Japonların nev-i şahsına münhasır bir millet olduğunu söylemeye gerek yok. Bu durum hiç şüphesiz Japonların uyku alışkanlıklarına da yansıyor. Japonlar ne uyur ne de kestirir, sadece "inemuri" eder! "İnemuri ne ya...?", diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Öyleyse ayrıntılar için içeriğimize.
Japonya günlük yaşamın çok hızlı olduğu bir ülke. İnsanların günleri iş ve eğlence etkinlikleriyle dolu. Bu sebeple birçok insan için uyumaya zaman kalmıyor.
Fakat bu durum bir yandan şikayet konusu olurken, bir yandan da gurur vesilesi oluyor. Çünkü Japonlar çalışkanlıklarını ve bu doğrultuda gösterdikleri fedakârlıkları bir erdem olarak görüyor.
Ancak bu durum çok ilginç bir sonuç doğuruyor. İnsanlar sokaklarda, metrolarda, ofiste, mecliste hatta ayakta, kısacası her yerde uyuyor ve kimse bu durumu yadırgamıyor!
Aslında buna tam bir uyku da diyemeyiz. Japonlar kendilerine özgü bu uyu(ma)ma sanatına "inemuri" adını veriyor.
Peki yatakta ve düzenli uyumayı tembellik olarak değerlendiren Japonlar nasıl oluyor da iş ya da başka etkinlikler esnasında uyumayı hoş görebiliyorlar?
Ya da ertesi gün okulda uyuklamak zorunda kalacaklarsa, çocukların gece geç saatlere kadar ders çalışmasının ne anlamı var ki?
Eminim, bu sorular sizin de zihninizin bir köşesinde belirmiştir dostlar.
Çoğunlukla atalarımızın karanlık çöktüğünde "doğal olarak" uyuduğunu, sabah da güneş doğduğunda kalktığını farz ederiz. Ancak uyku vakti ne Japonya'da ne de dünyanın başka yerlerinde düşünüldüğü kadar basit olmamıştır.
İnsanların çoğunlukla kendiliğinden ve düşünmeden yaptığı günlük davranışları aslında bir toplumun değerleri etrafında şekilleniyor. Uyku alışkanlıkları da bu açıdan ele alınabilir tabii ki.
Örneğin Japonya'da eskiden insanlar geç yattıkları için azarlanır ama öte yandan âlimler ve samuraylar uykularından feda edip çalıştıkları için övülürlermiş.
İlginç olan bir başka konu ise Japonların çocuklarıyla birlikte yatmaları. Batıda ebeveynler, kendi başına uyumayı öğrenmeleri için bebeklerini ayrı odada yatırırlar.
Japonya'da ise bunun aksine, çocuklar okul çağına gelinceye kadar ebeveynleriyle aynı odada yatar. Bu yöntemle çocuğun bağımsız ve sosyal olarak sağlam bir birey hâline geleceğine inanılır.
Belki de bu gelenekler ve kültürel özellikler sebebiyle Japonlar kamu alanlarında, başkalarının yanında uyumayı normal olarak görüyor olabilirler.
Örneğin 2011 yılındaki tsunami felaketinin ardından büyük sığınaklarda toplanıp birlikte uyuyan Japonlar, kendilerini böyle daha rahat ve güvenli hissettiklerini belirtiyordu.
Konu üzerinde çalışan uzmanlar ise "inemuri"nin Japonlar tarafından uyku olarak görülmediği kanaatindeler.
İnemuri uyku olarak görülmediği gibi, öğleden sonra kısa süreliğine kestirme ya da şekerleme olarak da değerlendirilmiyor Japonlar tarafından.
Aslında işin sırrının kelimenin Çince kökeninde olduğu söylenebilir. "İnemuri" sözcüğü etimolojik olarak "orada olmak" ve "uyumak" gibi anlamlar içeriyor.
Yani, bu eylem sırasında dikkatiniz bir yandan içinde bulunduğunuz sosyal ortama yönelmiştir. Böylece içinde bulunan sosyal ortamı bozmadığınız sürece inemuride sorun yoktur. Japonlar bunu bir anlamda insanın sosyal bir ortamdayken dalıp gitmesine benzetmektedirler.
Örneğin iş yerinde bulunduğunuz ya da toplantılara katıldığınız sürece inemuri hâlinde olmanız da sorun değildir.
Hatta bu uykusuzluk hâlinin işle bağlantılı olduğu da düşünülüp hoş görülebilir. Japonlar toplantıya katılmak için gösterilen çabayı çok daha önemli sayarlar.
Japonya'da uzun saatler çalışma ve işe adanmışlık büyük değer verilen bir özelliktir. Kişinin uykusuzluğuna karşın çaba sarf etmesi, kişinin nefsini ve fiziksel zaaflarını yenmesi olarak görülür.
Buna rağmen mütevazı olmak da Japonlar açısından önemli bir erdemdir. Bu yüzden insanların çok çalışması ve bu sebeple uykusuz kalmasından dolayı kendini övmesi hoş karşılanmaz.
Yorgunluk ve hastalıklar ise kişinin aşırı çalışmasının bir neticesi olarak değerlendirilir.
Bundan dolayı işyerinde "inemuri" ya da sadece gözlerini kapatmak bile o insanın çok çalışıp yorulmasına karşın nefsini yenebilmesinin bir göstergesi olarak kabul edilir.
Kısacası, Japonların "inemuri" alışkanlığını tembellik olarak görmemek gerekir. Sadece görev ve sorumluklarını yerine getirmek adına, kısa bir süreliğine mevcut ortamdan uzaklaşma hâlidir.