Mustafa Kemal, 1893'te, henüz 12 yaşındayken babasını kaybetti. Belki de bu duyguyu bildiği için zor durumda olan çocuklara babalık yaptı ve onların eğitimlerine önem verdi.
Vefatından önce düzenlediği vasiyetnamede, bütün manevi çocuklarına bankadaki payının yıllık gelirinden her ay belirli miktarda para ödenmesini istedi. Buna göre her ay, Afet İnan'a 800, Sabiha Gökçen'e 600, Ülkü Adatepe'ye 200, Rukiye ve Nebile'ye de 100'er lira ödenecekti. Sabiha'ya bir ev alınması için de gereken para verilecekti. Bu isimler haricinde haklarında çok bilgi olmayan İhsan, Ömer ve Afife isimlerinde de manevi evlatları olduğu söylenir.
İşte Atatürk'ün manevi evladı olma şerefine erişmiş şahsiyetler:


1. Sabiha Gökçen



1913'te Bursa'da doğdu. Altı çocuklu bir ailenin son çocuğuydu. Sabiha, II. Abdülhamit'in Bursa'ya sürgüne gönderdiği Vilayet Başkatibi Hafız Mustafa İzzet'in kızıydı.
İlkokuldayken babasını ve annesini kaybetti. Zor durumda kalmıştı. Okul masrafları küçük Sabiha'nın kardeşleri tarafından zar zor sağlanmaktaydı.
1925'te Atatürk Bursa gezisine çıkmıştı. Sabiha ile burada tanıştı.



Sabiha'nın ağabeyi, Sabiha'nın güç şartlarda okuduğunu Atatürk'e anlattı. Atatürk, bundan sonra Sabiha'yı manevi evlat olarak kabul etti.
Sabiha'nın kaderi değişmişti. Ankara Çankaya İlkokulu'nu ve Üsküdar Kız Lisesi'ni bitirdi.



1935 yılında Türk Hava Kurumunun Havacılık Okulu'na girdi. Yüksek planörcülük kurslarına katılmak üzere Sovyetler Birliği'ne gitti. Dönüşte Eskişehir Hava Okulu'na girdi. I. Tayyare Alayı'nda av ve bombardıman uçakları alanında uzmanlaştı.
1937'de Ege ve Trakya manevraları sırasında başarılı uçuşlar yaptı.



Aynı yıl çıkan Şeyh Rıza İsyanı sırasında, havadan harekata katıldı. 1938'de uçakla yaptığı Balkan turu ile Avrupa'da ünlendi. 1938'de Türkkuşu'nda başöğretmenliğe atandı. 1955'te Türk Hava Kurumu yönetim kurulu üyesi oldu.
İlk Türk kadın savaş pilotu Sabiha Gökçen 2001 yılında vefat etti.



2. Ülkü Adatepe



Ülkü'nün annesi Selanikli Vasfiye Hanım, Zübeyde Hanım tarafından evlatlık olarak alınıp büyütülmüştü.
Zübeyde Hanım ölünce Makbule Hanım'ın yanında kaldı. İlk kocasından dul kalan Vasfiye Hanım, Atatürk'e sığındı. Bir süre sonra da Atatürk Orman Çiftliği istasyon şefi Tahsin Çukuroğlu ile evlendi.
Vasfiye Hanım'ın 1932'de doğan çocuğuna Atatürk, ''Ülkü'' adını verdi.



Son günlerine kadar yanından ayırmadığı Ülkü'yü, yurt gezilerine götürmüş ve yanından ayırmamıştı.
Türkiye, Atatürk'ünü kaybettiğinde Ülkü Hanım henüz 6 yaşındaydı.



Kendisini 1 Ağustos 2012'de geçirdiği trafik kazasında kaybetmiştik.



3. Ayşe Afet İnan



Mustafa Kemal, 1925 yılında İzmir'e geldiğinde gezdiği bir ilkokulda Afet İnan ile karşılaştı. Afet İnan, Selanikliydi. Ailesi Yunan işgalinden sonra Anadolu'ya göçmüştü. Afet İnan da İzmir Redd-i İlhak ilkokulu'nda okuyordu.
Atatürk, Afet İnan'ın ailesinden bir kısmını daha önceden de tanıyordu. Okuma isteği çok yüksek olan Afet'i yabancı dil öğrenmesi için yurt dışına gönderdi.
Afet, ailesinin de izniyle 1925'te, İsviçre'nin Lozan kentine Fransızca öğrenmeye gitti.



İstanbul Fransız Kız Lisesi'nde (Notre Dame de Sion) 1929'a kadar öğrenimini sürdürdü. Ortaöğretim tarih öğretmenliği sınavını kazanarak öğretmenlik belgesi aldı. Ankara Musiki Öğretmen Okulu'na Tarih ve Yurt Bilgisi öğretmeni olarak atandı (1929-1930).
Türk Tarih Kurumunun kuruluş çalışmalarında yer aldı. TTK'de uzun yıllar asbaşkanlık yaptı.



''Türk Tarihi'nin Ana Hatları'' adlı eseri vererek Türk Tarih Tezi'nin temellerini attı. Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü Müdürlüğü görevinde bulundu. 1938'de doktorasını verdi. 1942'de doçent, 1950'de profesör oldu.
Atatürk, ''Vatandaş İçin Medeni Bilgiler '' kitabını Afet İnan'a yazdırmıştı.
Afet İnan, Atatürk'ün pek çok konudaki düşüncelerini ve kişilik özelliklerini yansıtan hatıralarını da tarihe yaptığı tanıklık ile birlikte eserlerinde aktardı.



8 Haziran 1985'te vefat etti.
4. Nebile İrdelp



1927 yılının Temmuz ayında üç kız öğrenci, İstanbul Çapa Öğretmen Okulu'ndan Dolmabahçe Sarayı'na getirilmişti. Bunların içinde Nebile de vardı.
Atatürk'ün manevi kızı Nebile, öğrenimine devam etmesi için Ankara'ya getirildi.
Viyana Büyükelçiliği Başkatibi Tahsin Bey ile evlendi. Düğünü 17 ocak 1929'da Ankara Palas'ta yapıldı.


Baba-kızın dansı.
Atatürk'ün hastalandığı dönemde Nebile de hastaydı. Bu hastalıktan kurtulamayan Nebile, babasının vefatından 5 yıl sonra yaşamını yitirdi.



5. Rukiye Ergin



(Fotoğrafın sağındaki. Soldaki ise Afet İnan)
Atatürk, manevi kızı Rukiye'yi Konya gezisinde tanıdı. Kimsesiz Rukiye Ankara'ya getirildi, okutuldu, büyütüldü.
Rukiye, Yüzbaşı Hüsnü Erkin ile evlendi. Nikahları Ankara Belediyesi'nce kıyıldı.



Düğünleri İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda yapıldı. Atatürk, düğündeki ilk dansı manevi kızı Rukiye ile yapmıştı.
Bu evlilikten bir oğlu ve iki kız torunu olan Erkin, 1966 yılında eşini kaybettikten sonra yaşamını Nişantaşı'nda sürdürmüştü.
1995 yılında hayatını kaybetti.
6. Abdürrahim Tuncak



Abdürrahim, Mustafa Kemal'in Van'dan evlatlığına aldığı kimsesiz bir çocuktu. İstanbul'a Mustafa Kemal tarafından getirildiğinde henüz 8 yaşındaydı.
Zübeyde Hanım'ın oturduğu Beşiktaş Akaretler'deki evde büyüdü. Kurtuluş Savaşı sonrası Ankara'ya getirildi. Salih Bozok'un oğlu Cemil ile birlikte Çankaya Köşkü yakınlarında bir okula yazıldı. Sanayi Mektebi'nde okudu. Latife Hanım ile Atatürk evlenince Ankara'dan İzmir'e Zübeyde Hanım'ın yanına geldi. Atatürk'ün boşanması ile Ankara'ya geri döndü.
1929'da Berlin Teknik Üniversitesine gönderildi. Mustafa Kemal, manevi oğlunun tüm giderlerini kendisi karşıladı.


Fotoğraf: Manevi kızı Sabiha Gökçen, kardeşi Makbule Hanım, manevi oğlu Abdürrahim Tuncak
1934 Soyadı Kanunu ile Abdürrahim, ''Tuncak'' soyadını aldı. Savarona Yatı'nın alınması görüşmelerinde Atatürk'e tercümanlık yapan Abdürrahim Tuncak, anılarında şunları belirtmişti:
''Kendimi bildiğimde annem olarak bildiğim Zübeyde Hanım'ı, ablam Makbule Hanım'ı, bir de paşamızı tanıdım. Benim ailem, bu aileydi. Ben, kendimi, bu ailenin çocuğu olarak kabul ettim. Hep de böyle kaldım. Gerçek annemin ve babamın kim olduğunu asla öğrenemedim. Rivayete göre babam bir memurmuş. Tayin edildiği Diyarbakır'da annemi akrep sokmuş. Annem ölmüş. Babam beni İstanbul'a getirmiş ve hemen arkasından askere alınmış, cepheye gönderilmiş. Bir daha da dönmemiş. haber de alınmamış...''
Mustafa Kemal'e benzerliği nedeniyle Abdürrahim'in Atatürk'ün gerçek oğlu olduğu iddia edilir.



Fakat tarihi belgeler, bunun bir dedikodudan ibaret olduğu gösterir. Ayrıca Abdürrahim Tuncak, verdiği röportajlarda; Atatürk'ün biyolojik babası olmadığını, Atatürk'ü yetiştiren Zübeyde Hanım'ın elinde yetiştiğini, Atatürk'ün aldığı kültürü, terbiyeyi aldığını, Atatürk'ün büyüdüğü ellerde, havada, ortamda yetişmenin bu fani dünyadaki en büyük feyz kaynağı olduğunu belirtmişti.
1999 yılında hayatını kaybetti.
7. Mustafa Demir (Sığırtmaç Mustafa)



Atatürk'ün Yalova'da tanıyıp evlatlık aldığı fakir bir çocuktu. Ailesi Bulgar göçmeniydi. 1929'da sığır güttüğü bir sırada Gazi Paşa ile tanıştı. Beslenmesi, bakımı iyi değildi. Hastaydı.
Okuma isteğiyle dolu bir çocuktu. Bu durumu gören Gazi Paşa, Mustafa'yı Şişli Çocuk Hastanesi'ne tedavi olması için gönderdi. Sonra Beşiktaş'ta ilkokula yazdırdı.
Mustafa, Atatürk'ün himayesinde ilkokulu, ortaokulu, askeri liseyi, Harbiye'yi bitirdi.



Bir zamanların sığır çobanıyken okuyup subay olmuştu. Emekli olduktan sonra Yalova'ya yerleşen Sığırtmaç Mustafa, 15 Ocak 1987'de vefat etti.
8. Zehra Aylin



Atatürk onu bir Dar-ül Eytam (yetim) yurdu ziyaretinde tanıdı. Yetim çocuklardan 8-9 yaşındaki bir kız çocuğu dikkatini çekmiş ve bu kara kaşlı kara gözlü kıza adını sormuştu. Küçük kız "Zehra" diye cevap verdi. Atatürk "Benimle gelir misin?" diye sordu. Zehra başını öne eğdi. Atatürk'ü tam olarak tanımıyordu. "Olur" diye mırıldandı. Zehra Aylin için ondan sonra Çankaya günleri başladı.
Babası Mehmet, Kurtuluş Savaşı'nda efsaneleşmiş bir yüzbaşıydı. Babasını 1916, annesini 1917 yılında kaybetti. Amasyalı'ydılar. Zehra Aylin, ailesini hiç hatırlamıyordu.
İçine kapanık, biraz da dalgın bir yapısı vardı.


Sırasıyla; Rukiye, Sabiha, Afet ve Zehra
İlkokulu Çankaya Köşkü'nde okudu. Orta eğitim için Atatürk'ün isteği üzerine Arnavutköy Kız Koleji'ne gönderildi. Edebiyata ilgisi vardı. Bunu öğretmenleri de fark etmişti. Zehra Aylin'in edebiyatta yetenekli olduğu bilgisi Atatürk'e ulaştırıldı.
Gazi, yaz tatillerinde Zehra Aylin'le uzun edebiyat sohbetleri yapıyordu. Ama eğitimini daha da geliştirmesi için yurtdışına gitmesi gerektiğini söylüyordu. "Ben Afet'le tarih, Zehra'yla edebiyat konuşacağım" diyordu.
Zehra'nın bir diğer ilgi alanı da havacılık olmuştu. Sabiha ile beraber havacılık eğitimi almak istiyordu ama bu merakı yarım kaldı. Tahsil için İngiltere'nin yolunu tuttu. Londra'da eğitime başladı.
1935 yılında Paris ekspresine bindi. Tren Amiens Gölü kıyılarındaki istasyona varmak üzereyken, Zehra içinin daraldığını, midesinin bulandığını söyledi ve kompartımandan çıkıp koridordaki pencereye yanaştı.



İşte ne olduysa o anda oldu. Bir anlatıma göre dengesini kaybedip hareket halindeki trenden düştü, bir diğer iddiaya göre de intihar etti...
Zehra Aylin oracıkta yaşamını yitirmişti. Tren biraz ileride durduktan sonra herkes Zehra'nın yanına koştu, ama cansız bedeniyle karşılaştılar.
Amiens'te yapılan törenin ardından cenazesi İstanbul'a getirildi, 21 Kasım 1935’te Maçka Mezarlığı'na defnedildi. Ölümü gazetelerde büyük yer tutmuş, intihar ettiği söylentileri yayılmış; bu söylentileri Atatürk'ün bir diğer manevi kızı olan Sabiha Gökçen yalanlamıştır.
"Çocuklar her türlü ihmal ve istismardan korunmalı, onlar her koşulda yetişkinlerden daha özel ele alınmalıdır" diyen ve 23 Nisan'ı çocuklara armağan eden dünya güzeli bir insandı Mustafa Kemal.



En önemlisi de, bütün çocukları evladı gibi gördüğünü her fırsatta dile getirirdi.



Rahat uyu Atam!