hayalıme düşen her şeyi erteledim. Ama erteleyemediğim bir şey vardı, sana benziyordu. Su olsan dokunduğumda bozulurdun, bozulmayan bir ‘şey’din…

Gidilecek bir yer olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir ‘şey’din…

Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam seni tarif edemeyeceğimi biliyorum. Ulaşılmaz oldun hep; dokunmak, hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni, kocaman bir yalnızlıktı payımıza düşen.
Payıma düşen her şeyi erteledim. Ama erteleyemediğim bir şey vardı, sana benziyordu. Su olsan dokunduğumda bozulurdun, bozulmayan bir ‘şey’din… Gidilecek bir yer olsa sonu olurdu, sonu olmayan bir ‘şey’din… Uykuda görülecek bir rüya olsa uyanırdım, beni rüyamdan uyandırmayacak bir ‘şey’din… Simsiyah saçların olsun istiyorum, ama bahtın değil…

O gün seni gözlerinden, Anafatma’dan, üç ırmağın birleştiği yerinden öpeyim desem, aklına ırmaklar gelir. Düşün ki yılan dağından aşağı iniyoruz ve dünyada sadece iki kişilik türkü kalmış, onu söylüyoruz. Öyle bir ‘şey’sin sen… Seni düşündükçe yoruluyorum desem dünyanın en büyük yalanı olur.
Yalanım yok…

Bugünden yarına ne kalır bilmem, ama sen kalırsın tıpkı yatağı değişmeyen bir ırmak gibi…

Yaşadıklarımız azdı, zamana sığmadık yaşamak isterken her şeyi. Bu gün
şarkı söylüyorsam, o gün şarkı değil, şarkı gibi seni yaşamak isterim.

Halkıma benziyordun, bir yanın göç, bir yanın toprak kokuyordu hep. Gezmediğim yerin kalmadı, bazen yasaklandın bana, bazen suç gibi boynumda taşıdım seni. Yedi telli sazımla bile tam anlatamadım. Sen bir uçurum gülüydün, ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm. Yasaların bile tanımlayamadığı bir ‘şey’din sen. Haritalara sığmazdın, her ülkede bir başka gülüyordun, uzundun, inceydin, dokunduğumda nereli olduğumu seninle hatırlardım. Bana hep kendimi hatırlatan bir ‘şey’sin sen…

Uzaksın, yakınsın, özlenensin ama bugün değil, yarın gibi bir ‘şey’sin sen…

Dağları delmiyorum, inmek istiyorum oralardan. Hepiniz gibi aynada saçlarımı taramak, “günaydın” der gibi sokağa fırlamak ve
şarkı söylemek istiyorum sana.

Adına aşk diyorlar, gelecek diyorlar… Bana yetmiyor. Her
şarkımda sana bir adım daha yaklaşmak istiyorum. Bir başka dilden seviyorum, kırmızıdan daha uzundur…

Gelincikler gibi bir mevsim değil, dört iklim, köşe bucak, kim ne derse desin geri dönecek yerim yok, bir kentin ortasında çığlık çığlığa bağırarak tek başına kalsam da yine seviyorum seni.

Bu bir suç duyurusudur, kendimi ihbar ediyorum…