kayseri escort ankara escort izmir escort antalya escort bursa escort istanbul escort

Etiketlenen üyelerin listesi

Toplam 8 adet sonuctan sayfa basi 1 ile 8 arasi kadar sonuc gösteriliyor

Hybrid View

önceki Mesaj önceki Mesaj   sonraki Mesaj sonraki Mesaj
  1. #1
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)

    Icon1 Geleneksel türk dini inanişlari

    a. Gök Tanrı İnanışı
    Türklerin İslâm dinini kabul etmelerinden önce Budizm, Hinduizm,
    Manihaizm, Mecusilik, Musevilik ve Hıristiyanlık gibi dinlere de girdikleri
    görülmektedir. Ancak bunlar topluca değil, bazı boyların geleneksel inançları
    dışındaki bu dinlerden bazısını benimsemesi şeklinde olmuştur. Toplu haldeki
    benimseme sadece İslâm'a girişte olmaktadır. Saydığımız dinler dışında Türkler
    arasında en yaygın ve etkili olan dinî inanış, halkın tarih öncesi devirlerden beri
    inandığı, geleneksel halk dini diyebileceğimiz eski Türk dinî inanışlarıdır. Türkler,
    çok erken çağlardan beri "Gök Tanrı Dini"ne ve "Tek Tanrı", "Bir Tengri"ye inanışa
    yönelmiştir. Bu inanışlar, Türk toplumlarında, otoritenin sağlanmasında ve disiplinin
    doğmasında önemli rol oynamıştır. M.Ö.2. yüzyılda, Hunlar ve diğer Türk
    65 Li Jin-xin, _________(Şincan’daki Din Değişmeleri Tarihi), Şincan Halk Neşriyatı, Urumçi-
    2005, s.4.
    66 Hikmet Tanyu, Türklerin Dini Tarihçesi, Burak Yayınevi, 2.Baskı, İstanbul-1998, s. 73.
    23
    kavimlerinde, geleneksel olarak yaygın bir Gök Tanrı inancının varlığı
    görülmüştür.67
    Çin, Bizans, Arap, Ermeni ve Süryanî kaynakları, Türk boylarının hepsinde
    Tek Tanrı, Gök Tanrı İnancı bulunduğunu haber vermektedir. Hunlar, Göktürkler,
    Uygurlar gibi Türk Devletlerinde, Türk boylarının hemen hepsinde dinin merkezinde
    Gök Tanrı (Yüce Tanrı, Tek Tanrı) inancı bulunmaktadır. Gök Tanrı inancının
    esaslarını, Orhun Kitâbeleri'nde tespit etmek mümkündür. Orhun Kitâbeleri'nde, çok
    yerde zikredilen "Tengri", bazen "Türk Tengrisi" şeklini almakta ve bir "Millî Tanrı"
    niteliği taşımaktadır.68
    Oğuz Kağan Destanı’nın Uygurca nüshasında da "Kök Tengri" kelimesi
    geçmektedir. Oğuz Kağan topraklarını çocukları arasında paylaştırırken, yaptığı
    seferleri Tanrısına eda edilmiş bir borç olarak göstermektedir. Ayrıca destanda "Gök
    Tanrı düşümde verdiğini hakikate çıkarsın", "Tanrı bütün dünyayı senin uğruna
    bağışlasın", "Ben gök Tanrı'ya borcumu ödedim"69 ifadeleri yer almaktadır.
    Orhun Abideleri'nde Tanrı'nın bütün yüce sıfatları sayılır. Bu yazıtlardaki
    ifadelerde Türklerin inandığı Tanrı tektir, "Gökte"dir, ezelî ve ebedîdir, eşi ve benzeri
    olmayandır, hayat verendir, yaratandır, öldürendir, iradesine göre hükmedendir,
    yardım edendir, cezalandırandır, kulun duasını kabul edendir, esirgeyen ve
    bağışlayandır, her şeyi en iyi bilendir, insanlara bilgi veren ve yol gösterendir.70
    Türklein bu tek Tanrı anlayışı, Çinlileri de etkilemiştir. Çinlilerin tek Tanrı'yı
    ifade etmek için kullandıkları "Tien" kelimesini Türklerden aldıkları belirtilmiştir.71
    Uygur alim Abdüşükür Muhammed Emin Uygurların eski dinlerini incelerken:
    "Gök Tanrı’nın, Hun, Türk ve Uygur kağanlıkları döneminde Baş Tanrı olarak
    görüldüğünü, hatta Şamani unsurlar arasında bile gök yüzünün tanrılar mekanı
    olduğunu, gökteki tanrıların Başbuğunun Gök Tanrı olduğunu ifade etmiştir. O,

    önemli bir işe karar vermeden önce, Gök Tanrı'dan izin almanın Türkler arasında
    bulunan eski adetlerden biri olduğunu vurgulamıştır.72
    Nitekim, Türkler arasındaki Tek Tanrı, Gök Tanrı inancının varlığı yabancı
    bilim adamları tarafından da tespit edilmiştir. 7.yy. Bizans tarihçisi Th. Simocattes,
    Göktürklerin kutsal saydıkları ateşe, suya, toprağa tâzim ettiklerini, fakat yalnız, yerin,
    göğün yaratıcısı bildikleri Tanrı'ya taptıklarını belirtmiştir.73 Çinli tarihçi Li Jin Xin
    eski Türklerin inandıkları Gök Tanrı'nın tüm evrenin sahibi olduğunu yazmıştır.74
    Türkler arasındaki Gök Tanrı inancını Kafesoğlu şöyle açıklamaktadır:
    "Gökyüzündeki tabiî varlıkların büyük rol oynadığı eski 'halk dinleri'nde, özellikle
    dikkati çeken nokta, bütün eski kavimlerin güneşi, ayı ve yıldızları 'tanrılar' olarak
    tanımlamaları, fakat bizzat 'gök' ile ilgilenmemeleridir. Halbuki, bozkır Türk dininde,
    gökyüzü belirtileri (güneş, ay, yıldızlar) değil, yekpare gök'ün sembolleştirdiği tek
    'Tanrı' inancı temel teşkil etmektedir. Bu suretledir ki, 'Gök Tanrı' dini Türklere
    mahsus bir inanç sistemi olarak ortaya çıkmaktadır.”75


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  2. #2
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    b. Yer-Su İnanışı
    Eski Türkler Gök Tanrı'ya inancının yanında tabiatı da kutsal kabul eder ve bu
    tabiat inanışını "yer-su" (yer-sub) terimiyle ifade etmektedir. 76 Aynı şekilde Çin
    kaynakları Hunlar'ın Gök Tanrı'ya, Yer-Su ruhlarına ve atalarına kurban sunduklarını
    haber vermektedir.77
    Eski Türklerde yer ve sular, "ıduk", yani Tanrı tarafından gönderilen kutsal
    hediyeler sayılmıştır. Orhun Abideleri'nde Tek Tanrı inancına paralel olarak Yer-Su
    ruhlarının mukaddes olduğunu belirten ifadeler yer almıştır. Bu ifadelerden biri
    şöyledir:
    Yukarıda Türk Tengrisi,
    72 Abdüşükür Muhammed Emin, Uygur Kabilelerindeki En Eski Tabiat İlahiyat Görüşleri
    Hakkında, Şincan Üniversitesi İlmî Araştırmalar Dergisi (Felsefe ve Sosyal Bilgilere Özel ),
    1.Sayı, Urumçı-1990, s. 62
    73 Yıldız Kocasavaş (İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü / Türkiye), Gök Tanrı
    İnancı, Türkler, 3.Cilt, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara-2002, s. 326.
    74 Li Jin-xin, _________s. 6. (Ayrıca bkz. Dilmurat Ömer, Altay Dilli Milletlerdeki Şaman
    Dini Üzerine Araştırma, Şincan Halk Neşriyatı, Urumçı-1995, s.51.)
    75 Yıldız Kocasavaş, Gök Tanrı İnancı, Türkler, 3.Cilt, s. 329.
    76 Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışları, Öztepe Matbaacılık
    San.Tic. Ltd. Şti., Ankara-2005, s. 65.
    77 Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışları , s. 65.
    25
    Türklerin mukaddes yeri, suyu.78
    Göktürkler, "mukaddes yer-su" terimiyle hem koruyucu ruhları hem de vatan
    topraklarını kastetmiştir. Geleneksel Türk Dini İnanışlarını muhafaza eden Türk
    boylarındaki dağ, su (ırmak, göl, pınar), ağaç, kaya inanışları, Türk yazıtlarında Yer-
    Su adı altında toplanmıştır. Türkler arasında Yer-Su inancının yaygın olması, insanın
    topraktan yaratılması ve tekrar toprak olacağı inancıyla da alakalandırılmaktadır.
    Dünya genelinde yaygın olan bu fikir, Çinli bilim adamları tarafından Yer-Su
    inancıyla bütünleştirilmiştir. Çin'in çok eski dönemine ait Örf ve Adetler Tarihi adlı
    tarihî kaynakta kadın ilah Noyvan'ın sarı topraktan insan yaptığı konusunda ilginç
    rivayetler yer almıştır.79
    Günümüzde Uygurlar arasında bu Yer-Su inancının izlerine rastlanmaktadır.
    Bunun en bariz özellikleri insanların toprak ile olan ilişkilerinde karşımıza
    çıkmaktadır. Nitekim, Uygurlar geleneksel inanışlarıyla İslâm’ı birleştirmekte ve
    şöyle bir manzara ortaya çıkmaktadır: Onlar ölen insanı mezara koyduktan sonra,
    cenaze namazına katılanlar ellerine birer avuç toprak alıp (alınan toprağa Uygurlarda
    "İhlas Topisi" denmektedir.), dua okuduktan sonra, avuçlardaki toprağı birleştirip
    cesedin üzerine serpmektedir.80
    Yer inancı dağ, su, orman gibi tabiat varlıklarının kutsallaştırılması inancına
    temel teşkil etmektedir.81


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  3. #3
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    c. Dağ İnanışı
    Türk din tarihinde Yer-Suların en önemli temsilcileri dağlardır. Gerçekte
    Türklerde "dağ kültü", Gök Tanrı inancıyla ilgilidir. Orta Asya'da dağların adları
    mübarek, mukaddes, büyük ata, büyük hakan gibi anlamları içeren Han Tanrı,
    Buztağata, Iduk, Art, Kuttağ…gibi isimlerle anılmıştır. Çinlilerin Tien-şan
    dedikleri Tanrı Dağı, Hunların en önemli kutsal yerlerinden biri olmuştur. Harun
    Göngür’ün Cüveynî'den naklettiğine göre, Uygurlar arasında saadet ve bolluk
    sağladığına inanılan Kuttağ diye bir dağın bulunduğundan söz edilmektedir. 82
    78 Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışları , s. 66.
    79 Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru, Çev. Soner Yalçın, Erkin Emet, T.C. Kültür Bakanlığı
    Yayınları, Ankara-1996, s. 135.
    80 Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 136.
    81 Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 136.
    82 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, Türkler, 1.Cilt, s. 263.
    26
    Eski Türkler Ötüken, Tanrı, Uluğ Dağları'nı (Yedi Su vilayetinde) tanrı
    dergahı diye kabul etmişlerdir. Bu kutsal dağlara olan inançtan dolayı Hun, Göktürk,
    Uygur hakanları Ötüken Dağı'nı başkent yapmıştır. Devlet erkanları toplantılarını ve
    devlet kurultaylarını o dağda yapmıştır.83
    Uygur bölgesindeki dağlara Tanrı Dağı denmesi, onun masmavi buzlarla
    kaplı tepelerinin "Han Tanrı", "Muztağ Ata" isimleriyle anılması yine dağların
    kutsallaştırılmasıyla ilgili bir inançtır. Eski Hun koşmalarında da dağ ile ilgili bir çok
    örnekler mevcuttur.
    Ayrilip kalğanda Tilen84 tagidin,
    Avumas bop kaldi çarva-malimiz.
    Ayrilip kalğanda Alçi85 tagidin,
    Munglinip sar***di kız ayalimiz.
    Tilen dağından ayrıldığımızdan beri,
    Sürülerimiz çoğalmıyor.
    Alçi dağından uzaklaştığımızda,
    Kadın ve kızlarımız gam ve sıkıntıya daldı.86
    Bu koşmalardan da anlaşıldığı gibi Uygurların ataları bazı dağları kutsal ve
    sığınılacak yurt olarak görmüşlerdir.
    Dağla ilgili inanışlar, dağa gösterilen saygı, dağların Türk hayatında oynadığı
    önemli rolünden kaynaklanmıştır. Türk toplulukları arasında dağ, her zaman
    insanların sığınağı olarak kabul edilmiş, içinde insanları barındırdığına inanılmıştır.


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  4. #4
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    d. Ağaç ve Orman İnanışı
    Geleneksel Türk dini içerisinde, tabiat kuvvetlerine inanç çerçevesinde dağ
    inanışının yanı sıra "orman ve ağaç inanışı" da önemli bir yer tutmuştur. Bunda
    Ötügen dağının ormanlarla kaplı olmasının ve buraların Göktürkler ve Uygurlarca
    kutsal sayılmasının tesiri büyük olmuştur. Gerçekte orman inanışının, ormanda
    yaşayan ve yiyecek derleyip avcılık yaparak geçinen ilkel topluluklara mahsus olduğu;
    Türklerin de göçebe çoban hayatına oradan geçtikleri öne sürülmüştür. Türkler
    83 Abdukerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 136.
    84 Tilen: Bugünkü Çin'in Kansu eyaletindeki Çi Lian Şan dağı
    85 Alçi Taği: Bugünkü Yan Ci Şan Dağı (Uygur bölgesinde).
    86 Abdukerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 137.
    87 Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışları, s. 71.
    27
    arasında bozkır kültürünün hakim olduğunu kabul eden bazı bilim adamları bu görüşe
    karşı çıkmıştır.88
    Günümüzde Uygurlar arasında bazı ağaçlara özel önem vererek kutsal sayma
    inancı hala devam etmektedir. 89 Uygurların inancında, elma kötü ruhlu olmayan
    sihirli ağaç sayılır. Onun için cinlerin ruhuna değsin diye elma ağacı ve elma
    kurusunu kullanarak tütsü yaparlar. Bunun için Perihunluk 90 geleneğinde tuğ 91
    bağlandığında onun dalına bir elma ağacı asılır. Bahşi’nin (dinî hekim) elinde de elma
    sopası olur.


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  5. #5
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    e. Su (Pınar, Irmak, Göl) ve Ateş İnanışı
    Türklerin tabiat inanışında su önemli yer tutmuştur. Orhun Yazıtları'nda su,
    yer ile birlikte kutsal sayılmıştır.92
    Eski Uygurların tarihî destanı "Oğuzname"de Oğuz Kağan'ın su tanrısının
    kızıyla evlenip, doğan oğluna da Deniz adını verdiği söylenmektedir. Uygur halk
    hikayelerinden "Yeril taş"ta dışlanan yetim kızın kardeşi sihirli su içtiği için geyiğe
    dönüştüğü, yetim kızın, su tanrısının yardımıyla düşmanların elinden kurtulduğu
    yazılmaktadır. Sihirli su içen kimsenin geyik veya kurda dönüşeceği gibi inanışlar
    halkın "Kutsal Su" inancıyla yakından ilgilidir.93
    Halk arasında suyla ilgili inanışlardan biri de, bir kişi rüyasında suda yüzerse
    bütün günahları affedilir şeklindedir.
    Su inancından dolayı, Uygur Türkleri tarihinde ismi geçen hakan ve
    kahramanların çoğunun isimlerinin başına su, bulak (pınar), köl (göl) gibi suyu
    çağrıştıran kelimeler eklenmiştir. Mesela: Köl Erkin, Uygur Kutluk Bilge Köl Kağan,
    Köl Bilge Kağan, Köl Tekin, Bilge Kıdırhan, Köl Tarkan gibi kişi isimleri, Yetim
    Bulak (pınar), Oyma Bulak, Şor Bulak, Yan Bulak, Mercan Bulak, Noruz Bulak,
    Kizilsu, Aksu, Toksu, Yedisu, Onsu, Yaman Su gibi yer adları yukarıda bahsettiğimiz
    suyla ilgili inançlardan birer yansımadır.94
    88 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 263.
    89 Abdukerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 142.
    90 Hasta tedavi eden kişi (Kam)
    91 Sopanın ucuna kumaş bağlanarak yapılan bayrak. Bunlar genelde mezarlara dikilmektedir.
    92 Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışları , s. 72
    93 Bkz. Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışları., s. 137.
    94 Bkz. Durmuş Arık, Azerbaycan Türklerinin Dini Tarihi ve Halk İnanışlar, s. 138.
    28
    Türkler arasında ilk dönemlerden itibaren, ateş ile ilgili inanç ve uygulamalar
    görülmüştür. Onlar ateşin kutsal olduğuna ve temizleyici özelliği bulunduğuna
    inanmışlardır. Bu nedenle Türkler ateş ile hastaları tedavi etmeye çalışmış, ölüleri ve
    yaşadıkları evleri onunla tütsülemişlerdir. Bunlara ilave olarak ateş aynı zamanda bir
    kehanet aracı olarak da kullanılmıştır.95


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  6. #6
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    f. Atalara Saygı İnanışı
    Ölmüş atalara tâzim ve onlar için kurbanlar sunma inanç ve âdeti, Geleneksel
    Türk dini tarihinin en önemli unsurlarından birini oluşturmaktadır. Atalar kültünde
    ölen her atanın ruhu ve dolayısıyla da mezarı kült konusu olmamakta, yalnızca
    saygıdeğer olanlar buna erişmektedir. Atalar kültü ile ilgili olarak, Türklerde ataların
    tasvirlerinin yapılıp saklandığına dair kayıtlar bulunmaktadır.96
    Orta Asya Türkleri arasında görülen ve bazıları keçeden, paçavradan, kayın
    ağacı kabuğundan, bazıları da hayvan derilerinden yapılan sembollere Altaylılarda
    "töz", Yakutılarda "tangara" denilmektedir. Bunlar duvarlara asılır veya torbalarda
    saklanmakta, önemli bir yolculuğa veya ava çıkılırken üzerlerine saçı saçılıp,
    ağızlarına yağ sürülmektedir. Moğolların "ongon" adını verdikleri tös veya töz
    kelimesi, anlam itibariyle "asıl, menşe, kök" demek olup, Uygur ve Hakaniye
    lehçelerinde de bu kelime aynı anlamı ifade etmektedir. Bu sembollere tös veya töz
    denmesi ise, onların atalarının ruhunun hatırası olarak yapıldığını göstermektedir.97
    Çin kaynakları, Göktürklerdeki benzeri uygulamaları "tanrıların tasvirleri"
    şeklinde bildirdikleri gibi, bir kısım araştırmacılar da tözlerin put-fetişler olduklarını
    ifade etmişlerse de, XIII.Yüzyılda Budist Uygurların tapınağında rastlanan tözler
    hakkında rahip Rubruk'un verdiği bilgi, yabancıların değerlendirmelerinin aksine,
    Uygurların onları tanrıların tasvirleri olarak değil, fakat ölen yakınlarını temsilen ve
    onların anısına yaptıklarını ve tapınaklarda sakladıklarını göstermektedirler. Ebu'l
    Gazî Bahadır Han'ın, tözlerle ilgili olarak, "bir kimsenin yakını öldüğünde onun
    suretini (kugurcak) yapar ve evinde saklardı" şeklindeki ifadesi de tözlerin ölen
    yakınları veya ataları temsil ettiğini göstermektedir.98
    95 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 263.
    96 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 264.
    97 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düçünce, s. 264.
    98 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce,s. 264.
    29
    Eski Türklerde mezarlara dikilen balballar atalara saygıyı esas alan bir
    inanıştan kaynaklanmaktadır.99 Şincan Üniversitesi Filoloji Enstitüsü öğretim üyesi,
    Halk bilimcisi Rahile Davut, yaptığı bir araştırmada "Mezara tapma, Uygurların
    oldukça önemli bir bölümünde yaygın olan bir inanç faaliyetidir"100 diye yazmakta ve
    bunun kaynağının Uygurlardaki Şaman dini inancı ile ilgili olduğunu
    vurgulamaktadır. Uygurlar arasındaki bu uygulamaları Şamanî unsurlardan ziyade
    Geleneksel Türk Dini inanışları arasındaki Atalar Kültü (yada atalara saygı)
    çerçevesinde değerlendirmek daha yerinde olacaktır.


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  7. #7
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    g. Totem İnanışı
    Din bir inançtır, fakat her inanç din değildir. İkisinin arasındaki fark kutsallık
    kavramında belirir. Dinî inançlarda varlıklar hakkında kutsal olan ve olmayan
    (meselâ İslâm’da haram, helâl) diye ayırım yapılmıştır. Kutsal olanlara dokunmak,
    karşı gelmek yasaklanmıştır. Tâzim etmek, saygılı davranmak suretiyle onları
    memnun etmeğe çalışmak lâzımdır.101
    "Onun akrabası" anlamında gelen "totem" kelimesi, Kuzey Amerika'da
    yaşayan bir Kızılderili kabilesi dilinden alınmış olup, 1791 yılında ilk defa İngiltereli
    seyahatçi John Long'un Kızılderililer Yurduna Seyahat adlı kitabında ortaya
    atılmıştır.102 Çin'de totem kelimesi 1903 senesinden sonra İngilizce’den Çince'ye
    tercüme edilen eserlerde görülmeye başlamıştır.103
    Halk bilimcisi Abdukerim Rahman: “Tarihi kaynaklar ve arkeolojik
    kazılardan elde edilen malzemelere bakıldığında, Uygurlarda Totem inancının
    oldukça fazla olduğu görülmektedir. ‘Vei-Name Hunlar Tezkeresi’nde ‘Bir Hunlu
    kızla kurdun eşleşmesinden Tanrıkut doğmuştur’ denmektedir. ‘Cuname Türkler
    Tezkeresi’nde ‘Türklerin bayrağında altın renkli kurtbaşı vardır. Bu bayrak,
    Uygurların kurt'tan doğduğunu sembolize etmektedir. Dolayısıyla, bu aslını
    99 Fatma Ahsen Turan, Eski Türklerde Tek Tanrı İnancı, Türkler, Cilt:1, s. 324.
    100 Rahile Davut, Uygurların Mezar Kültürü Üzerine Bir Araştırma, Milli Folklor Dergisi, 15,
    Sayı: 60, 2003.yıl, ss.206-210.
    101 İbrahim Kafesoğlu, Eski Türk Dini, s. 290.
    102 Eset Süleyman, Uygur Totem Medeniyeti, Şincan Halk Neşriyatı, Urumçi-2002, s. 4. (Bu
    konuda İtalyan bilgin Giambattista Vico 1725 yılında yayınladığı Yeni Fen adlı eserinde Jean
    de Laet (1593-1649)'in: "Amerikalı Kızılderililer totemi belli bir soyun sembolü olarak
    görüyorlardı" dediğini naklediyor. Böylece, totem kelimesinin ortaya atıldığı tarih 140 sene öne
    sürülmüş oluyor. Bkz. Uygur Totem Medeniyeti, ss. 4-5.)
    103 Eset Süleyman, Uygur Totem Medeniyeti, s. 6.
    30
    unutmama anlamındadır’ şeklinde yorumlanmaktadır. ‘Yeni Tangname: Türkler
    Tezkeresi’nde: ‘Sarayın kapısı önündeki ağaca altın renkli kurt başının resmi çizilmiş
    bayrak asılmış, onlar doğuya bakarak otururlar’, ‘Hakan tahta oturacağı vakit önce
    kurt başlı bayrağı selamlar, daha sonra oturur’ ifadesi yer almaktadır” diye
    yazmaktadır.104
    Sovyet arkeologları Moğolistan'daki Budist harabelerinde yaptıkları kazıda bir
    kemer bulmuşlardır. Bu kemer üzerinde bağlı bir dişi kurdun dört Türk çocuğunu
    emzirmesi resmedilmiştir. 1957 yılında ise Moğol arkeolog Doromcagulu, Miladi 570
    yılında Türk Hakanı Moyonçur'un yaptırdığı bir abideyi bulmuştur. Aynı şekilde
    burada dişi bir bozkurdu emen bir çocuğun resmine rastlanılmıştır.105
    Çince yazılı kaynaklarda Uygurların atalarına ait rivayetlerde kurdun insanı
    dünya'ya getirdiği, "Asena" adlı dişi kurdun adını Uygur boylarından birinin kendine
    soyadı yaptığı söylenmiştir.106 Oğuz Han destanında: mavi tüylü, mavi yeleli bir
    erkek kurdun orduya yol gösterdiği, aynı zamanda Oğuz Hakan'ın "Kurt bizim
    sembolümüz olsun" sözleri yer almıştır.107
    Her ne kadar bazı kazılarda kurt resimlerine rastlansa veya Eski Türklerle kurt
    arasında çok yakın bir ilgi bilim adamlarınca kurulsa bile, eski Türklerde kurt saygı
    duyulan bir mahluk olmasına rağmen, ona tapınılmamıştır. Kurdun totemizmle ilgisi
    olsaydı, onunla ilgili Türkler arasında bir avlama yasağının olması gerekirdi. Bu
    nedenle herhangi bir toplulukta bazı hayvanlara saygı duyulması, o topluluğun
    totemci olduğuna delil sayılmamaktadır.108
    Zamanla toplumun gelişmesiyle insanların hayvanlara olan inanışları değişime
    uğramıştır. Kurda olan inanışta da bazı değişimler olmasına rağmen, kurtla ilgili bir
    çok inanış Uygurların arasında korunarak günümüze kadar gelmiştir. Mesela:
    Uygurlar "Oğlan mı doğurdu kız mı?" sorusunun yerine "Börimı, tülkimu?" (kurt mı,
    tilki mi?) diye sorarlar. Erkekler kurt kemiğinden muska yapıp asarlar. Kadınlar
    104 Abdukerim Rahman, Uygur Folkloru, ss. 138-139.
    105 Abdukerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 139.
    106 Li Jin-xin, __________ s. 18.
    107 Abdukerin Rahman, Uygur Folkloru, s. 139.
    108 İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü, s. 17.
    31
    doğum yaptıktan sonra, çocuğu kurdun derisinin üzerine yatırır. Bu adetler eski kurt
    inanışının halk hayatındaki bugünkü izleridir.109


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

  8. #8
    Mete - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Title
    Forum Üyesi
    Üyelik tarihi
    25.Ağustos.2016
    Mesajlar
    450
    Mentioned
    10 Post(s)
    Tagged
    0 Thread(s)
    Kam (Şaman) İnancı

    Şaman" kelimesi Tunguz kökenli olup, Türkler arasında yaygın kullanılan
    şekli "kam"dır. Şaman kelimesinden Şamanizm türetilmiştir. Ancak Uygurlarda
    "Bahşı"ö "ferighun" kelimesi114 şaman yerine kullanılmaktadır. Uygurlarda "kam"
    daha çok büyücü şeklinde karşımıza çıkmaktadır. XI. Yüzyılda Kaşgarlı Mahmud'un
    Divanı'nda "kam" kelimesi "kahin" şeklinde tanımlanmaktadır. Aynı yüzyılda Yusuf
    Has Hacip'in Kutadgu Biligi'nde onlar "otacılar" (tabipler) ile eş değer
    görülmektedir.115 Geleneksel Türk dinî inanışında, şaman, kam, fağhinun (ferighun),
    bahşı gibi isimlerin farklı bölgelerde farklı zamanlarda ifade edilen ve aynı anlamı
    içeren kelimeler olduğu anlaşılmaktadır.116
    Verilen bilgilere göre, her şamanın kendine göre bir davulu, dümbelliği, tefi
    olup, o bunları çaldığı zaman insanlar etrafında oynamaktadır. Bu merasimin asıl
    amacı, kötü ruhları defetmek, neyi kurban edeceğini bilmek, hastalığı tedavi etmek,
    ölüm ve başka belalardan insanları korumak ve gelecekle ilgili haber vermektir.
    Şamanizm'e göre, hastalığın asıl sebebi kötü ruhlardır. Şamanlar rüya tabir ederek,
    fal117 ve yıldızlara bakarak gelecek hakkında bilgi verirler. 118 Kamların en başta
    gelen fonksiyonu hastalıkları iyileştirmede kendini göstermektedir.119
    114 Gönümüzde Uygurca’da kullanılmakta olan "ferighun" kelimesinin fağhınun"dan geldiği
    muhtemeldir. Arap kaynakları Kırgız Kamlarından yani bahşılardan söz ederken, bunlara
    Sogdca bir kelime olan ve "Allah'ın Peygamberi" anlamına gelen "fağhinun" dendiğini
    nakletmektedir.(bkz. Mustafa Erdem, Kırgız Türkleri, s. 110) Uygur Halk Bilimcisi Abdukerim
    Rahman: " 'Perihun' kelimesi Uygur efsanelerinde sanatın piri kabul edilen 'pircanğci'
    kelimesinden ortaya çıkmıştır."demektedir. (bkz. Abdukerim Rahman: Uygur Folkloru, s. 147)
    115 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 266.
    116 Mustafa Erdem, Kırgız Türkleri, ASAM Yayınları, Ankara-2000, s. 111.
    117 Falcılık (Remballik) da oldukça eski bir uygulamadır. Eski çağlarda oldukça yaygındı. Hatta
    padişah saraylarında da özel falcılık birimleri kurulmuştur. Falcılar hakan ve padişahlara
    danışmanlık yaparak yüksek rütbelere sahip olmuşlardır. Falcılığın tür ve şekilleri oldukça
    çeşitlidir. Rüya yorumu, tasvir, gök cisimlerine bakarak fal açmak gibi yorumların hepsi bu
    kategoriye girmektedir. Uygur halk destanları ve hikayelerinde her zaman aksakallarından
    ışıklar saçan ve bazen göze gözükmeyen bir Hızır tiplemesine rastlarız. Bu Hızır, kahramanların
    zor durumda kaldıkları zaman birden bire ortaya çıkarak kahramana yol göstermekte,
    kahramanın geleceği ile ilgili bilgiler vermektedir. Bu tipleme Uygurca'da "Kurandaz" adıyla
    33
    Bunların dışında, "ot köçürüş", "muska yapmak", "kan kılmak" (hayvan
    kesmek), "kötü ruhları toplamak", "kasıtlama sihiri" gibi pek çok cinkeşlik
    (sihirbazlık) adetleri vardır. Bunların tamamı özel duacılar (dahan, bahşi) tarafından
    yapılır. Bu adetlerin hepsi Eski Şaman inancındaki ruhların düşüncesinden ortaya
    çıkmıştır. Uygur halk hikayelerinde sıkça rastladığımız cadı, yedi başlı tılsım, alnında
    sadece bir tane gözü olan tılsımlar, "küyükaf", ve cennet bahçelerini mekan tutmuş
    perilerin hepsi birer sihir tiplemeleridir. Bu sihir tiplemeleri kadın kıyafetindedir.
    Bunlar bazen iyi, bazen kötü tiplerle tariflenir.120
    Uygurlarda "perihun", "dahan" veya "bahşi" diye adlandırılan kamlar,
    dönemin yalnız ünlü müzikçileri değil aynı zamanda insanları kötü ruhlardan koruyan,
    "kötü ruhların çarpmasıyla" ortaya çıkan hastalıkları efsun okuma yoluyla "iyileştiren
    sihirli tabiplerdir."
    Kamlar ölümlerinden sonra ailenin ve kabilenin koruyucuları sayılmışlardır.
    Ancak onlar, toplumsal hayatın ve hatta toplumun dinî yaşayışının tamamına hiçbir
    şekilde hâkim olamamışlardır. Zira, Orta Asya'da kamların dışında büyücü, kâhin ve
    halk hekimi gibi tiplerin varlığı da bilinmektedir. Onlar birçok durumlarda kamlarla
    birbirlerine karıştırılmışlardır. Uygurlarda, Bulgarlarda, Moğollarda, İskitlerde,
    Hunlarda kamların dışında büyücüler, kâhinler ve hekimler olmuştur. Özellikle
    Uygurlar ve Moğollarda sihrin ve kehânetin oldukça gelişmiş ve yaygın olduğu
    görülmektedir.121
    Özellikle Uygurlarda Şamanî uygulamaların çok geliştiği, hatta Moğollara da
    onlardan geçtiği, Cüveyni ve Bar Hebraus tarafından öne sürülmüştür. Ancak bu iddia
    anıla gelmiştir. Bu, falcılığın halk edebiyatındaki yansımasıdır. Eskiden beri falcılığın kendine
    özgü kitapları vardır. Miladi IX.yüzyıla ait Uygur Runik yazısındaki (Orhun yazısı) "İrik Pütük"
    adlı fal kitabı bu tip kitapların önemlilerinden sayılmaktadır. "İrik Pütük" Uygurların atalarının
    sosyal yaşantısını, dünya görüşünü, örf ve adetlerini araştırmada oldukça önemli bir kitaptır.
    "İrik Pütük"te bahsedilen iyilik ve kötülükle ilgili bilgilerin çoğu günümüze kadar Uygur halkı
    arasında aynen korunmuştur. Örneğin, Bir insan rüyasında padişah görürse mutlu olur. Siyah
    kuş görürse şansı açılır. Zayıf veya hasta ata binerse kötülükle karşılaşır. Rüyasında şişman ata
    binerse işleri kolay olur. Şişman deveye binerse dilekleri yerine gelir. Koyun sürüsü görürse
    zengin olur. Gökte uçtuğunu görürse kazançlı olur. Rüyasında yağmur yağarsa mutlu olur. Boğa
    görürse beladan kurtulur vs. gibi inançlar günümüzde de halk arasında devam etmektedir. "İrik
    Pütük" genelde falcılığın rüya tabirleri kısmını içermektedir. (bkz. Abdukerim Rahman, Uygur
    Folkloru, ss. 148-149.)
    118 Mustafa Erdem, Kırgız Türkleri, s. 110.
    119 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 267.
    120 Abdukerim Rahman, Uygur Folkloru, s. 147.
    121 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 266.
    34
    pek tutarlı görünmemekte ve anlaşılan Moğollarda olay oldukça köklü bir varlığa
    sahip bulunmaktadır. Özellikle Moğollar dönemi Geleneksel Türk din tarihi
    bakımından bu konuda oldukça etkili olmuş, Şamanizm'in sistemleşmesi de asıl bu
    dönemde gerçekleşmiştir.122
    Esasen Şamanlığın en dikkate değer bir özelliği de girdiği bölgelerdeki halkın
    maneviyatına, ruh dünyasına bürünme kabiliyetidir. Şamanlık "extase", ruhun
    seyahati ve tanrılarla bağlantı kurması konusunda, eski Türk topluluğunun tabiatta var
    kabul ettiği esrarlı kuvvetleri iyiden iyiye istismar etmiştir. Bu, özellikle, atalar
    kültünün, kartal inancının, demirciliğin ve at kurbanının Şamanî vasıf kazanmasında
    görünür. Böylece Şamanlık eski Türk inanç sistemini yavaş yavaş işleyerek, bütün
    maneviyat alemini belirli bir kadro içine almağa muvaffak olarak kendini adeta bir
    "din" sağlamlığına ulaştırmıştır.123
    Günümüzde Çin'de yazılan bazı kaynaklarda, materyalist görüşün de tesiriyle,
    Uygurların İslâm öncesi dinî inanışlarından Şamanizm olarak söz edilmektedir.124
    Nitekim, farklı dillerde yazılan başka eserlerde de, Türklerin İslâm’dan önceki dinî
    inanışlarından söz edilirken Şamanizm’den bahsedilmektedir. Buna karşılık Türkler
    hakkında çalışmalarıyla tanınan İbrahim Kafesoğlu, Şamanizm'i, temel prensibi
    ruhlara, cinlere, perilere emir ve kumanda etmek, gelecekten haber verme şeklinde
    gerçekleşen sihre benzetmekte ve bunun bir din olmadığını ileri sürmektedir. 125
    Türkler hakkında araştırmalarda bulunan çeşitli bilim adamları, görünmeyen ruhlar
    âlemiyle irtibat kurma ve sosyal faaliyetleri yönetmede ruhların desteğini almada
    etkili olan vecdi ve tedavî ile ilgili metotlar bütünü olan Şamanizm’in126, Orta ve
    Kuzey Asya'nın dinî hayatında yer almakta olduğu ve münhasıran Türklere mahsus
    bir dinî inanış olmadığında birleşmişlerdir.127
    122 Harun Güngör, Eski Türklerde Din ve Düşünce, s. 266.
    123 İbrahim Kafesoğlu, Eski Türk Dini, Türkler, Cilt:1, ss. 295-296. (Şamanlık telakkilerinden
    çoğu Müslüman-Türk toplulukları arasında zamanımıza kadar yaşamaya devam etmiştir.)
    124 Li Jin-xin, _________, s. 37.
    125 Ahmet Doğan, İslâmiyet'ten Önceki Türk İnancına Dair, Türkler, Cilt:1, s. 305. (Ayrıca bkz.
    Kafesoğlu, İbrahim: Eski Türk Dini, Ankara-1980, ss. 33-34.)
    126 Fatma Ahsen Turan, Eski Türklerde Tek Tanrı İnancı, s. 320.
    127 Hikmet Tanyu, Türklerde Tek Tanrı İnancı, İstanbul-1996; İbrahim Kafesoğlu, Türk Milli
    Kültürü, İstanbul -1998; Ünver Günay, Harun Göngür, Başlangıçtan Günümüze Türklerin Dini
    Tarihi, Ankara-1997; Günay Tümer, Abdurahman Küçük, Dinler Tarihi, 3.baskı, Ankara-1997
    ( bu kitap 51.sayfada şöyle yazılmıştır: "Yanlış olarak Türklerin eski dinî inançlarına Şamanizm
    denilmiştir. Türklerin Şamanizm diye bir dinleri olmamıştır. Türklerde "şaman" kelimesi de
    yoktur,(Kam) vardır. Şamanizm ne kendine özgü bir din, ne de büyünün bir
    şeklidir.


    BURADAN BİR METEHAN GEÇTİ...

Konu Bilgileri

Bu Konuya Gözatan Kullanıcılar

Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)

Benzer Konular

  1. Geleneksel Türk Halk Müziği Türleri Nelerdir ?.
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Müzik Haberleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Ekim.2017, 21:11
  2. Geleneksel Türk Halk Müziğinin Başlıca Türleri Nelerdir.?
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Müzik Haberleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Ekim.2017, 21:09
  3. Geleneksel Türk Halk Oyunları Nelerdir ?
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Genel Kültür
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 04.Ekim.2017, 20:57
  4. Uygurlarin islâmiyet'ten önceki dinî inanişlari
    Konu Sahibi Mete Forum Edebiyat Makaleleri
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 25.Ağustos.2016, 22:54
  5. Dini-tasavvufi (tekke) türk halk edebiyati
    Konu Sahibi BOZKURT21 Forum Edebi Sanatlar
    Cevap: 0
    Son Mesaj : 24.Şubat.2016, 16:24

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •  
gaziantep escort bayan gaziantep escort sesli sohbet seks hikaye onwin venüsbet giriş tipobet365 sahabet karabük escort ordu escort kars escort kocaeli escort izmit escort edirne escort ısparta escort karabük escort manisa escort adana escort
ankara escort ankara escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort kızılay escort ankara eskort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort kayseri escort istanbul escort avrupa yakası escort çapa escort şirinevler escort avcılar escort beylikdüzü escort