Birisi sizi hiç istemediğiniz zaman gıdıklamaya çalıştı mı? Eminim buna gönülsüzce güldünüz, (sonuçta gıdıklanıyorsunuz) fakat güvenli, rahat bir zihinde olduğunuzdaki gıdıklanma gibi eğlenceli değildir. Bu sadece insan olmanın getirisi, fare olmak da buna benziyor.
Science’da yayınlanan yeni bir araştırma gösteriyor ki; insanlar gibi laboratuvar fareleri de iyi bir modda olduklarında gıdıklanmayı tercih ediyorlar.
Araştırmacılar 1999’dan beri farelerin gıdıklanabiliyor olduklarını biliyorlar. Nörobilimci Jaak Panskepp; farelerin gıdıklandıklarında oyun veya yiyecekler gibi olumlu faaliyetlerde de olduğu gibi genellikle yüksek seviyeli ses çıkardıklarını gösterdi. Bu sesler ultrasonik vokalizasyon olarak bilinir ve insanların duyabileceği kadar yükseklikteki kahkahalara benzerler.
Bu yeni araştırmada araştırmacılar farelerin daha az stresli oldukları durumlarda gıdıklanmaya daha pozitif tepki (daha fazla ultrasonik vokalizasyon ile) verdiklerini göstermişler. Ayrıca farelerin gıdıklanmaya olan tepkilerinin, beyinlerindeki somatosensoryal korteks adı verilen ve dokunma duyusunun işlendiği bir bölgedeki aktivite ile yakından ilişkili olduğunu da gösterdiler. Bu çalışma aynı zamanda farenin göbeğinin pek de gıdıklanmayan sırt veya kuyruğuna göre daha gıdıklanır olduğunu gösterdi.
Farklı duygusal durumlardaki farelerin gıdıklanmalarını test etmek için, araştırmanın baş yazarı olan Shimpei ve arkadaşları fareleri farklı durumlarda gıdıkladılar. Rahat bir durum için, ekip gececi kemirgenleri karanlık bir kutuda gıdıkladı; burada yüksek seviyeli ses çıkardıklarını ve gıdıklayan eli kovaladıklarını ve sevinç içinde kutunun kenarlarına atladıklarını gözlemlediler (bu gözlem hayal gücüne dayanarak Freudensprünge veya sevinç atlamaları olarak isimlendirildi).


Ishiyama aynı zamanda fareleri parlak ışık ve yüksek platformlarda stresli durumlarda da gıdıkladıklarını söyledi. Bu durumlarda, Ishiyama karanlık kutuda gıdıklandıkları kadarki kadar yüksek ses çıkarmadıklarını belirtti.
Araştırmacılar, farelerin somatosensoryal kortekslerine yerleştirdikleri küçük sensörle onların mutluluğunu ölçtüler ve bunun sayesinde onların gıdıklandıklarında sadece gülmediklerini aynı zamanda beyinlerindeki bu kısımın oldukça aktif olduğunu gözlemlediler. Daha sonrasında, araştırmacılar beyinlerinin bu kısmını küçük bir elektrik akımı ile tetiklediklerinde, farelerin gerçekten gıdıklanıyor gibi güldüklerini gözlemledi.
Farelerin gıdıklanmalarını inceleyen bu araştırmalar, araştırmacıya kendi türümüz de dahil olmak üzere diğer türlerdeki oyun ve gülmelere kökenli derinlemesine bir bakış açısı sağlayabilir.
Bu yeni araştırmada yer almayan Panskepp: “Psikiyatrik anlayışın derinine inmesi ve duygusal rahatsızlıkların tedavisi açısından büyük önem taşıyan bu araştırma şu anda anlamak zorunda olduğumuz kendi duygularımızın evrimsel kaynaklarını içeren tek derin bilimsel yaklaşım budur.” şeklinde bir açıklama yapmış.
Ishiyama, bunun gibi çalışmaları bazen zor gibi gözükse de birçok insanın anlamak için uğraştığı duyguyu; mutluluğu anlamak için atılmış bir adım olarak görmektedir.
“Bilim kötü şeylere takıntılı” diyor Ishiyama ve ekliyor: “Mutluluk ve eğlence gibi olumlu motivasyonların da araştırılması önemlidir.” İnsanların neden kendilerini gıdıklayamadıklarını da anlamaya çalışarak; gıdıklanma gibi gizemli olaylar üzerinde çalışmaya devam etmeyi umuyor.
“Eğlenceyi çalışmak eğlencelidir.” diyor.