Roma toplumunun temeli olan aile genel olarak anne, baba, çocuklar, gelinler ve torunlardan meydana gelirdi. Ailenin reisi ve mutlak tek hakimi baba idi. Yani ataerkil bir aile modeli söz konusuydu. Babadan sonra anne, çocuklar ve babanın bakmakla yükümlü olduğu anne ve babası gelmekteydi. Çocuklar, ancak babanın ölmesinden sonra serbest kalır ve aile başkanı olabilirdi. Baba, kızının rızasını almadan istediği kişiye verebilirdi. Kızlar, evlenince baba evinden çıktıktan sonra başka bir aile içine girerlerdi.


Baba istediği zaman gerek karısını ve gerekse çocuklarını olsun köle olarak satabilir, gerektiği zaman da onları öldürebilirdi. Baba sağ olduğu sürece çocukların mal ve mülk sahibi olmaları mümkün değildi. Çocukların kazandıkları her şey doğrudan baba malı kabul edilirdi.

Roma’da halk siyasi haklara sahip olanlar ve olmayanlar olmak üzere iki gruptan oluşuyordu. Birinci grup bölgenin ilk ahalisi veya fatihi olanların soyundan gelen “gens”lerin fertleri durumunda olanlardı. Her gens, aynı soydan gelen ailelerin bir araya getirdiği bir topluluktu. Roma halkı birbirinden ayrı hak ve imtiyazlara sahip olan üç sınıfa ayrılmıştı:

1) Patriciler (Vatandaşlar): Geniş topraklara ve tam vatandaşlık hakkına sahip olan gens üyeleri idiler. Patriciler siyasi, askeri ve dini alanlarda görev alan ve aynı zamanda Roma Devletini yöneten kişilerdir. Senatüs ve Kuria meclisi üyelerini patriciler meydana getirirlerdi. Romalı patriciler köleleri sayesinde rahat bir yaşam sürerlerdi.

2) Plebler (Avam/Halk): Bu sınıfı meydana getiren halk, Roma’ya sonradan gelip yerleşenlerdendi. Tarım, sanat, ticaret yapma ve toprak sahibi olma hakkına sahip olan kesimdir. Ne ocakları ve ne de evlerine bereket getirecek tanrıları vardı. Evde yatar, ama yemeklerini devletin sağladığı aşevlerinde yerlerdi.Bunlar asla askere alınmazlardı. Oy kullanma hakları da yoktu. Plebler, köle ve yanaşmaların kendilerine katılmaları ile zamanla çoğalmışlardır. Patricilere karşı koyacak bir güç haline gelmişlerdir.

3) Yanaşmalar ve köleler: Çeşitli sebeplerden dolayı haklarını kaybeden kişiler yanaşma sınıfına dahil olurdu. Yanaşmalar bir aile reisinin himayesine sığınır ve onların ev işlerini yaparlardı. Köle anne-babadan dünyaya gelmiş ya da savaşlarda esir düşmüş olan insanlardan meydana gelen sınıfa köleler sınıfı denirdi. Köleler daha çok imparatorluğun işgali altında bulunan eyaletlerden getirilirdi. Villalarda hizmetçi, uşak ve bazen de kahyalık yaparlardı. Hiçbir hakkı olmayan kölelerin sadece görevleri vardı ve efendiler kölelere diledikleri gidi davranabilirdi.Köleler, patricilerin daha çok ev hizmetlerinde, tarla, bağ ve bahçe işlerinde çalışırlardı. Romalılar, kölelerini hemen her işte kullanırlar, gerektiğinde işkence ederler ve öldürebilirlerdi. Azat edilen köleler, plebler sınıfına girerlerdi. Uzun mücadelelerden sonra plebler, patriciler ile aynı haklara sahip olmuşlardır.

Eski Roma’nın zengin ve güçlü sınıfı senato üyesi deolan patriciler ve mülk sahipleri olan kişilerdi. Bütün toplumsal ve siyasal güç birkaç soylu ailenin elinde bulunuyordu. İmparatorluk döneminde senato gücünü büyük ölçüde kaybetse de, senatörlerin geldiği aileler kamuoyunu yönlendirmede son derece etkili olmaya devam etmişlerdir. Patricilerin önemli bir kısmınınn Roma’da evi, kırsal kesimde çiftliği ve Orta veya Güney İtalya’da birkaç tane villası olurdu. Varlıklı ailelerin erkek çocukları okula gönderilirdi, özel öğretmenler tarafından eğitilirlerdi. Roma dünyasında Eski Yunan kültürü egemen olduğundan dolayı öğretmenler sadece Yunanlılar’dan seçilirdi. Kızlara ise işleri ve edebiyat dersleri verilirdi. Eğitim kısa olup 15 yaşına gelen kızlar evlendirilirdi. Romalılarda ailede babanın çocukları üzerinde çok büyük bir otoritesi vardı. Kadın, evin bütün sorumluluğunu yüklenir, ona saygı gösterilirdi. Romalılar aile yaşamına büyük önem verirlerdi.

Roma halkının %80’i işsiz ve yoksuldu. Erkekler orduya katılmak için can atardı. Böylece yaşamlarının bir amacı olurdu. Zengin Romalılar’ın köle sahibi olmaları iş alanlarının tıkanmasına neden olurdu.