İnsan ağzı, dışa dönük dudaklarıyla canlılar içinde benzersiz bir yere sahiptir.
Doğduktan sonra ilk işimiz dudaklarımız yardımıyla annemizden süt emmektir. Varlığımız açısından öyle önemlidir ki bu “ilkel refleks” adıyla bilinir. Nasıl emeceğimizi bilerek doğarız. Bu bütün memeliler için geçerlidir.
Bebekleri doğar doğmaz memeye yönlendiren şey emme refleksi ile birlikte aranma refleksidir. Aranma refleksi bebeğin dudaklarına ya da ağzına dokunan şeye doğru kafasını çevirmesidir. Dudağa bir şey dokunur dokunmaz emme refleksi harekete geçer. Emme sırasında dil de epeyce iş yapmakla beraber bebeğin ağzını memeye kilitleyerek yutmasını sağlayan şey dudaklardır.
Yani ister memeden, ister şişeden olsun yeni doğan bebeğin emmesi pasif bir davranış değildir. İşin merkezinde ise dudaklar vardır.
Dudaklar ayrıca yemek yeme ve konuşmada da büyük önem taşır. Akciğerlerden çıkan havanın gerektiği gibi kullanımını sağlayarak konuşmaya yardım eder. İki dudağı birleştirerek p, b ve m seslerini, alt dudağımızı üst dişlere dokundurarak da f ve v seslerini çıkarırız.
Öpüşmek evrensel mi?


Konuşma insan yaşamında önemli bir yer tutar. Ama öpmek kadar zevkli olmayabilir. Fakat öpüşmek de evrensel bir şey değildir; kültürlerin yüzde 90’ında vardır. Darwin, ilk 1872’de yayımlanan İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesiadlı kitabında şöyle diyordu: “Biz Avrupalılar şefkatin ifadesi olarak öpüşmeye öyle alışmışız ki onu insanın bir özelliği olarak algılıyor olabiliriz; ama öyle değil… Yeni Zelandalılar (Maori), Tahitililer, Papualılar, Avustralyalılar, Afrika’da Somaller ve Eskimolarda öpüşme kültürü yoktur.”
Öpüşme evrensel bir insan davranışı değilse kalıtımsal bir dürtü ve öğrenilen bir davranış olabilir mi? Öpüşen başka hayvanlar da var. Bir kavganın ardından barışan şempanzeler ve cüce şempanzeler (bonobolar) de öpüşür.
Besleme kaynaklı mı?

2008’de Scientific American Mind dergisinde bir makalesi yayımlanan Chip Walter, öpüşmenin, yemekleri çiğneyerek yavruların ağzına vermeyi içeren primat davranışından kaynaklanıyor olabileceğini belirtiyor. Anne şempanzeler çiğnedikleri yemekleri ağızlarında bekletip dudaklarını yavrularının dudağına yapıştırarak onlara iletir.

Daha sonra dudakları birbirine dokundurma, endişeyi giderme yolu olarak kullanılmış olabilir. Yani dudaklar yemekle özdeşleştirilmiş, daha sonra da sadece dudaklara dokunma, zevki tetikleyen bir eylem haline gelmiş olabilir. Ağızda sayısız sinir ucu bulunması ise hassasiyeti artırdığı için ekstra bir faktör olmuştur.
Hassas bölge

Dudaklar oldukça hassastır. Dokunma hissinden sorumlu olan ve somatosensori korteks adı verilen bölge beynin üst kısmında bulunur. Vücudun her yerinden gelen dokunma hisleri burada işleme konur. Burada vücudun her bölgesi için ayrılmış bir alan vardır. En büyük alan ise hassasiyeti en fazla olan ağız ve eller içindir.

Araştırmacı Gordon Gallup’a göre, öpüşme olmayan kültürlerde ise eşler sevişme sırasında birbirinin yüzüne üfleme, yalama, emme gibi yöntemlere başvuruyor olabilir. “Eskimo öpücüğü” olarak bilinen şey ise sanıldığı gibi burunları birbirine sürtme değil, koklamakla ilgilidir.
Eşleşmede ipucu

Gallup, üniversite öğrencileri arasında yaptığı bir araştırmada davranış olarak öpüşmeyi inceledi. Genç kadınlar, eşlerinin iyi öpüştüğüne karar vermek için bazı kimyasal ipuçlarından, tat ve kokudan yararlanıyordu. Öpüşme, kişinin hijyen durumunda dair bilgi veren vücut kokularını paylaşmada da önemli bir araçtı. Gallup’un “Çekici bulduğunuz birini ilk defa öptükten sonra bu durumun sona erdiği oldu mu?” sorusuna ise erkeklerin yüzde 59’u, kadınların ise yüzde 66’sı evet yanıtı verdi.
Bu dar bir çalışma olmakla birlikte, diğer verilerle hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarla birleştirilince öpüşmenin, büyük ölçüde koklama da içerdiği ve eşleşilecek kişinin uygunluğuna dair yargıda bulunmamıza yardımcı olduğu söylenebilir.