0 yıllarına ait ve bilim adamlarının da onayladığı papirüslerde Gebelik Testi'nin nasıl yapıldığına dair bilgilere rastlanmıştır. Eski Mısır'da hamilelik şüphesi olan kadınla, hamile olmayan bir kadının idrarı buğday ya da arpa dolu bir çuvalın üzerine dökülürmüş. Eğer hamilelik şüphesi olan kadının çuvalı, hamile olmayan kadının çuvalından önce filizlenirse kadının hamile olduğu anlaşılırmış. Çuvallar aynı anda çimlenirse şüpheli olan kadının da hamile olmadığı kesinleşirken, bu test sabah yapılırmış. Kadınların sabah idrarında daha fazla hormon bulunurken, bu yöntem günümüzde sebze ve meyve yetiştirilmesinde de kullanılmaktadır (sabah sulanan tohumlardan daha erken verim alınır). Eğer kadının hamile olduğu kesinleşirse de sıra cinsiyetini belirlemeye gelirmiş. Arpa taneleri önce filizlenmişse bebeğin cinsiyeti kız, buğday taneleri önce filizlenirse bebeğin erkek olacağını tespit ediliyormuş. Bu yöntem 1933 yılında profesörler tarafından laboratuvarlarda yapılan deneyler sonucu onaylanmış olup, bebeğin cinsiyeti bu yöntemle belirlenmeye başlanmıştır.

Yine aynı dönem (1930'lar) kadınlarda gebelik döneminde artan Hcg hormonunun (normalde sıfırdır) plasenta tarafından salgılandığı keşfedilmiştir. İlk zamanlarda fare ve tavşanlara olası hamile kadının idrarı enjekte edilmiş ve hayvan öldürülüp yumurtalıkları kontrol edilmiştir. Bir defa teste tabi tutulan hayvan öldüğü için deneyler kurbağa üzerinde yapılmaya başlanmıştır. Kurbağa birden fazla test için kullanılıp hayatta da kaldığından dolayı gebelik testi için ideal bir canlı olmuştur. Kurbağaya enjekte edilen idrarla, 24 saat gözetim altında tutulması ve sonrasında yumurtlarsa kadının hamile olduğunun anlaşılması 1960 yılına kadar devam etmiştir. 1960'lar sonrası ise Hcg'yi direkt olarak ölçen yöntemlerle gebelik testlerinden büyük aşama kaydedilirken, 1970'ler sonrası evde uygulanabilen gebelik testleri icat edilmiştir.