Hadis veya hadîs-i şerif (Ar.اَلْحَدِيثْ veya اَلْحَدِيثِ اَلشَرِيفْ ), lügatte söz, haber, sonradan vücuda gelen şey anlamına gelen hadis dînî terminolojide bir rivayet zinciri ile İslâm Peygamberi Muhammed'e isnad edilen ve kendisinin değişik olaylar ve sorunlar karşısında veya Kur'an'ın âyetlerini açıklamak için söylediğine inanılan söz, fiil ve takrirleri (onaylama) ifade eder. Hadislerin toplanması, nakli ve eleştirisi ile ilgilenen kişiye muhaddis (hadisçi) denir. Dinleyenlerin sayısı itibariyle, bilinen en kuvvetli hadis Veda Hutbesidir. Hadisler "rivayetçi imamlar" vasıtası ile İslâmî anlayıştaKur'an'dan sonra şeriatın ikinci ana kaynağı haline getirilmiştir.
Tanımlama yapı ve kapsam
İslâmî terminolojide İslâm Peygamberi Muhammed'in (Kur'ândışında) söylediği rivayet edilen sözler, yazdırmış olduğu mektuplar ve evrak, İslâm Peygamberi'nin vasıflarını, bir olay karşısında takındığı tutum ve tavrını anlatan rivayetler ve İslâm Peygamberi'nin hayatında vuku bulmuş bir olaya şâhid olanların sözleri, hadis kapsamını oluşturur.
Hadislerle ilgili kullanılan diğer bâzı kelimeler de bulunur. Bunlardan haber, Muhammed, arkadaşları (ashabı) ve takip eden nesle ait rivayetleri tanımlar. Eser, sahabe ve tabiîn dönemine ait rivayetleri tanımlarken bazen aksine Muhammed hakkındaki rivayetler için kullanılır. Sünnet ise İslâm Peygamberi'nin veya erken dönem İslâm toplumunun uygulama ve alışkanlıklarını tanımlamak için kullanılan kelimelerdir.
Kudsi hadis, İslâm Peygamberi'nin ağzından Allah'a atfen yapılan rivayetlerdir. Sözleri Kur'an'dan olmayan ilahî sözler olarak kabul görür.
Hadis kıssaları, bir kısmı Kur'an'da da anlatılan, bâzı hadis külliyatlarında İslâm Peygamberi'nin ağzından anlatılan mağara ağzını kapatan kaya (Ashab-ı kehf), "ala tenli, kel ve ama", yüz kişiyi öldürüp tevbe eden şahıs, borç alan kişinin deniz suyu üzerinde gönderdiği odun parçası, uhdud, İbrahim ve İsmail, "akşamları hazine malını avuçlayıp götüren cin" gibi ayrıntılı hikâyelerdir. Bazı hadisçiler tarafından bu kıssaların İslâm Peygamberi'ne aidiyeti reddedilmemekle birlikte ders verme amacıyla anlatılan temsili (mesel, tr. masal) hikâyeler oldukları da dile getirilmiştir.
Şiîler İslâm Peygamberi'nin sözleri yanında masum kabul edilen imamların sözlerini de hadis kabul etmektedirler. Sünnîlerin tüm sahabeyi güvenilir bulmalarına karşılık Şiilerde, sahabe ve tabiîn tek tek ele alınır ve tarihsel süreçte Ali veya Ehli-beyt tarafında yer almayan veya karşıtları arasında yer alanlar güvenilmez bulunarak onlardan gelen rivayetler reddedilir. Sünnî hadis kitapları İslâm Peygamberi'nin zamanından 200-300, Şiî hadis kitapları 400-500 yıl sonra yazılmışlardır.
Bileşenleri ve özellikleri
Hadisler isnad zinciri ve metin denilen iki bileşenden oluşur. İsnad zinciri veya senet, rivâyet eden kişilerin adlarından oluşan, hadisçilerin, haberin doğruluğunu ve güvenilirliğini kanıtlama için kaydettikleri isimler zinciridir. Hadisi nakleden râvilerin, haberi kimden aldığını gösteren sıralı isim listesidir. Zincirin sonunda metin kısmı kaydedilir.
Hadisler, İslâm Peygamberi'nin zamanından (Sünnî kaynaklar 200-300, Şiî hadis kitapları 400-500 yıl) birkaç asır sonra yazılan ve İslâm Peygamberi'ne bir rivayet zinciri ile isnad edilen söz ve fiillerden oluşan sözlü kültür ürünleridir. Bu rivayetlerde yer alan ve kayda geçiren kişilerin hafıza, dürüstlük ve iyi niyetlerine tamamen güvenme durumunda bile, sözlerin kapsamı ve bağlamıyla ilgili mana ile nakil, unutma, atlama, yanlış hatırlama, abartma, önemsizleştirme, yüceltme veya alçaltma gibi gerçeğin kısmen veya tamamen değiştirilmesi sonucunu doğuran problemlere rastlanması olasıdır. Hadisçilerin zincirdeki son kişiyi görme olanakları bulunsa bile, bir önceki nesle ait ve çoğunlukla ölmüş kişilerden oluşan rivayet zincirlerinin kullanılarak hadislerin doğrulanması veya yanlışlanması mümkün görülmemektedir. Hadisleri rivayet edenler, yazanlar ve dînî kaynak olarak kullananlar bâzı eleştirilerin hedefi olmuşlardır.
Kur'ancılar uydurma hadislerle dolu binlerce hadis kitabı yazıldığından bahisle, bu hadisleri tanımlayıcı bâzı önermeler ileri sürmüşlerdir: Bunlardan bazıları:
- Kur'an surelerinin faziletleri,
- Aklı yeren hadisler.
- Haftanın belirli günlerinde nafile namazları öven ve tavsiye eden hadisler.
- Recep, Şaban, ve Aşure günüyle ilgili hadisler.
- Ayşe'ye "Humeyra" (sarışın) diye hitap eden hadisler.
- Kutuplar, gavslar gibi tarikat ve tasavvuf ve mezhep imamlarını konu alan hadisler.
- Mehdî ile ilgili hadisler.
- ***be ait, yani geleceğe dair tarih veren hadisler. (Şu tarihte şu olacak, şu gün şu olur gibi.)
- Mürcie, Cehmiyye, Kaderiyye, Eş'ariyye mezheplerinden bahseden hadisler.
- Kıyamet alametlerinin belirli aylarda ortaya çıkacağını haber veren hadisler.
- "Ya Ali!" diye başlayan ve Ali'ye vasiyet niteliği taşıyan bütün hadisler.
Dindeki yeri
Kur’an'ın farklı yorumları gibi hadislerin de farklı yorumlarının yapılması, hangi hadislerin kaynak kabul edileceği, hangilerinin edilmeyeceği gibi hususlar farklı fıkıh mezheplerinin oluşmasına yol açmıştır. Şiî, Alevî ve Sünnîlerin anlayışları farklı olduğu gibi, Sünnîlerin Bağdat ekolü (Hanefî mezhebi) ile diğer ekollerin (ehl-i hadis, nakilciler) kendi içlerindeki yaklaşımları da farklılıklar göstermiştir. 7. yüzyılda aklı öne çıkaran kelamcılar ile ehli-hadis arasında tartışmalar çıkmış ve hadisler sorgulanmaya başlanmıştır. Birbiriyle zıtlaşan akıl ile nakil arasında hangisinin tercih edilmesi gerektiği tartışmaları İslâm coğrafyasında son dönemlere kadar devam etmiştir.
Sünnî İslâm anlayışında hadis Kur'an'ı açıklayıcı ikincil bir kaynak olarak düşünülür. İslâm inançları, ibadettefsir, siyer, fıkıh, tasavvuf ve tarikat gibi alanlarda yol gösterici, bazen de şeriat hükümlerinde olduğu gibi kanun belirleyici ve emredici olarak görülür. Bu anlayışta bir kısım hadislerin zayıf veya uydurulmuş olabileceği, ancak hadis imamlarının bu sözleri ayıkladıklarına inanılır. Sünnî anlayış “Hayır; Rabbine and olsun ki bunlar inanmazlar. Ama aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem yapar, sonra verdiğin kararı, içlerinde bir sıkıntı duymadan kabul eder ve tam olarak teslim olurlarsa başka.” (Nisa 4/65) gibi bâzı Kur'an ayetlerine dayandırılır.
Ebû Hanîfe'nin mezarı, Bağdat
Ehl-i rey (Akılcılar)
İmam Ebu Hanife ve takipçileri dinî görüşlerini oluşturmada diğer imamların aksine hadislerin sıhhatine daha az güvenmekte ve onlara az yer vermekteydi. Ebu Hanife rey ehli olarak bilinir, hadisleri sadece senet ve rivayet açısından değil, anlam açısından da kritiğe tâbî tutar. Mana açısından akla aykırı gördüğü ve İslâm Peygamberi'ne atfedilemiyeceğine inandığı hadisleri kabul etmez ve bu hadislere aykırı fetvalar vermekten çekinmezdi. Bu şekilde 200 kadar hadise aykırı fetvası bilinir ve bu yüzden bâzı hadisçiler tarafından tenkit edilir. Hadisleri kaale almayan ve Rey (Akıl ve görüş)'ci tutumu sebebiyle katledildiği düşünülen Ebu Hanife'nin mezhebi talebesi ve nakilcisi olan Ebu Yusuf eliyle kısa sürede hadisçi-nakilci bir çizgiye çekilmiştir.
Ehl-i hadis
Ahmed İbn-i Hanbel, Şafii ve İmam Malik gibi, hadisleri derleyen ve fıkhi görüşlerini bu rivayetlere dayandıran nakilcilerden oluşuyordu. Nakilciler rivayet zinciri açısından "sahih" gördükleri hadisleri muhkem nasslar olarak değerlendirirler ve akıl yönünden kritiğe tâbî tutmazlar.
Rivayetçi eğilimlerin bir başka karakteristiği, halkın nezdinde hadislerin itibarını artırmak için hadis imamlarına insan üstü vasıflar yüklenmesidir. Bu rivayetlere göre hadis imamları milyonlarca hadisi râvî zincirleriyle birlikte hafızalarında tutabilirler. İmam Buhârî, bir hadisi kaynağından almak için aylarca yolculuk yapar, ancak rivayet eden kişinin boş eliyle ahıra götürerek atını kandırdığı için hadisi ondan almaktan vazgeçer, şartlarına tamamen uygun bile olsa rüyasında peygamberi görerek kaydettiği bütün hadisleri tasdik ettirir.
İmamiyye Şiiliği yalnızca 12 imam kanalıyla gelen söz ve rivayetleri dinî kaynak (hadis) olarak kabul etmektedir.Bu anlayışta İslâm Peygamberi'nin sözleri yanında 12 imamın söz ve hikâyelerine de hadis denilir.
Kur'ancılar
Kur'ancı MüslümanlarKur'an merkezli İslâm'ı savunan bâzı guruplardır. Bunlar için hadislerin herhangi bir dînî değeri yoktur. Bunlar da anlayışlarını Kur'anın kendisini "tam", "apaçık", "ayrıntılı" ve "mükemmel" olarak tanımlaması ve "Kur'an'da biz hiçbir şeyi unutmadık" benzeri ayetlerine ve hadislerle ilgili sorunlara dayandırırlar. Alevî İslâm anlayışında da Sünnî veya Şiî hadis koleksiyonlarına herhangi bir değer atfedilmez.
Muhammed İkbal gibi bâzı âlimlere göre hadisler kanun kaynağı olarak kullanılamaz, fıkıh usulünde ve inançla ilgili konularda kanıt olamaz.
Mustafa İslamoğlu' İslâm'da mutlak kriterlerle hareket edilmediğini, Sahih-i Buhârî ve Sahîh-i Müslim'in kendi kriterlerine göre sahih olan hadisleri eserlerinde topladığına işaret eder. Mesela Buhârî'nin sika dediği (güvenilir) 420 küsür râvînin hadislerini talebesi Müslim, kitabına almamıştır. Yine Müslim'in güvenilir dediği 600 küsür râvînin hadislerine ise hocası Buhârî güvenmemiştir. Dolayısıyla güvenilirliğin kriteri içtihâdîdir, kişiseldir. Başka bir ifadeyle hadise sahih olması, ona sahih diyene göredir, "demektedir. İslamoğlu'na göre rivayet edilmiş 1.000.000 hadîsin aslen kaç olduğu konusu, Ebû Dâvûd tarafından ciddi olarak tartışılmış, bu sayının 4.500-6.300 civarında olduğu ileri sürülmüştür. Hadis ilminin bu saatten sonra devam edecekse bu 1.000.000'u nasıl "6.000'e irca ederiz", konusu artık bu olmalıdır der.
Batılı akademisyenlere (müsteşriklere) göre
Aloys Sprenger, William Muir ve Reinhart Dozy gibi müsteşriklere göre Buhari ve benzeri kaynaklarda yer alan hadislerin yarısı veya buna yakın kısmı güvenilebilecek materyallerdir. C. Snouck Hurgronje, David Samuel Margoliouth, Henri Lammens ve Ignaz Goldziher gibi bâzı müsteşriklerse hadislere bu kadar da güvenmemektedirler. Margoiouth'a göre sünnet, başlangıçta İslâm öncesi toplumun âdetleri için kullanılan bir kavram iken, bu uygulamalara İslâm Peygamberi'ne atfedilmek suretiyle otorite kazandırılmıştır.
Hadis tarihi ve başlıca râvîler
Başlangıçta hadislerin yazılmasına karşı çıkılmış, birkaç yüzyıl devam eden sözlü dönemden sonra bu tutum değişerek, neredeyse bütün duyumların ve rivayetlerin kaydedildiği, sonra da tasniflerinin yapıldığı zengin bir yazılı döneme geçilmiştir.
Ebu Hureyre'den rivayet edilen bir hadis ise şöyledir: "Biz hadis ya*zarken Hazreti Peygamber yanımıza geldi ve: "Yazdığınız şey nedir?" dedi. "Senden işittiğimiz hadisler", dedik. Hazreti Peygamber: "Allah'ın Kitabı'ndan başka kitap mı istiyorsunuz? Sizden evvelki milletler Allah'ın Kitabı yanında başka kitaplar yazdıkları için dalalete düştüler", dedi."
Ebu Said el-Hudrî'den rivâyet edilen bir hadis'te İslâm Peygamberi'nin;"Benden Kur’an haricinde hiçbir şey yazmayınız. Kur'an'dan başka benden bir şey yazmış olan varsa onu derhal imha etsin. Benden hadis rivayet ediniz, bunun bir mahzuru yoktur, benim söylemediğim bir şeyi kim bile bile bana isnad ederse cehennemdeki yerine hazırlansın." dediği rivayet edilmektedir. Hattabî, kitabında bu hadise işaret ederek İslâm Peygamberi'nin birbirine karışmaması için hadisle Kur'an'ın aynı sayfalara yazılmasını yasaklandığını ifade eder.
Ancak Muhammed hadis yazması için bâzı sahabiye hususi izin vermiştir. Abdullah bin 'Amr' bunlardan birisidir. Yine Yemen'li Ebû Şâh'ın hadisi de İslâm Peygamberi'nin hayatının son yıllarında hadislerin yazılmasına izin verdiğini göstermektedir. Sonraki dönemlerde Kur'an ayetlerinin başka sözlerle karışması endişesinin ortadan kalkmasıyla İslâm Peygamberi'nin, "İlmi (hadisi) yazı ile tespit ediniz" şeklinde hadislerin yazılmasına müsaade ettiğine inanılır. Sahabeden bâzı kişilerin hadisleri Sahife denilen mecmualarda topladığı, ancak, dört halifenin hadis yazımına olumsuz yaklaşması ve bunların zamanla (Yahudi sözlü kanunları mişnada olduğu gibi) kutsanabileceği endişesiyle hadis mecmualarını toplatıp yaktırdıkları ve hadisin değil de sadece Kur'anın kaynak görülmesini istedikleri kaydedilmiştir.
Hadislerin sistematik olarak yazılıp-toplanmasına tabiîn zamanında başlandı. Muhammad ibn-i Muslim ibn-i Ubeydullah, hadisleri verimli bir şekilde anlatmıştır İbn-i Hacer'e göre İbn Şihab Zuhrî, ilk hadis toplayan kişidir ve Miladi 719 yılında Ömer bin Abdülaziz'in emriyle hadisleri toplamaya başlamıştır.”
Hadisleri ilk olarak büyük ölçüde toplayarak bir araya getiren İmam Mâlik, bunları Muvattâ adlı eserinde toplamıştır.[30]
İmam Buhârî (810-869) ve diğer hadis imamları İslâm Peygamberi'nin ölümünden yaklaşık iki yüzyıl sonra, o zamana kadar rivayetlerle aktarılan bu "sözlü kültür ürünleri"ni toplayıp yazarak hadis külliyatlarını oluşturdular.
Sünnî ekol arasında güvenilen ünlü olmuş altı adet (Kütüb-i sitte) hadis külliyatı bulunur. Bunlardan Buhârî ve Müslim'in kitaplarına sahiheyn de denilir. Buhârî ve Müslim'in kitaplarında ortak olarak bulunan hadislere müttefekun aleyh denilir. Bazı hadis külliyatları ise yazarları tarafından Cami, Müsned, Mucem, Müstedrek, Mustahrec, Cüz, Tabâkat gibi isimlerle isimlendirilmişlerdir.
Hadis öğrenimi mecâlis denilen sohbet toplantıları şeklinde İslâm'ın ilk devirlerinde başlanmıştır. Eğitimin sistematize edilmesi özel medreselerin açılmasıyla başlamıştır. Hadis öğretimi yaptığı bilinen ilk dâru'l hadîs, Hicrî6. yüzyılda (M 12. yüzyıl) Şam'da Sultan Nûreddîn Mahmud tarafından kurulan “en-Nûriyye” medresesi olup ilk idarecisi İbn Asâkir'dir. Bundan sonra Eyyûbî hükümdarlarından Nâsıruddin Muhammed tarafından H 622 (M 1225) Kahire'de “el-Medresetu'l-Kâmiliyye” kurulmuştur. H 626'da yine Şam'da el-Meliku'l-Eşref Ebu'l-Feth Musa b. Âdil “el-Medresetu'l Eşrefiyye” adlı ikinci bir dâru'l-hadis açıldı. Yine hicrî altıncı yüzyılda aynı yerde Emevî Camiiiçinde Seyfeddîn Muhammed bin Urve'ye nisbetle “Dâru'l-Hadîsi'l-Urviyye” adını taşıyan ve bir kütüphânesi olan başka bir hadis medresesi daha açıldı. Daha sonraları İslâm âleminin her tarafında dâru'l-hadisler yaygınlaştı.
Başlıca râvîler
Ehl-i Sünnet'in hadis kitaplarında kendilerinden en çok hadis rivayet edilen sahabeler ve rivayet edilen hadislerin sayıları;
- Ebu Hüreyre: 5.374,
- Abdullah bin Ömer: 2.630,
- Enes bin Mâlik: 2.286,
- Aişe: 2.210,
- Abdullah bin Abbas: 1.660,
- Câbir bin Abdullah: 1.540,
- Ebû Said el-Hudrî: 1.170.
Muhammed zamanında yazılan sahîfeler
- Sa'd b. Ub'ade el-Ensârînin sahîfesi.Ancak Buhârî, bu sahîfenin Abdullah b. Ebî Evfa'nın sahîfesinin bir nüshası olduğunu söylemektedir.
- Semure b. Cündüb'ün sahîfesi.
- Câbir b. Abdullâh'ın sahîfesi.
- Abdullah b. 'Amr b. 'Âs'ın sahîfesi: Sahîfe-i sâdıka. İbnu'l Esîr'in söylediğine göre bu sahifede bin hadis bulunmaktadır.
- Hicretin birinci yılında İslâm Peygamberi'nin kendisinin yazılmasını emrettiği sahîfe. Medinede'ki Yahudilerle yapılan antlaşmanın tedvîn edildiği sahîfedir.
- Abdullah b. Abbas'ın sahîfesi.
Sünnî ve Şiî hadis koleksiyonları
Sünnîler ve Şiîler hadis tanımlarında ve güvenilir ya da güvenilmez buldukları râvîler konusunda ayrıldıkları gibi temel kaynaklar olarak kullandıkları koleksiyonlarda da farklılaşırlar. Örneğin Sünniler için Kütüb-i Sitte temel kaynaklar iken Şiilerde El-Kafi, El-Fakih, El-Tazhib ve El-İstibsar gibi kaynaklar geçerli kabul edilir.
Hadis çalışmaları
Hadis çalışmaları terminoloji, derleme, tasnif, rivayetçilerin değerlendirildiği çalışmalar v.s. içerir. Hadisler, muhaddis denilen hadis âlimleri tarafından değişik sınıflandırmalara tâbî tutulmuşlardır. Ancak bu sınıflandırmalar mutlak olmayıp sınıflandırmayı yapan kişinin bilgi altyapısı, ön kabulleri, tanımları ve değerlendirmeleri gibi unsurlara dayanır. Bir dînî otoritenin mütevatir, sahih veya muteber bulduğu hadis bir başka otoriteye göre zayıf, uydurma veya merdud olarak tanımlanabilir. Ay'ın ikiye bölünmesi hadisleri bu bağlamda verilebilecek en net örneklerdendir.
Sınıfları;
a) Sözün atfedildiği kişi itibariyle: Hadis ve kutsi hadis (söz Allah'a atfen Muhammed tarafından ifade edilir),
b) Rivayet zinciri sayılarına göre; Mütevatir (yaygın), Meşhur (ünlü), Âhad (tek bir kişiden nakledilen), Garîb (tek, tuhaf) haberler,
c) Rivayet zincirinin bütünlüğüne göre; Merfû (rivayet zinciri atlanarak nakledilmiş), Mevkuf, Maktu (Rivayet zinciri kesik).
d) Hadisçilerin, kabul edilebilir bulmalarına göre; Sahih, (gerçek, doğru, makbul, kabul edilmiş), Hasen (güzel bulunan), Zayıf, mevzu (uydurulmuş)
Hadis çalışmaları veya hadis ilmi usul ve esas'tan oluşan, İslâm Peygamberi'nin sözleri ile davranışlarını, eylemleriyle ilgili rivayetleri derleyen, düzenleyip sınıflandıran ve eleştiri kriterleri getiren ve bu kriterlere göre inceleyen çalışmalara verilen isimdir. Usul, hadislerin isnad zinciri, terminoloji, sözlerin sıhhat derecesi gibi konularla ilgilenir. Hadisi kimin rivayet ettiği, rivayet zincirinin kesintili olup olmadığı, râvînin güvenilirliği, metnin doğruluğu gibi konuları araştırır.
Alt dalları;
- Cerh ve Ta'dil, râvîyi ret veya düzeltmeyi (tâdîl) ele alır. Rivayet eden kişilerin birbirlerini görebilme ihtimalleri, ilk râvînin olayı görme ve şahit olma ihtimali gibi konular cerh ve tadilin konusudur.
- İlm-ul Ricâl, râvîlerin hayatını ele alır, adil ve akil olup olmadıklarını inceler. Kişileri tanıyan ve biyografi bilgilerine sahip kişilerin verdikleri bilgileri toplar.
- Hadis ihtilafı, çelişkili hadisleri ele alır.
- İlel-il-hadis, hadislerin sahih olup-olmadığını gösteren konuları tespit eder. Uslup, tarih, rivayetlerdeki tutarsızlık ve kopukluklar, râvîlerden birinin güvenilmez oluşu v.s. konular ilgi alanıdır.
- Garib-ul hadîs, hadislerde nadir geçen ve anlaşılması zor deyimleri araştırır. Bazı deyimler zaman içerisinde söyleyiş ve anlam kaymaları yaşamış olabilirler.
- Nasih ve Mensuh, hükmü kalkmış hadisleri araştırır.
Tenkitler
Hadislere uydurma olabileceği, râvîlerinin güvenilirliği ve içerik noktasında eleştiriler bulunmaktadır:Başlangıçta birkaç yüzyıl boyunca sözlü rivayetler şeklinde anlatılan hadisler, daha sonra yazıya geçirilen İslâm'ın "sözel geleneğini" oluşturmuşlardır. İslâm Peygamberi'nin ölümünü takip eden yıllarda konuşulan hadis sayısının birkaçyüz veya birkaçbin hadisi geçmediği, daha sonraki dönemlerde bu rivayetlerin hızla çoğaldığı ve milyonlara ulaştığı bilinmektedir. Bu artış hadislere şüphe ile yaklaşan kesimler açısından da eleştiri konusu olmaktadır.Geleneksel İslâmî düşünce tarzlarına karşı ilk ciddi ve sistematik hareketin kurucusu olarak nitelendirilen Seyyid Ahmed Han hadisler için Müslümanları bağlayan sözler olmadığını ifade etmiştir. O'nun öğrencisi olan Şirag Ali ise daha ileri giderek neredeyse bütün hadislerin uydurma olduğunu ifade etmiştir.Gulam Ahmed Pervez ise hadisleri geçmiş asırların çarpıtılmış sözleri olarak yorumladı ve Kur'an öğretilerine aykırı olanlarının İslâm Peygamberi'ne atfedilmesine karşı çıktı. Pervez görüşleri dolayısıyla binin üzerinde ortodoks âlim tarafından imzalanan fetva ile kafir ilan edildi.Goldziher'e göre hadis olarak rivayet edilen haberlerin Peygamber’le ilgisi yoktur. Bu rivayetler İslâm’ın birkaç asır devam eden oluşum süreci içinde bu sürece katılan siyasî, ictimâî, iktisadî v.s. birçok faktörün belgeleridir. Müslümanlar Kur’an’da bulamadıkları pek çok konuyu, ayrıca kendi kanaatlerini ve doğru bulduklarını hadis formunda ifade etmişlerdir.Kassim Ahmad tarafından yazılan Hadith: A Re-evaluation kitabı, hadisleri ayrımcı, bilim, akıl ve kadın karşıtı olarak nitelemektedir.Edip Yüksel ise Sünnî gelenekte güvenilir olarak nitelenen hadislerden örneklerle, hadise dayalı din anlayışını eleştirmektedir.