Benim ruhum grinin tonları sis bulutu misali...
Benim ruhum grinin tonları sis bulutu misali...
Yöresel alışkanlıklara takas edilmiş özensiz bir çocukluk yaşadım. sevmediğim gerçeklerin üstüne deli rüyalar örtüp bütün süt dişlerimi kaybettim. açlığımı başka bir açlıkla doyurmak zihnimi vahşileştirdi ve erkenden delirdim. pantolon dizleri yeşil, defter kenarları kıvrık, apartman merdivenleri serin, bisiklet zincirleri atıktı..
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Yaptığım her şeyin arkasında değilim hatalarım çoktur, ama hissettiğim her şeyin aslanlar gibi arkasındayım.
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Ve bazı şeyleri anlatmak için kelimelere gerek yoktu. Gözler yetiyordu bazen bir ömrü anlatmaya. Bir hikayeye tek bir bakış yeterdi bazen.
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Çok kötüyüm. Bu dediklerimi kendim uygulayamicam da artık. Neyse :) Gülün abi. Içten gülün kahkaha atın. Kendinize bir gelin. Güçlü duracam ayaklarına yatarak kendinizi saklamayın. Sizinle dalga geçenlerden sıkıldıysanız gidin küfür edin dövün. Katlanmak zorunda değilsiniz acıya. Şunu unutmayın ne zaman duygularınızı içinizde yaşmaya, gizlemeye başlarsanız o zaman yalnız hissedersiniz. Toparlanamaz görürsünüz kendinizi. Gidin hayvanlarla yere yatın yuvarlanın gülün. Hayatın tadını çıkarın...
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Geçmişte kim olduğunu bilmek istiyorsan, şu an kim olduğuna bak. Kim olacağını bilmek istiyorsan, ne yaptığına bak.
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Bilmeli ve kabul etmeliyiz ki; dünya yalan yere dönmekte ve bize öğretilen her şey çok demode. Mensubu olduğumuz hayat -artık- düpedüz bir sirk gösterisi. Ölüm döşeğinden şifa saçanlar, hırsız katili rehineler, çıktıkça alçaltan merdivenler ve alim bebeler etrafımızı sarmışken; söylediğimi reddedemezsiniz.
Toplumumuzun dili de dini de ironidir. Hatta tüm bu -afyonlu- efsunlu metaforların ve kinayelerin müptelasıyız. Köklerine kadar hastalığa batan hayatlarımız, müthiş bir bağışıklılığın zaferinden sarhoş.
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Telaffuz etmek ne mümkün. Bir çamura saplanırsın belki en güzel gerçeğin o olur. Bilmediğin şeyler peşinde koşmaya devam edersen bu saplantıdan kurtulamazsın. Dur, bekle, nefes al. Yoluna devam ettiğinde emin adımlarında tüm heybetiyle belirecektir. Sadece sabret ve temkini elden bırakma.
Hepimizin hikayesi benzer. Biri geldi, beklemiyorduk zaten. İstemeden sevdik, aşık olduk. Gezdik, dolaştık. El ele tutuştuk, öpüştük. Uzun mesajlaşmalar yaşadık. Geç saatlere kadar çenemiz durmadı. Hayaller kurduk, olmadı. Diledik, tutmadı. İlgi istedik, merak edilmek istedik, daha çok sevilmek istedik. Olmadı. Sorsalar hakettik, sormadılar yalnız hissettik. Biz kalplerimizi istemeden kırdık, sorsalar hepimiz masumduk. Fakat gerçek şu ki; sevdiklerimizi en çok biz, bizi en çok sevdiklerimiz kırdı.
İşte biz hayatlarımızın ağzına tam böyle ....
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Uçmayı öğretemediklerine çabuk düşmeyi öğret” diyor Nietzsche, aynı zamanda da “kaderini sev” peki ne çıkarmalı bundan, kucağına bırakılmış pimi çekilmiş hayatı ve değiştirmediklerini kabullenip yaşa mı öyleyse en zor öğrendiğim şey oldu bu benim, değiştiremediklerimi kabullenmek...
Her İnsan Kendisinin Tanrısıdır...
Şu anda 1 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 1 misafir)