Tarih boyunca sakal ve bıyık dönemsel olarak moda olmuş, sonra ortadan kaybolmuştur.
Ortaçağ dönemi İngiltere’sinde şövalyelerin zırhları, bıyıkları gözetecek şekilde yapılırdı. Kraliçe Elizabeth döneminde ise giderek yaygınlaşıp moda sembolü haline geldi. Bu dönemde krallar ne şekilde bıyık bırakmışsa o bıyık modeli yaygınlaşıyordu.
17. yüzyıl sonlarında Avrupa’da sakal artık gözden düşmüştü. Bunda Rus çarı Büyük Petro’nun ‘sakal vergisi’ de etkili olmuştu. Böylece bıyık bırakma hızla yaygınlaştı.
19. yüzyıl başında ise uçları yukarı doğru kıvrılıp favorilerle birleşen bıyık modası baş gösterdi.
Savaşların etkisi

Genç kuşakların örnek aldığı tarz ise bambaşkaydı. Döneminin normlarını reddeden, yüzü kıldan arınmış ünlü şair Lord Byron’u taklit ediyorlardı.1854 Kırım Savaşı’na kadar bu böyle devam etti. Savaşla birlikte bıyık da geri geldi.

Askerler 1856’da cepheden döndüğünde tanınacak halde değillerdi. İngiliz erkekler de kahramanlığı sakallı olmakla özdeşleştirip sakal bıraktılar. Bu dönem bıyık için kara dönemdi.
19. yüzyıl sonuna gelindiğinde sakal nihayet moda olmaktan çıktı. Artık sadece yaşlılar ve muhafazakârlar sakal bırakıyordu. Bakterilerin keşfi ve sakallarla bağlantısına dair gazete haberleri gençleri sakaldan uzaklaştırmıştı. Avrupa ve Amerika’da sakallı erkeklerin gıda imalatını engelleyen yeni düzenlemelere gidildi. Hastanelerde ise sakallı hastalar tıraş ediliyordu.
Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması bıyığa da darbe vurdu. Yüzdeki kıllar gaz maskelerinin takılmasını engellediği için askerler arasında sadece yüksek rütbelilere bıyık bırakma izni veriliyordu. Savaş sona erince tam bir bıyık devrimi baş gösterdi. Her gün tıraş olmak zorunda kalan askerler artık bıyık bırakıyordu.
1929 krizinin etkisi



Bıyık modern erkeğin sembolü olmuştu. 1920’de polisiye roman yazarı Agatha Christie’nin ilk kitabı basıldığında, kahramanı Hercule Poirot da bıyıklıydı. Hollywood’da Clark Gable, Errol Flynn ve Ronald Colman gibi aktörler de bıyıklarıyla ün kazanmıştı.
Fakat 1929 buhranıyla birlikte bıyık yine inişe geçti. 1932’de yayımlanan Buhran Zamanında Nasıl İş Bulunur adlı bir kitap, “İş arıyorsanız bıyıklarınızı tıraş edin” önerisinde bulunuyordu. “Bıyık sayesinde ancak ‘jigolo’ ya da şeyh olarak iş bulabilirsiniz” deniyordu.
En ünlü bıyıklar


İspanya’da ise bıyık gerçeküstü- sürrealist döneme giriyordu. Ünlü ressam Salvador Dali’nin bıyıkları kendisinden daha ünlüydü. 21. yüzyıl başlarında yapılan bir ankette Dali’nin bıyıkları tarihin en ünlü bıyıkları olarak nitelendi. 1954’teki bir röportajında, bıyıklarının espri amaçlı mı olduğu sorusuna Dali, “kişiliğimin en ciddi tarafı” yanıtını vermişti.
İkinci Dünya Savaşı’nın ardından fırça bıyıkların revaçtan düşmesi sürpriz olmadı. Savaş kahramanlarının bıyık tarzı olarak algılanan burma bıyık yaygınlık kazandı. 1947’de Londra’da bir Burma Bıyık Kulübü bile açılmıştı.
1960 ve 70’lerde bıyık yeniden atağa geçen sakalın gölgesinde kalsa da 1980’lerde tekrar dönüş yaptı. Magnum’daki rolüyle Tom Selleck bıyıklarıyla kadınların kalbini çeldi. Eddie Murphy ve Dick van Dyke gibileri Selleck’i taklit etse de Magnum bıyığının başarısına ulaşamadı.
Ancak Selleck’in bıyıkları bile, 4,29 metre uzunluğundaki bıyıklarıyla 2010’da Guinness Rekorlar Kitabı’na giren Hindistanlı Ram Singh Chauhan’ın yanında gölgede kalacaktı.

Movember kampanyası

20. yüzyıl sonlarında bıyık iyice gözden düşmüştü. Ta ki 2003 Kasım ayındaMovember hareketi başlayıncaya kadar (Moustache-November / Bıyık-Kasım). Prostat kanseri gibi erkekleri ilgilendiren sağlık sorunları konusunda farkındalık yaratmak için üç Avusturalyalı arkadaş tarafından başlatılan hareket, yardım kuruluşları adına para toplama karşılığında geçici bir süreliğine bıyık bırakmayı öngörüyordu.
Bu akımın ömrü ne kadar uzun sürer bilinmez, ama en azından şimdilik bıyığın dönüşünü garantilemiş durumda.