Savaş Öncesi Durum

Birinci Haçlı Seferi uzun bir maceranın ardından 1099 yılında hedefine ulaşmış ve Kudüs Fatımîler’den alınarak yeniden bir Hristiyan şehri haline getirilmişti. Haçlı liderleri 1098’de Urfa ve Antakya’da, ertesi sene Kudüs’te ve 1109’da Trablus’ta devletler tesis etmişlerdi. Antakya Haçlılar tarafından alınınca Tarento Kontu Bohemund buraya sahip oldu. Haçlı reisleri İstanbul’da Bizans İmparatoru I.Aleksios Komnenos’a, daha önceden imparatorluk arazisi olan yerleri ele geçirdikleri takdirde Bizans’a teslim edeceklerine dair yemin etmişlerdi. İznik’in alınması sırasında istemeye istemeye yeminlerini yerine getirmişler, ancak daha sonra Antakya Kuşatması'nda imparatordan yardım görmediklerini gerekçe göstererek çok da gönüllü olmadıkları bu yeminlerine uygun davranmamışlardı.

Bu noktada
Haçı Devletleri’nin çevresindeki İslam topraklarına baktığımızda; Anadolu’da Selçuklu Sultanı I.Kılıç Arslan, Halep’te Melik Rıdvan, Şam’da Melik Dukak, Mısır’da ise Fatımîler hüküm sürmekteydi. Haçlı Devletleri kuruldukları ilk andan itibaren adım adım topraklarını genişletmeye başladılar. Bu noktada Antakya Kontluğu; Çukurova’da Bizans’a bağlı Ermeniler, Halep çevresindek Melik Rıdvan, Güneydoğu Anadolu’da Danişmendliler ve Artuklular ile mücadele etmekteydi. Antakya’nın ve Urfa'nın ilerleyişi 1104’te Harran’da ArtukBey'in oğlu Sökman ile Musul Atabegi Çökürmüş tarafından durdurulmuş, Haçlılar ilk büyük yenilgilerini tatmışlardı.

Savaş ve Sonrası

1117’ye geldiğimizde Antakya’da kontluk makamında vekaleten
Roger de Salerno bulunmaktaydı. Halep’te ise 1113’te Melik Rıdvan’ın ardından şehir Artuk Bey'in diğer oğlu İlgazi’nin eline geçmişti. 1118’de Roger’in Halep’e çok yakın olan Azaz Kalesi’ni ele geçirmesi taraflar arasındaki bir çatışmayı kaçınılmaz hale getirmişti. Nitekim İlgazi 1118 yılı sonunda Şam’a giderek Şam Atabegi Tuğtekin ile bir ittifak anlaşması yaptı ve Halep’e gelerek ordu toplamaya başladı. [

Haziran 1119’a gelindiğinde Tuğtekin Halep’e gelerek İlgazi ile birleşmiş ve kuvvetli bir ordu toplamışlardı. Bunu öğrenen Roger de Salerno diğer
Haçlılar’dan yardım istemek yerine harekete geçerek Artah’da kamp kurdu. İlgazi yanında Halep ve Şam kuvvetlerini de alarak Esarib’e sahte bir saldırıda bulunması için birlik yolladı. Roger ordusunun bir kısmını bu saldırıyı karşılamak üzere gönderdi ve elinde olmayarak İlgazi’nin planının başarıya ulaşmasını sağladı. Bu hamle ile İlgazi, hem Antakya kuvvetlerini bölmüş hem de bir süre pusuda bekleyerek ana ordunun ikmal ve erzak kaynağından uzaklaşmasını sağlamıştır. 27 Haziran’ı 28 Haziran’a bağlayan gece İlgazi’nin birlikleri Roger’in kampının etrafını çevirmeye başladı.



Roger etrafının sarıldığını fark edince birliklerini 3'e ayırıp, savaş düzenine soktu. İlk saatlerde Haçlı birlikleri üstün gibi gözüküyordu. Ancak İlgazi’nin
Türkmenleri hızlı ve yorulmak bilmeyen askerlerdi. Çoğunluğu atlı okçulardan oluşan Müslüman kuvvetleri, Haçlılar’ı bitmek bilmeyen manevralarla ve ok atışlarıyla usandırdılar. Türkmenler’in ok atışları o kadar fazlaydı ki o dönemde yaşayan İbn Kalânisî şöyle yazmıştır;

“… yerde yatan atların bazıları üzerlerine saplanan okların çokluğundan tıpkı birer kirpi gibi olmuştu.”



Tüm bunlar olurken 3’e ayrılan Haçlı kuvvetlerinin arası daha da açıldı. En nihayetinde doğru vaktin geldiğine kanaat getiren İlgazi birliklerine hücum emri verdi. Antakya Kontluğu’nun ordusu bu emirle imha edildi ve Roger de Salerno da mücadele sırasında öldürüldü. Savaşta Haçlılar tarafından o kadar çok ölen vardı ki tarih yazarları bu savaşa Kanlı Meydan(Ager Sanguinis) adını verdiler. Bu savaş ile Antakya Kontluğu’na yaşadığı müddetçe etkisinden kurtulamayacağı bir darbe indirildi. Fulcherius Carnotensis tarafların kayıpları için şu sözleri kullanır;

“...Roger adamları ve halkıyla beraber Türklere karşı savaşmış ve Artah şehri yakınlarında yedi bin adamı öldürülmüş, bu mücadelede Türklerden ise yalnız yirmisi hayatını kaybetmişti. ”
Kont Roger de Salerno’nun kesik başı Bağdat’taki Halife’ye gönderildi. Halife ise İlgazi’ye bu başarısından dolayı dinin yıldızı anlamına gelen ‘Necmeddin’ ünvanını bağışladı. İlgazi Antakya’ya yönelmeyi denediyse de Kudüs Kralı II.Baudouin ve Trablus Kontu Pons bölgeye gelerek onun bu hamlesini engellediler.

Haçlı kontlarından alınan bu yeminler olayın şahidi gerek Latin ve gerek Bizanslı tarihçiler tarafından açıkça belirtilmiştir. Bkz. Anonim, Haçlı Tarihi, çev. Doç. Dr. Ergin Ayan, Selenge Yayınları, İstanbul, 2013, ss. 63-65. ; Fulcherius Carnotensis, Kudüs Seferi, çev. İlcan Bihter Barlas, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, Haziran 2009, s. 64. ; Anna Komnena, Alexiad, çev. Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi, İstanbul, 1996, s. 320.

Haçlı Seferi’nin ortaya çıkışı ve gelişimi için Sir Stevan Runciman’ın 3 ciltlik eseri hala önemini muhafaza etmektedir. I. Haçlı Seferi hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi I.Cilt, çev. Prof. Dr. Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2008.

Steven Runciman, Haçlı Seferleri Tarihi II.Cilt, çev. Prof. Dr. Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2008, s. 36

Melik Rıdvan’ın ardından Halep’te yaşanan iktidar mücadelesi ve İlgazi’nin yönetime gelmesi için bkz. Kemâlüddîn İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-Haleb Min Târîhi Haleb’de Selçuklular, çev. Prof. Dr. Ali Sevim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2014, ss. 119-131.

Tarihçi Azîmî Azaz’ın Roger tarafından ele geçirilmesini Hicri 512 yılının Ramazan ayı (1118 Aralık-1119 Ocak) içerisinde olarak verir: Azîmî Tarihi, çev. Prof. Dr. Ali Sevim, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 2006, s. 50.

İbn Kalânisî, Şam Tarihine Zeyl: I. ve II. Haçlı Seferleri Dönemi, çev. Onur Özatağ, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Şubat 2015, ss. 80-81.

İbn Kalânisî İlgazi harekete geçtiği ve savaştığı sırada Tuğtekin’in yanında olmadığını söyler “…Zahîru’d-Dîn’in (Tuğtekin) bu vakada bulunmaması sebebiyle…” Kalânisî, a.g.e., s. 82.

Kalânisî, a.g.e., s. 82.

Savaşın gelişimi Martin J. Dougherty tarafından şurada tafsilatıyla anlatılmıştır: Kelly Devries vd., Dünya Savaş Tarihi Cilt V. : Haçlı Seferleri 1097-1444, çev. Emir Yener, Timaş Yayınları, İstanbul, Nisan 2012, ss. 66-73.

Fulcherius Carnotensis, a.g.e. , s. 204.