Müslüman, İslam dinine mensup kişi demektir.Sünni, Şii ve Mutezilimezhep inancına göre, Allah'a ve Allah'ın birliğine, Muhammed'in Allah'ın peygamberi olduğuna inanan kimselere denir. İslam dininin farklı mezheplerindeMüslüman kavramı üzerine çeşitli farklılıklar bulunmaktadır.
İslam'ın şartları
Kelime-i Şehâdet ve zekât dışında, İslam'ın şartlarında da Sünni ve Şiî mezhepleri arasında farklılıklar vardır. Bunun temel sebebi, İslamiyet'in siyasi ayrışma döneminde Sünni ve Şiî din âlimlerininyorum farklılıklarıdır.
Sünnî mezhebine göre
- İmanın şartları: 6
- İslamın şartları: 5
- Namazın farzları: 12
- Abdestin farzları: 4
- Guslün farzları: 3
- Teyemmümün farzları: 2
- Toplam: 32 farz
Toplam 32 farz buradan gelmektedir. Müslümanların yerine getirmesi gereken farzların 32 tane olduğu İslam Alimleri tarafından akıllarda kolayca kalması için toplu halde bir araya getirilmişlerdir. Bunlarda 32 Farz olarak bilinmektedir. Bu farzların açıklamaları ayrıntılı bir şekilde aşağıdadır.
İmanın Şartları
- Allah'ın birliğine inanmak
- Meleklere inanmak
- Kitaplara inanmak
- Peygamberlere inanmak
- Ahiret hayatına inanmak
- Kaderin, hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğine inanmak
İslamın Şartları
- Kelime-i Şehadet getirmek
- Namaz kılmak
- Oruç tutmak
- Zekat vermek
- Hacca gitmek
Namazın Dışındaki Farzları
- Hadesten tahâret
- Necâsetten tahâret
- Setr-i avret
- İstikbâl-i kıble
- Vakit
- Niyet
Namazın İçindeki Farzları
- İftitah tekbiri
- Kıyam
- Kıraat
- Rükû
- Secde
- Ka'de-i ahîre
Abdestin Farzları
- Yüzünü yıkamak
- Ellerini dirsekleriyle beraber yıkamak
- Başının dörtte birini meshetmek
- Ayaklarını topuklarıyla beraber yıkamak
Guslün Farzları
- Ağzına su vermek
- Burnuna su vermek
- Bütün bedenini yıkamak
Teyemmümün Farzları
- Niyet etmek
- İki elin içini temiz toprağa sürüp, yüzün tamamını mesh etmek. Tekrar elleri temiz toprağa vurup, önce sağ ve sonra sol kolu mesh etmek.
Şiî mezhebine göre
Günümüzde Şiî mezhebi; "Zeyd’îyye" (Beşçiler), "İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye" (Onikicilik/On İki İmâmcılık) ve "İsmâil’îyye" (Yedicilik) olmak üzere üç ana mezhebe ayrılır.
Furu al-Din 10 Şart (İmâmiye-i İsnâ‘aşer’îyye)
Veçh-i Din 7 Şart (İsmâil’îyye)
İman'ın şartları
Sünnî mezhebine göre
- Allah'ın tek yaradan olduğuna inanmak.
- Allah'ın meleklerine inanmak.
- Allah'ın kitaplarına inanmak.
- Allah'ın peygamberlerine inanmak.
- Ahiret gününe inanmak.
- Kaza ve kadere (hayrına ve şerrine) inanmak.
Şiî mezhebine göre
Usul al-din (İmamiyye-i İsnaaşeriyye)
Mutezile Mezhebinin İman Görüşü
Mutezile'ye göre iman kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve amelden oluşur. Buna göre Mutezile inancında kişinin mümin yani "inanan" sayılabilmesi için kalbi ile İslâm'a inanması, dili ile bunu beyan etmesi ve hareketleriyle yani amel ile bunu göstermesi gerekir. Aynı iman görüşüne sahip diğer itikad mezhepleri Hariciyye ve Zeydiyye'dir.
Müslüman nüfusunyeryüzündeki dağılımı
Mu'tezile Mezhebinin Esasları
Mu'tezile kendi usullerini ortaya koymak için "usul-i hamse" denilen beş esas belirlemişlerdir. Bunlar; Tevhid, Adalet, Va'd ve Vaîd (Söz ve tehdit, kişinin amelinin haliki oluşu), El-Menziletu Beyne'l-Menzileteyn (büyük günah işleyenlerin iman ve inançsızlık arasında bir yerde bulunmaları), Emr-i bi'l ma'rûf ve Nehy-i Anil Münker'in farz-ı ayn oluşu olarak sayılabilir Ayrıca Kur'an'ın mahlukiyeti ve aklın nakle faikiyeti gibi hususlar da mezhep için önemli olan hususlardandır.
Tevhid
Tevhîd (التوحيد), yani birleme İslâm dini akidesinin temeli olan Allah'ın birliğidir. Mutezile mezhebine mensup olanlar tevhidden yola çıkarak bazı konularda diğer itikadi mezheplerden farklı görüşler geliştirmişlerdir. Örneğin, Ehl-i Sünnet âlimlerinin ruyetullahı yani Allah'ın ahiret günü görüleceği görüşünü kabul etmemişlerdir. Onlara göre görülebilmesi için Allah'ın bir cisme sahip olması gerekir ki İslâm inancının tevhid kaidesine göre bu imkânsızdır. Bunun dışında Mu'tezile mezhebinin mensupları yine tevhid kaidesinden yola çıkarak Allah'ın sıfatlarının zatından ayrı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Çünkü onlara göre bu düşüncenin aksi, yani Allah'ın sıfatlarının zatıyla bir olması ezeli (ve böylece ilahi) olanların sayısını arttırır, yani tevhide karşı çıkar. Örnek vermek gerekirse, Mu'tezile mezhebi "Allah âlimdir." gibi bir tanımlamayı kabul ederken "Allah ilim sahibidir." gibi bir tanımlamayı reddeder. Zira onlara göre "Allah ilim sahibidir." derken Allah'ın zatından ayrı bir ilahi-ezeli ilim kabul edilmiş olur. Ayrıca, Mutezile akidesinde Allah'ın kelâm diye bir sıfatının olmadığına inanılır.
Adalet
Adalet ('Adl, العدل) esasının konusu Mutezile'nin kader konusundaki görüşüdür. "İnsan fiillerinde hür değildir." görüşünü benimseyen Cebriyye mezhebine karşı çıkarak Mutezile "insanın fiillerinde tamamen hür olduğu"na inanır. Mutezile inancındaki adalet esasına göre kişi kendi fillerini kendisi yaratır. Bunu da Allah'ın kişiye bahşettiği bir yaratma kudretiyle gerçekleştirir. Fiillerin yaratılmasında Allah'ın bir müdahalesi olmadığına inanırlar. Bu görüş adalet esasından şu şekilde temel alır: kişilerin hür olmaması ve yaptıkları her fiilin yaratıcı ve yaptırıcısının Allah olması durumunda kişinin hür olarak yapmadığı hareketlerden ötürü cezalandırılması zulüm yani adaletsizliktir. İslam inancına göre ise Allah'ın adaletsiz davranması mümkün değildir. Bu nedenle kişi fiilerinin tek yaratıcı ve yaptırıcısı olmalı, fiilleri konusunda tamamen hür olmalıdır.
Mutezile'nin kader konusundaki görüşü Kaderiyye mezhebiyle aynıdır. Mutezile mezhebinin kaderkonusundaki bu görüşlerinin imanın şartlarından olan "kader ve kazaya iman"a aykırı düştüğünü gerekçesiyle Sünni mezhepler tarafından eleştirilmiş, hatta küfür olarak nitelendirilmiştir.
Söz ve Tehdit
Va'd ve Va'id (el-Va'd ve el-Va'id, الوعد و الوعيد) yani "Söz ve Tehdit". Bu Allah'ın vadettiği (söz verdiği) sevap ve iyiliğin, tehdit ettiği cezanın gerçekleşeceğine inanmaktır. Mutezile mezhebinin bu esası bir diğer itikadi mezhep olan Mürcie'ye karşı geliştirilmiştir. Mürcie mezhebi iman etmeyen (kâfir) kişinin yaptığı iyilikler fayda vermediği gibi, iman eden kişinin (mü'minin) yaptığı günahlar da kendisine zarar vermeyeceğini öne sürmüştür. Va'd ve Vaid prensibine göre ise iyilik yapan iyiliğine karşı mükafatlandırılacak, kötülük yapansa kötülüğüne karşılık cezalandırılacaktır. Mutezile mezhebinin bu esasına göre eğer Mürcie mezhebinin "iman edenin günahları zarar vermez" iddiası doğru olsaydı, Allah'ın vaîd'i yani tehdit etmesi - korkutması gereksiz ve manasız olurdu. Oysa tevhid inancına göre bu mümkün değildir. Bu esas ile Mutezile mezhebi Mürcie'yi tam anlamıyla reddeder. Ayrıca Mutezile mezhebi yine bu esas ile büyük günah işleyen müminintövbe etmezse affedilemeyeceğini öne sürmüştür.
İki Konum Arasındaki Bir Konum
"El Menzile beyne'l-menzileteyn" (المنزلة بين المنزلتين) yani iki konum arasındaki bir konum. Bu esas Mutezile mezhebinin "büyük günah işleyenin durumu" hakkındaki görüşüyle ilgilidir. Mutezile mezhebine göre büyük günah işleyen bir mümin (iman etmiş kişi) artık ne mümindir ne de kâfirdir, o artık fâsıktır, yani müminlik ile kâfirlik arasında bir yerdedir. Mutezile inancına göre büyük günah işleyen müminfâsık olur ve fâsık kişi işlediği büyük günahtan ötürü tövbe etmeden ölürse sonsuza kadar cehennemde azap çeker. Eğer tövbeederse yeniden mümin olur ve mümin olarak da ölürse cennete girer. Bu mezhebe göre fâsık bir kişi müminile kâfir arasında bir konumdadır, bu esasın adı olan "iki konum arasındaki bir konum" da buradan gelmektedir.
Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker
Ana madde: Emr-i bi'l ma'rûf ve nehy-i anil münker
"Emr-i bi'l ma'rûf" yani iyiliği emretmek ve "nehy-i anil münker" yani kötülükten sakındırmak (الأمر بالمعروف و النهي عن المنكر). Mutezile mezhebinin bu esasına göre kişi itikadi ve ameli konularda insanları iyiliğe çağırmalı, iyiliği yaymalı, kötülüğe karşı ise sakındırmalı, uyarmalıdır. Bu esastan yola çıkarak Mutezile mezhebi mensupları uzun yıllar boyunca birçok farklı görüşten, mezhepten ve inançtan insanla tartışmış, hatta zaman zaman tartışmalara şiddet ve kavga da karışmıştır.
Mu'tezile mezhebine göre bu beş ana esasın birine veya daha fazlasına inanmayan kişi Mu'tezili olamaz.