Bu soru cümlesi, 2 Ocak 2015'te bu sütunda yayınlanan yazının başlığıdır. Yazının son bölümünde şu bilgileri veriyordum.
"İnternet'te 17 Şubat 1975 tarihli 'Diyanet İşleri Başkanlığında görevli Yaşar Tunagür'ün faaliyetleri konusunda kurulan Cumhuriyet Senatosu Araştırma Komisyonu'nun Üçüncü Raporu' başlıklı dosya ve devamı okunursa, Türkiye'nin bugün yaşadığı akıl tutulmasının sebebi çok net anlaşılır.
***
Raporda dönemin Diyanet İşleri Başkanı İbrahim Elmalı'nın, Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a yazdığı bir mektuba yer veriliyor. Elmalı, mektupta, İstanbul'da bir şahsın evinde bulunan mektup esas alınarak Tutak Müftüsü Abdurrahman Dürre'nin evinde arama yapıldığını, bulunan evraktan birinde, Şeyh Sait İsyanı ve Dersim harekâtı anlatılıp, Kürt gençliğine hitap edilerek Türklerden intikam alınması ve müstakil bir Kürdistan Devleti kurulması için savaşa hazırlanmaları istendiğini, bu yazının çoğaltılıp Kürt gençleri arasında dağıtıldığını, vesikanın sonunda Kürdistan haritasının bulunduğunu, buna göre, Sivas dahil Doğu illerinin Kürdistan Devletine dahil edildiğini, Irak'ta isyan halinde bulunan Molla Mustafa Barzani'nin övüldüğünü ve kendisinin mehdi olduğunun ifade edildiğini yazdıktan sonra, 'Millî bütünlüğümüzü tehdit eden bu kabil davranışlarla ilgili tahkikatımız, Devlet Bakanı Refet Sezgin ile muavinim Yaşar Tunagür'ü her nedense rahatsız etmektedir. Bakan, tahkikat ile ilgili evrakı istemiş evrak verilmediği için Teftiş Kurulu Başkanına hakaret etmiştir' demektedir.
Yaşar Tunagür, İzmir Kestanepazarı'nda Fethullah Gülen ile birlikte bir vaiz iken Komünizmle Mücadele Dernekleri üzerinden Diyanet İşleri Başkan Yardımcılığı'na kadar getirilmiş ve kadrolaşmaya girişmiş bir kişidir..."
***
Yaşar Tunagür, aslında Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı sıfatını taşıyacak bir tahsile, hatta dini bir eğitime de sahip değildi. Fakat devletin içindeki bir gizli el onu bu makama taşıdı ve faaliyetlerini oradan sürdürdü. Komünizmle Mücadele bahanesiyle, CIA Türkiye'de adam devşirmeye başlamıştı. Zaten gerek 27 Mayıs gerek 12 Mart gerekse 12 Eylül sonrası Türkiye, Amerikan dayatmalarını devlet politikası yapmıştı. Dolayısıyla Ruslara karşı Yeşil Kuşak Projesi çerçevesinde dönemin NATO yapılanması Gladio, Türkiye'de din adamları üzerinden yeni bir yapılanmaya girişmişti.
***
İşte 15 Temmuz 2016'da ki işgal girişimi böyle başladı ve 40 yıl içinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin general kadrolarının asgari yüzde 40'ını ele geçirdiler!
Evet bu bir işgal girişimiydi ve zaten söz konusu kadrolar "Dinlerarası diyalog" çerçevesinde Hıristiyanlaşıyorlardı. Bu uyarıları yaptığımız zaman da bize "Ne fark eder, aynı Allah'a inanmıyor muyuz" diye mesaj gönderenler olmuştu! Elbette aynı Allah'a inanmıyorduk. İslâm'da teslis (üçleme) yoktur. Üstelik Hz. Muhammed'i de Kelime-i Şehadetten çıkarmışlardı! O zaman Diyanet de bu politikaya ayak uydurmuştu.
***
Bir de "Mürtet" meselesi var. Değerli arkadaşım Tur*** Şık hatırlattı; Mürtet, bilindiği gibi, işgal karargâhı olarak kullanılan Akıncılar üssünün ve bulunduğu bölgenin eski adıdır. Ankara Savaşı'nda, Yıldırım Beyazıt'ın ordusundaki Kara Tatarlar (Müslüman olmuş Moğollar) ve bazı Anadolu beyliklerinin birlikleri karşı tarafa geçince, savaşı Timur kazanmış, Osmanlı devleti darmadağın olmuştu! İşte o ihanet edenlerin karşı tarafa geçtiği yerin adı Mürtet olarak kalmıştır. Bilindiği gibi dininden dönenlere mürtet denilir.
Ayrıca İsrail ile 1996'da yapılan anlaşma, İsrail hava kuvvetlerinin Türk hava sahası içerisinde eğitim alabilmesine ve Akıncı Hava Üssü'nü kullanabilmesine izin veriyordu. İsrail'in Mavi Marmara görüşmeleri sırasında bu konuyu gündem getirdiği The Sunday Times gazetesinde çıkmıştı..
Anlaşılıyor ki "Akıncılar(Mürtet) üssünü boşuna karargâh olarak kullanmamışlar!