YIKMAK : Yıkmakla ilgili iki atasözü dikkat çeker: "Yıkma elin kalbini, sen de yıkılırsın", "yıkma, yıkılırsın": Gönül sırçadan yapılmıştır, kırıldı mı yapacak ustası yoktur, derler. Kırılmış, mazlum kişiden yükselen ateşli bir âh, Rahman'ın katına şimşek hızıyla çıkar ve hızla kabul görür. Zulüm yapıp, gönül kıran, en kısa zamanda cezasını bulur. Hz. Süleyman (a)'ın bir karıncayı bile incitmeyişi, tasavvuf yolunda, gönül yıkmama açısından güzel bir örnek oluşturmuştur.

YİĞİTBAŞİYYE: Bkz. Ahmediyye,
YOL :Tarikat kelimesinin Türkçesi. Yol ile ilgili deyimler ve atasözleri şu şekildedir:
Yolsuz, Yolsuzluk : Tarikata uymayan bir iş yapmak.
Yol Vurmak : Ehil olmadığı halde, Şeyhlik iddiasında bulunup, etrafında adam toplayan, sahte olduğu için insan yetiştiremeyen kişilere yol vurguncusu denir. Kuttâ-ı tarîk.
Yolca Giden Yorulmaz : Tarikatın metotlarına tam anlamıyla uyan kişi, yorulmaz, hedefine az zahmetle kavuşur. Usulsüz vusul olmaz.
Yol, iz Bilmez, Yol, Yordam Tanımaz : Edebe, örfe aykırı davranış sergileyen kişiler için kullanılan bir söz. Bu, tarikat edebinden yoksun müridler için de kullanılır.
Yolcu Yolunda Gerek : Yola koyulanın, hedefine varana kadar öteberiyle uğraşmadan yoluna devam etmesi icabeder. Aksi halde hedefine geç varır.
Yol Çalısız, Kul Delisiz Olmaz : Yolda bir takım engellerin bulunabileceğini gösteren bu ikazlı mesaj, yola rehbersiz, öğretmensiz, gidilmeyeceğini de işaret eder.
Yol Oğlu : Mürid
Yol Rehberi : Tarikata girmeden başkasına rehberlik yapan kişi.
Yola Girmek, Yola Getirmek, Yola Sokmak : Tarikata girmek anlamındadır.
Yoldan Çıkmak : Tarikattan çıkmak.
Yolda Kalmak : Tarikatta ilerlemenin durması, müridin feyzinin kesilmesi.
Yol Göstermek : İrşad etmek.

YUF BORUSU : Yuf olsun veya yuh olsun tabirleri, yazıklar olsun anlamındadır. Yuf borusuna, nefir adı da verilir. Boynuzdan yapılma boru şeklindeki enstrüman. Bunu daha ziyade gezgin dervişler taşırlardı. "Yuf borusu çalmak" ifadesi, birinin, artık hiçbir işe yaramadığını bildirir.

YÛNUSİYYE: Şeybanî (ö. 619/1222) tarafından kurulmuş bir tasavvuf okulu.

YUSUF-I KUDSÎ: Arapça, kutsal Yusuf demektir. Ruh. Yusuf'un karanlık kuyudan çıkıp Mısır'a sultan olduğu gibi, tasavvufî terbiyede, ruhun da maddî pislikler kuyusundan kurtulup yüceliklerine padişah olması söz konusudur.

YUSÛFİYYE: Şaziliyye kollarındandır. XVI. yüzyıl. Yeri Milan'dır.

YÜKSEKTEN ATMAK, YÜKSEKTEN BAKMAK : Tasavvufta tevazu esastır. Allah tevazu edeni yükseltir, kendini büyük göreni, de alçaltır.

Meskenette buldular kimde erlik varışa,
Nerdibandan iterler yüksekten bakarısa.

YÜZ : Yüz ile ilgili deyişler ve atasözleri şu şekildedir: Yüz Yüzden Utanır: Kusurlu kişi insanlardan utanır. Yüz Karası : Şerefsiz, namussuz kişiler için kullanılır.
"Peygamber Efendimiz (s)'in yüzü suyu hürmetine bizi bağışla ya Rab!" ifadesi secdelerde "ümmetî" diye dökülen gözyaşlarının hürmetine, o gözyaşlarının ifade ettiği mana ve Allah katındaki değeri için bağışlanmayı dilemekten ibarettir.
Yüzsüz : Utanmaz.
Yüzden Düşmek : itibardan düşmek, saygınlık kaybetmek.
Yüz Suyu : Şeref.
Yüzün Hâk Etmek : Yüzünü Allah'ın huzurunda yerlere sürmek.
Yüzünün Suyu Kalmamış : Meymenetsiz adamlar için kullanılır. Bakınca insanın içini karartan kişi.