Hunlar, biz Türklerin tarih sahnesindeki ilk topluluklarından birisidir. Uzun yıllar boyunca Çin'i tehdit etmiş, çok geniş bir coğrafyaya hükmetmiş ve bütün Türk boylarını tek bayrak altında toplamışlardır.
Mete Han'dan Evvel Hunlar
Büyük Hunların tarihi esasında Çin kaynaklarında M.Ö. 2255 tarihine kadar uzanmaktadır. Bunların İskitlerle ilişkisiz olduğunu söylememiz de olanaksızdır. Zira İskitler ve Hunların birçok özelliği neredeyse aynı denebilecek seviyede benzerlikler göstermektedir. Buna karşılık kaynaklarda adı geçen ilk Hun hükümdarı, ancak M.Ö. 221 yılına rastlar. Bu kişi Mete Han'ın babası T'ou-man yani daha yaygın bilinen adıyla, Teoman'dır.
Şanyü Teoman'ın Planları
İsmi kaynaklarda Mo-tu olarak geçse de Eski Çince bir okunuş kuralı sebebiyle esas adı Bahadır olarak telaffuz edilmektedir. Fakat Mo-to adının ilk çevirilerde yanlış okunması sebebiyle Mete Han ismi yerleştiği için bu şekilde kullanılmaktadır. Mete, babası Teoman'ın en büyük oğluydu. Bu sebeple ondan sonra hükümdarlığı devralacak adaylar arasında en güçlüsüydü. Fakat Mete'nin annesi, başka çocuklarının tahta geçmesini istiyordu. Bu sebeple Teoman'ı kışkırtmakta idi.
Mete'nin Yüe-Chich Kabilesine Verilmesi
Teoman, oğlu Mete'yi bertaraf etmek için, karısının da tazyikiyle bir plan hazırladı. Önce Mete'yi Yüe-Chich kabilesine, antlaşmaya garanti olarak esir verdi. Fakat hemen ardından Yüe-Chich'lara savaş açtı. Bu göz göre göre Mete'yi ateşe atmak demekti. Kaynaklarda anlatılanlara göre Mete, kabilenin en iyi atlarından birisini çalarak kaçmayı başardı. Ülkesine geri döndüğünde ise, Teoman oğlunun bu ateş çemberinden kurtulmasına çok şaşırmıştı.
İhtilalin Ayak Sesleri
Teoman, oğlunun hayatta kalmasına ödül olarak, Mete'ye 10 bin kişilik bir okçu sınıfının idaresini verdi. Mete emrindeki bu askerleri çok iyi bir şekilde yetiştirmekteydi. Kendi icadı olan ıslıklı okunu nereye atarsa, askerler tereddütsüz biçimde oraya yay çekmek zorundaydılar. Mete sadakati test etmek için önce en sevdiği atına, sonra kendi hanımına ok attı. Emre itaatte tereddüt edip, yayını çekmeyen askerlerin hepsi öldürüldü. Böylece Mete, kendisine sonsuz sadık bir ordu yetiştirmekteydi.
Kanlı Bir İhtilal
Artık Mete'nin ordusu her şey için hazırdı. M.Ö. 209 tarihine gelindiğinde ise beklenilen an gelmişti. Mete emrindeki askerler vasıtasıyla önce Teoman'ı, ardından da babasının takipçisi olan devlet adamlarını birbir öldürttü. Bu kanlı mücadele sonucunda Mete, Han olarak yönetimin başına geçti. Bir baba ve oğlun kanlı mücadelesine tanık olunmuştu. Fakat bu, devletin geleceği için gerekliydi ve Hunlar bu tarihten sonra en parlak dönemini yaşayacaklardı.
Sınırlar Genişliyor
Mete Han kendi tahtını sağlamlaştırdıktan sonra dış güçlere karşı mücadele etmeye başladı. En büyük düşman Çin'di, fakat ondan daha evvel görülmesi gereken hesaplar da vardı. O dönem doğudaki komşu Tunguzlar ***et güçlü idiler. Mete Han'ın yükselişinden rahatsız oldular ve ona gözdağı vermek istediler. Mete Han'dan önce en sevdiği atını, ardından eşini yollamasını istediler. Devlet büyüklerinin karşı çıkmalarına rağmen Mete, halkın zarar görmemesi için bu istekleri kabul etti. Tunguzlar, bu tavizlerle yetinmedi. Hunlara ait olan çorak bir toprak parçasını da istediler. Fakat Mete Han buna izin vermedi. Atı ve karısı, Mete'nin idi, fakat toprak milletin malıydı ve asla verilemezdi. İşte bu düşünceyle Tunguzlara karşı savaş açıldı ve zafer kazanıldı.
Bir Hükümdar Daha Dünyadan Göçüyor
Sonraki yıllarda bütün Türk boyları tek bayrak altında birleştirilmeye başlandı. Çin ile bazen savaşıldı, bazen de diplomasi yoluna başvurularak barış antlaşmaları yapıldı. Hunlar daimi ve istikrarlı bir yükseliş içerisindeydiler, artık Orta Asya coğrafyasının en büyük imparatorluğu konumuna gelmişlerdi. Çin öyle bir hakimiyet altına alınmıştı ki, Çin kraliçesi, Mete Han'ın M.Ö. 192 yılındaki evlenmek arzusunu reddettiğinde,''ülkemiz hiçbir yanlış yapmadı'' diyerek, Mete'nin kızarak Çin'e savaş açmamasını rica ediyordu.
Netice itibarıyla Hun İmparatorluğuna en parlak dönemi yaşatan Mete Han, M.Ö. 174 yılında hayata veda etti. Yerine oğlu Lao-shang yönetimi devraldı. Geride ise Mete Han'ın miras bıraktığı güçlü bir imparatorluk ve gerçekleştirdiği faaliyetlerin, dilden dile dolaşan efsanevi anlatıları kalmıştı.