Kurân-ı Kerîm, başlangıçtan itibaren üçlü bir metodla korunma altına alınmıştır: Yazı, ezber ve kontrol.
1. Yazı: Resulullah (Aleyhisselâtü vesselâm), yukarıda belirtilen ilk uyarılar ve tecrübelerden sonra vahyin mekanizması hakkında yeterli bilgi edinmişti. Vahyin geleceği anı önceden hissediyordu ve bir katip çağırtarak vahyi yazdırıyordu. Mekke döneminde bu hizmeti daha çok Abdullah İbnu Sad İbni Ebî Sarh (radıyallahu anh) veriyordu. (1) Medine hayatında devreye önce Ubeyy İbn Kâb, sonra da Zeyd ibnu Sâbit radıyallahu anh girdi. Zeyd, bu işte el-Kâtib unvanını alacak kadar çok hizmet verdi ise de onun bulunmadığı durumlarda başkaları da vahiy yazma hizmeti vermiştir. (2)
Hemen belirtmekte fayda var: Vahyin gelişinde bir periyot ve önceden bilinen bir takvim, bir program yoktu. Bu sebeple Aleyhissalâtü vesselâm her an hazırlıklı ve tedbirli idi: Risalet hayatının en dağdağalı, en sıkıntılı safhası olan hicret esnasında bile katiplik yapacak biriyle (Hz. Ebu Bekir) beraber olmayı ve yanında yazı malzemesi bulundurmayı(3) ihmal etmemişti. Askerî seferlerinde, hatta askerlere verdiği istirahat anında bile kâtibiyle beraber oluyordu. (4)
Zeyd İbnu Sabitın (radıyallahu anh) şu açıklaması bir vahiy yazdırma hâdisesinin nasıl cereyan ettiğini gösterir: 'Ben, Resulullah (aleyhissalâtü vesselâm) için vahiy yazardım. Ona vahiy indiği zaman üzerine şiddetli bir terleme gelirdi, sonra vahiy hâli geçince, O imlâ ettirir ben de, beraberimde getirdiğim kemik veya başka bir parça üzerine yazardım. Bu işten çıktığım zaman, (Vahiy esnasında üzerime çöken) Kurânın ağırlığından ayaklarımın ezildiğini, artık bir daha yürüyemeyeceğimi zannederdim. Yazma işi bitince bana: 'Oku!' derdi. Ben de okurdum, bir hata varsa düzeltirdi. Sonra ben bunu halka götürürdüm.' (5)
Bu rivâyetten anlaşılan şu ki: Yazılan ilk nüsha Aleyhissalâtü vesselâmın yanında, hususî bir arşivde saklanmıyor, bundan, başka yazılı nüshalar çoğaltılmak ve ezberlenmek üzere, Zeyd İbn Sâbit beraberinde götürüyordu.
Bu durumdan hatıra gelebilecek: 'Resulullahın gıyabında yapılacak bu çoğaltma sırasında bazı hataların araya girebileceği…' gibi menfi ihtimalleri, 'ezber' ve 'kontrol' sistemlerinin bertaraf edeceğini göreceğiz. Ve yine göreceğiz ki, Zeyd İbn Sâbit (radıyallahu anh) vahiy konusunda çok hassas ve bizzat Hz. Ebu Bekirin beyanıyla son derece güvenilen birisidir.
2. Kurânın Ezberlenmesi
Kurânın vahiy kâtiplerince yazılan bu ilk nüshalarından çoğaltılıp ezberlendiği anlaşılmaktadır. Ve Kurân sûrelerini, Ashabın zaman geçmeden ezberlemesi söz konusudur. Çünkü vahiyler günde en az beş kere kılınan namazlarda okunuyordu. Ancak herkesin her gelen vahyi ezberlediği söylenemez. Bununla birlikte, bir çoklarının her gelen vahyi ezberlediği, çeşitli tarîklerden gelen rivâyetlerle sabittir. Az ileride ilk Kurân hâfızlarının isimleri ve sayılarıyla ilgili bazı açıklamalar sunacağız.
3. Kontrol (veya Arza)
Hz. Peygamber, yazma ve ezberleme sırasında, kasıtsız olarak bir kısım hataların yapılabileceğinin şuurundadır. Nasıl olmasın ki, insanın bir şey yazarken farkında olmadan bazı ilave ve atlamalar şeklinde hatalar yaptığı gibi, çok iyi ezberlediği bir şeyi, zamanla unutabileceği veya elinde olmayan ilaveler, eksiltmeler, ve hatta kelimelerde değiştirmeler yapabileceği de inkar edilemeyen beşeri bir zaaftır.
Şu halde vahyin asliyetini korumada en çıkarlı yol, ne ezbere ne de yazıya fazla güvenmeyip, yazıyı ezberle, ezberi de yazıyla kontrol etmektir. İşte Resulullahın buna baş vurduğunu görmekteyiz: Kurân tarihinde arza denen hâdisenin maksadı budur: Her Ramazanda, o Ramazana kadar gelen bütün Kurân vahiylerini Resulullah önce Hz. Cebrâile mukabele ettikten sonra, Mescid-i Nebevîde halkın huzurunda okuyarak, herkesin, ellerindeki yazılı nüshaları ve ezberlerini kontrolden ve tashihten geçirmelerine imkan vermiştir. Ve bu kontrol (arza) hadisesi Aleyhisselâtü vesselâmın hayatının son yılında iki kere yapılmıştır ki buna arza-i ahîre denir.
Arza-i ahîre, Kurân-ı Kerîmin asliyeti üzere kitaplaşmasında ve dolayısıyla bütünlüğünün korunmasında son derece önemli bir hadisedir. Çünkü bir kısım rivâyetler, Hz. Ebu Bekirin hilâfeti sırasında, Kurânın cem edilmesi çalışmalarında, arza-i ahîrede kontrolden geçen iki yazılı nüshanın esas alındığını göstermektedir ki, bu hususa ileride tekrar döneceğiz.