak Timur yani 'Timur Leng' namını almıştı. Gençlik dönemindeki mücadelelerinden sonra, Timur'un 1370'de Semerkand şehrinde hükümdarlığını ilan ettiğini görüyoruz. Dolayısıyla Timurlular veya Timur İmparatorluğunun kuruluşu olarak bu tarihi ele alabiliriz.
Timur'un Devleti



Timur vakit kaybetmeden seferlerine başladı. 'Hiçbir savaşını kaybetmeyen hükümdar'olarak bilinse de aslında 1365 yılında göçebe Moğollar ile yaptığı savaşta çok fazla yağmur yağdığı için zafer elde edememişti. 1370'de tahta oturduktan sonra ilk hedefi Harezm bölgesiydi. Buraya 4 sefer düzenleyerek, 1379 yılında Harezm'i tamamen kontrolü altına aldı.
Ayrıca, Altın Orda'nın taht kavgalarından kaçan Toktamış 1376 yılında Timur'a sığınmıştı. Timur, Toktamış'a askeri destek vermişti. Toktamış iki defa yenilgiye uğradıysa da Timur desteğini geri çekmedi. Harezm bölgesine hakim olunan 1379 yılında Toktamış da, yine Timur'un desteğiyle Altın Orda üzerindeki himayesini geri almıştı. Fakat bozkırlar, bu iki hükümdara dar gelecekti.
Timur-Toktamış Çekişmesi



Timur'un sonraki hedefi İran ve çevresiydi. Bu bölgeye birkaç başarılı sefer yaparak 1386'da Azerbaycan topraklarını ele geçirdi. Bu bölge yıllar evvel Altın Orda ve İlhanlılar arasındaki çatışmaların sebebiydi. Şimdi de Timur ve Toktamış'ın mücadelesine sebep olacaktı. Tarih değişiyor, karakterler değişiyor fakat amaçlar aynı kalıyordu.
Aynı zamanda Toktamış Han, Memlükler tarafından elçiler vasıtasıyla Timur'a karşı kışkırtılıyordu. Nitekim ilk karşılaşma 1387 senesinde vuku buldu. Bu ufak bir çatışmaydı ve Timur'un oğlu Mirinşah önderliğindeki kuvvetler kolay bir zafer kazandılar. Bundan sonra 1391 yılında Timur, Kundurca'da bir kez daha galip geldiyse de Toktamış bu savaştan kaçmayı başardı.1395'deki son karşılaşmalarında Toktamış yine kaçarak kurtulmayı başarmıştı fakat bu son yenilginin sonuçları çok ağır oldu. Altın Orda artık Ruslar için bir tehlike oluşturmaktan çıktı. Dolayısıyla Timur, istemeden de olsa Rusların faydasına dokunmuştu.
Ankara Savaşı



Timur'un fetihleri Anadolu'yu tehdit etmeye başlamıştı. 1400'deki seferden sonra Şam ve Bağdat'ı ele geçirmesi, Anadolu'da Sivas ve Malatya'ya kadar gelmesi de başta Osmanlı olmak üzere Anadolu'daki bütün beylikleri endişelendirmişti. Ankara Savaşı vuku bulmadan önce Yıldırım Bayezid ile Timur arasında birtakım mektuplaşmalar oldu.
Timur esasen Osmanlı'ya karşı savaşmak istemiyordu. Birlik olup kafirlere karşı birlikte mücadele etmeyi öneriyordu, fakat Osmanlı'nın kendisine bağlanmasını istiyordu. Osmanlı ise batıya uzanmış, Roma İmparatorluğunun son kalesini zorlayan güçlü bir konumdaydı. Yıldırım Bayezid bu teklifi kabul etmedi.
Netice itibarıyla 1402 yılında Osmanlı ordusu yenilgiye uğratılarak Yıldırım Bayezid esir alındı. Osmanlı bu savaştan sonra bir süre karışıklık içerisine girdi. Yıldırım Bayezid 1403 yılında esarette altında vefat etti. Timur ise 1405 yılının soğuk bir şubat günü, torunu Pir Muhammed'i tahta vasiyet ederek hayata gözlerini yumdu.
Timur'dan Sonra



Timur'un ölümünden sonra tahtı paylaşılamadı. Pir Muhammed daha küçük yaşta idi, diğer mirasçılar hükümdarlığı ona bırakmaya niyetli değildi. Birkaç senelik mücadeleleri en sonunda Timur'un oğlu Mirza Şahruh kazandı. Herat şehrinde hükümdarlık yapmaya başladı. Oğlu Uluğ Bey'e de Semerkand'ın kontrolünü verdi. Uluğ Bey esasen 1447-1449 arasında babasının ölümünden sonra Timurlular tahtına geçmiş gibi görünse de aslında 1411'den beri Semerkand'ta hüküm sürüyordu.
Uluğ Bey'in hayatı ve hükümdarlığı hakkında detaylı bilgi için ayrıca bakınız:
Delilik Derecesinde Zeki Olan Fakat Çoğumuzun Tanımadığı Türk Bilim İnsanı: Uluğ Bey

Hanedanlığın Son Nefesi



Mirza Şahruh ve Uluğ Bey, hiçbir zaman Timur gibi etrafını titreten, düşmanlarını korkudan kaçıran büyük bir başbuğ olamadılar. Şahruh daha çok kendini dine vermişti. Uluğ Bey ise babasının tam tersini bütün hayatını bilime adamıştı. Gıyaseddin Cemşit, Kadızade gibi isimler onun hocası olmuştu. Ali Kuşçu ile yaptırdığı rasathanede yıldızları gözlemlemişti.
Sert bir hükümdar olamamanın kötü yanları da vardı. 1449 yılında tahtı ele geçiren Abdüllatif, babası Uluğ Bey'in öldürülmesine sebep oldu. Ondan sonra kendisi de tahtta uzun süre kalamadı. 1450 yılında Uluğ Bey taraftarları tarafından suikasta uğradı. Ölmeden evvel atının üstünde 'Allah ok teydi !' diye bağırdığı söylenir. Ardından tahtı devralan Abdullah da aynı kadere kurban gitti. 1451-1469 arasında Ebu Said devrinde ise Uluğ Bey'in biliminden eser kalmamıştı. Sonrasında tahta geçen Hüseyin Baykara'da büyük bir gelişme gösteremedi ve 1506 yılında Timurlular yavaşça tarih sahnesinden çekildi.
Timurluların Türk Tarihindeki Önemi



Şüphesiz Timur çok mühim bir komutan idi. Fakat kendinden sonraki nesillerini mirasını iyi bir şekilde aktaramadı. Sonraki hükümdarlar Timur gibi sert ve savaşçı olamadıkları için hanedanlık çok uzun sürmedi. Timur devrinin bizce en önemli gelişmesi tarihçilik alanındaki ilerlemedir. Aynı zamanda bu eserler çok basit bir dille yazılmıştır. Bu da bize ayrıca bir kolaylık sağlamaktadır.
Timur ve İmparatorluğunun, Türkiye Cumhuriyeti, Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 yıldızdan birini simgelemesi, Türkiye için önemini açıkça göstermektedir. Timur genellikle Osmanlı'ya darbe vurması bakımından, Türkiye'de kötü birisi olarak benimsenmiştir. Eski Osmanlı vak'a-i nüvislerinin de Timur'u iyi bir biçimde anlatması beklenemezdi. Netice itibarıyla Timur ve İmparatorluğu, Türk Tarihi içerisinde üst sıralarda kendini belli etmektedir.
YARARLANILAN ESERLER

KAYNAKLAR


  • Nizamüddin Şami-Zafername çev. Necati Lugal, TTK, Ankara 1987
  • Tacü's Selmani-Tarihname çev. İsmail Aka, TTK, Ankara 1999
  • Şerefüddin Ali Yezdi-Zafername çev. Ahsen Batur, Selenge Yayınları, İstanbul 2013
  • Mehmed Neşri-Kitab-ı Cihan-nüma I.Cilt, TTK, Ankara 2014

ARAŞTIRMALAR


  • Gleb Golubev, Uluğ Bey, TTK, Ankara 2011
  • İsmail Aka, Timur ve Devleti, TTK, Ankara 2014
  • Wilhelm Barthold, Uluğ Bey ve Zamanı çev. İsmail Aka, TTK, Ankara 2015
  • İlber Ortaylı, Türklerin Tarihi II, Timaş Yayınları, İstanbul 2016

MAKALELER


  • M.Fuad Köprülü-Yıldırım Beyazıd'ın Esareti ve İntiharı Hakkında, Belleten I/II, 1937
  • Ahmet Kanlıdere-Türkistan'ın Tarihi, Kültürel Gelişimi ve Rus Tesirleri, Türk Dünyası Kültür Dergisi XV, 2009
  • İlyas Kemaloğlu-Timur’un “Hayalî” Moskova Seferi, Karadeniz Araştırmaları, VI/XXIII, 2009