Cihan var olmadan ketm-i ademden
Hak ile birlikte yekdaş idim ben
Yarattı bu mülkü çünkü o demden
Yaptım tasvirini nakkaş idim ben
Anasırdan bir libasa büründüm
Nar u bad u ab u hakten göründüm
Hayrül-beşe ile dünyaya geldim
Adem ile bir yaş idim ben
Dünyaya gelirken izlediği yol haritası hayrü’l beser diye bilinen ayin üç sekli, (yarim ay,dolunay,hilal ay),güneş ve zühre Yıldız’ıdır gelişin tarihide ademle ayni yas olduğu çağdaş zamandır.
Anasır-i Erbaa; toprak, hava, ateş, su (nar,hak,bad, ab) demektir. Anasırdan bir libasa bürünmek de bu dört ana elementten bir elbise giyinmektir. Yani devir felsefe’sindeki aşağıya inişin kademeleri anlatılmaktadır.
Böylece en aşağıya inen varlık, çeşitli biçimlerde tecelli ederek yaratılmışların en onurlusu olan insana döner ve derece derece yükselip tanrıya vararak varlık dairesi yada varoluş çemberinin yükselen ikinci yarısını oluşturur. Buna yükselen eğri (devre-i arşiye, kavs-i nuzul) denir.
Devir sözcüğü dönmek dolanmak bir şeyin kendi çevresinde dönmesi yada yörüngesi üzerinde dolanması zaman, cağ anlamlarına gelir.Tasavvufta devir terimi insanın yaradılışı konusunda geliştirilen kuramın adıdır. Mutasavvıflara göre insan evrenin özüdür, evrenden süzülmüştür. Var olan alemlerin en alt basamağındaki madde alemine düsen varlık önce ( su, ateş,hava,toprak) sonra mahlukat,bitki,hayvan ardından insan biçiminde görünür. Ama devir burada bitmez, insan belirli aşamalardan geçerek insan-i kamil olur. Sonrada kendi varlığından geçerek yokluk içinde varlığı bulur. Yani tanrısal güce ulaşır. Kısacası yine aslına başlangıç noktasına ulaşır.
Devr(varoluş) felsefesi nefeslerde, şiirlerde tenasuh inancına bağlı olarak islenir. Devr inancını konu edinen şiirlere devriye denir. Devriyeler, destan, koşma, nefes, ilahi biçiminde yazılmış olabileceği gibi islenen konu açısından da kümelendirilebilir. Devriye şiirlerinde konu karmaşık ve egemen dünya görüsüyle çatıştığı için bu alanda örnek sayısı çok azdır.
Alem var olmadan bütün mahlukların ilki olan cevheri ahzar olan ademdim.Yaratan ile birlikte bir oldum ben…
Yarattı bu alemi çünkü o özün aslını o yaratıcının nurunun tasvirini yaptım.Hakk’ın nurunun işleyicisi oldum.
Ben nefisimle bir bedene büründüm,ateş ile nefs-i emmare,rüzgarla nefs-i levvame,su ile nefs-i mülhime toprak olup nefs-i mutmainne ulaştım.Hayırlı insan olup dünyaya geldim.İnsan bedeniyle göründüm.
Ademin sülbünden Şir olup geldim
Nuh-i Nebi oldum tufana daldım
Bir zaman bu mülke İbrahim oldum ben
Yaptım Beytullahı taş taşıdım ben
Adem peygamberin soyundan Şir oldum Adem peygamberin mirasına varis oldum.Nuh peygamber olup tufana daldım Hakk’ın mülküne Halillulah oldum.İbrahim peygamber ile birlikte Hakk’ın meclisine taş taşıdım ben…
İsmail göründüm bir zaman ey can
İshak Yakub Yusuf oldum bir zaman
Eyyup geldim çok çağırdım el-aman
Kurt yedi vücudum kan yaş idim ben
İsmail olup faziletlerine eriştim İsmail ile bir vücut oldum,İbrahim mülküne varis oldum.İbrahim soyundan İshak oldum Yakup ile sevgili yolunda a’ma oldum Yusuf ile bir bedene ulaştım Hakk’ın nuruyla nurlandım.Eyup oldum sabır ile çile çektim rıza yolunda çok ah ettim.Eyup peygamber gibi iptidalara düştüm.
Zekeriyya ile beni biçtiler
Yahya ile kanımı yere saçtılar
Davud geldim çok yeşime düştüler
Mühr-i Süleyman’ı çok taşıdım ben
Zekeriyya peygamber gibi ağacın içinde beni kesip öldürdüler.Yahya peygamber gibi canıma kıydılar.Davud oldum Hakk’ın alemdeki saltanatına kondum ben Süleyman mührünü hakim olandım.(İsrail Oğulları Zekeriya ve yahya peygamberleri şehit etmiştir)
Mübarek asayı Musa’ya verdim
Ruhul-Küdüs olur Meryem’e erdim
Cümle evliyaya ben rehber oldum
Müciz murg-ı şeb-i huffaş idim ben
Aklı İsa’ya verdim yaratılmış Cebrail olup Meryem’in canına can kattım evliyaların yoluna ben ışık oldum mucizelere erişen bir gece kuşu(yarasa) oldum bütün hakikatlere mahzar oldum.
Sulb-i pederimden Ahmed-ı Muhtar
Olup cihana geldim aşikar
Ali ile çok takındım Zülfikar
Kul iken zat ile sırdaş idim ben
Babamın soyundan pirim yol göstericiliğinde Ahmed-ı Muhtar postuna oturdum aleme apaçık geldim. Ali gibi ulu oldum Zülfikar’ı kuşandım köle iken Hakk’a ulaşıp özgür oldum ruh oldum.
Tefekkür eyledim ben kendi kendim
Mucizeyi görmeden iman ettim
Şah-ı merdan ile Düldül’e bindim
Zülfekar bağladım tığ taşıdım ben
İyiliği ve kötülüğü düşündüm kendi kendime bir ispata gerek duymadan iman ettim inandım ben Hz.Ali ile hediyelerin en güzeli olan kır ata bindim kılıç kuşandım Zülfikar’ı düzgün eyledim.
Sekahum hamrinden içildi şerbet
Kuruldu ayn-icem ettik mahabbet
Meydana açıldı sırr-ı hakıykat
Aldığım esrara sırdaş idim ben
İlahi şaraptan içtim muhabbet meclise geçtim meydana açtım Hakk’ın sırrı aklın ermeyeceği işlere erdim butun bu hakikatleri bildim.
Hidayet erişti bize Allah’tan
Biat ettik cümle Rasulullah’tan
Haber verdi bize seyri fillahtan
Selman-ı pak ile yoldaş idim ben
Doğru ile yanlışı ayırdım Hakk’ın yoluna ulaştım Alemlerin yaradılışına sebeb olan o güzelin egemenliğini tanıdım manevi yolculuktan haber kılındım Allah’ın sıfatlarıyla muttasıf isimleriyle mütehakık ahlakullah ile ahlaklandım bütün bedeni özelliklerimi bir kenara bırakıp masivadan ruhumu kurtardım.Hz.Ali’nin yolunda selmana ulaştım selman mertebesinde Aliy’e yol arkadaşı oldum.
Şükür matlubumu getirdim ele
Gül oldum feryadı verdim bülbüle
Cem olduk bir yere Ehl-i beyt ile
Kırklar meydanında ferraş idim ben
Şükür talep ettiğim geldi elime gül oldum ah u zarı verdim bülbüle Allah’tan başkasına sırt döndüm peygamber soyuna hizmet ettim zihnimden diğer tüm düşünceleri terk ettim.Hak meclisinin olduğu yerde Bektaş’ın dergahında yatakları düzelten yerleri süpürendim.
Ikrar verdik cümle düzüldük yola
Sırrı faş etmedil asla bir kula
Kerbela da İmam Huseyn’le bile
Pak ettim dameni gül taşıdım ben
Söz verdik düştük yola söz verdim pirime düştüm yollara kalben ulaştım o sevgiliye kimseye bildirmedim o hidayeti ortaya dökmedim Kerbelada şehit olan Hz.Huseyin ile tertemiz ettim eteğimde gül taşıdım ben…
Şu fena mülküne çok geldim gittim
Yağmur olup yağdım ot olup bittim
Urum diyarina ben irşad ettim
Horasan’dan gelen Bektaş idim ben
Şu geçici dünyanın mülküne çok geldim gittim rahmet olup yağdım yeryüze can olarak geri geldim Anadoluda insanlara doğru yolu gösterdim Horasandan gelen Bektaş oldum himmet dağıtıcısı pir oldum.
Gahi nebi gâhi veli göründüm
Gahi uslu gâhi deli göründüm
Gahi Ahmet gâhi Ali göründüm
Kimse bilmez sırrım kallaş idim ben
Bazen peygamber bazen veli göründüm bazen akıl sahibi oldum bazen Muhammed (s.a.v) Habiblullah oldum bazen sırların piri Ali oldum kimse bilmez benim sırrımı hilebaz idim ben.
Hamdü lillah şimdi Şiri dediler
Geldim gittim zatım hiç bilmediler
Kimseler bu remzi fethetmediler
Her gelen mahluka kardaş idim ben
Şükür ki Şiri dediler adıma geldim gittim kimse bilmedi halimi kimseler bu sembolleri açamadı her yaratılmışla kardeş oldum ben.