Beyinde kanser, herhangi bir diğer dokudaki kanser gibi oluşur. Organlar dokulardan, dokular da hücrelerden meydana gelir. Kanser hücrelerin içinde başlar. Hücreler gerektiği zaman büyür ve çoğalırlar. Yaşlandıkları zaman da ölürler ve yerlerine yeni hücreler gelir. Bazen bu süreç anormal bir şekilde işlemeye başlar. Bedenin ihtiyacı yokken de yeni hücreler oluşmaya başlar ve yaşlı hücreler de ölmeleri gerektiği zaman ölmezler. Bu durum o dokuda gereğinden fazla hücre birikmesine neden olur. Buna da tümör denir. Beyin tümörleri iyi huylu da olabilir kötü huylu da. İyi huylu beyin tümörlerinde kanser hücreleri yoktur.
İyi huylu beyin tümörleri; genellikle cerrahi ile çıkarılabilirler ve genellikle yeniden ortaya çıkmazlar. Çevrelerindeki beyin dokusunun içine yayılım göstermezler. Ancak kitle etkisiyle bası yaparak, ilgili organda çeşitli ve bazen çok ciddi sağlık sorunlarına neden olabilirler. Diğer organlardaki iyi huylu tümörlerin aksine, iyi huylu beyin tümörleri bazen hayatı tehdit edecek durumlara neden olabilirler. İyi huylu bir beyin tümörü çok nadiren de olsa, kötü huylu bir beyin tümörüne dönüşebilir.
Kötü huylu beyin tümörleri ise kanser hücreleri içerirler. Hızla büyüyüp çevrelerindeki sağlıklı dokunun içine sızarlar. Çok nadiren de olsa bazen omuriliğe hatta bedenin diğer organlarına da yayılabilirler. Bu duruma metastaz denir.
Vücudun başka bir organında oluşmuş olan bir kanser beyin tümörüne de neden olabilir. Bu tür kanserlere sekonder veya metastatik beyin tümörü adı verilir. Beyinde sekonder tümörler, primer beyin tümörlerinden çok daha sık görülür. Bu tür tümörler, asıl kanserli dokunun özelliklerini taşır ve aynı adı alırlar. Örneğin, akciğer ve meme kanserleri beyin metastazı yapan kanserlerdendir. Beyin metastazı, beynin dışındaki doku ve organlarda gelişen bir kanserin beyin dokusuna yayılması ve orada da tümör oluşturması demektir. Bu tip tümörlere sekonder tümör de denir. Beyinde en sık rastlanan tümörler bu tip tümörlerdir. Kanser hastalarındaki ölümlerin en başta gelen nedenlerindendir.
Hipofiz Tümörleri
Hipofiz tümörü ya da hipofiz adenomu, genellikle hipofiz bezinin ön tarafında ortaya çıkan iyi huylu bir tümör oluşumudur. Hipofiz tümörleri primer beyin tümörlerinin yaklaşık olarak %15'ini oluşturur.Hipofiz bezi beynin tabanında, hemen burun kökünün arkasında, sella tursika adı verilen bir kemik yapının içinde bulunan, fasulye büyüklüğünde bir salgı bezidir. Bu bezden prolaktin, büyüme hormonu ve adrenokortikotropik hormonlar salgılanır. Bu hormonlar vücutta cinsel gelişme, kemik gelişmesi, kas yapımı, stressle baş etme ve hastalıklardan korunma gibi birçok önemli fonksiyona yardım ederler. Hipofiz tümörleri bu normal hormonal işleyişi bozar. Bazı hipofiz tümörleri ise hormon salgılamazlar.
Beyin içindeki destek hücrelerinden, yani glialardan oluşan tümörlere glioma denir. Ependimoma bir gliomadır. Ependimomalar beynin içindeki boşlukları yani ventrikülleri kaplayan ependima hücrelerinden köken alırlar. Ependimolar yumuşak, grimsi veya kırmızı tümörlerdir. Bazen içlerinde sıvı dolu kistler ya da kireçlenmeler bulunabilir.
Beyin Anevrizması
Beyin damarlarından birinin içindeki kas tabakasının zayıflığından dolayı damarda oluşan balonlaşmaya beyin anevrizması denir. Bu balonlaşma damar duvarında incelme ve zayıflamaya neden olur. Damarın zayıfladığı bu yerden yırtılması sonucunda oluşan beyin içi kanamaya subaraknoid kanama denir. Bu tür kanamalar inmeye, komaya veya ölüme neden olabilir.
Beyin anevrizmalarının kesin nedeni bilinmemektedir. Ancak bazı faktörlerin beyin anevrizmalarının oluşumuna katkıda bulunduğu kabul edilmektedir.
Bu faktörler şunlardır:
• Yüksek tansiyon
• Sigara kullanımı
• Genetik yatkınlık
• Kan damarlarında zedelenme
• Bazı enfeksiyonlar
Beyindeki bütün anevrizmalar kanamaz. Bazen anevrizmalar küçük bir damar yırtığından kanar. O zaman beyin içine çok az miktarda kanama olur. Bazen de yırtık çok büyük olur; bu durumda çok daha ciddi bulgular ve hatta ölüm oluşabilir.
Şu anda var olan tedavi seçenekleri tıbbi, cerrahi ve endovasküler olarak üçe ayrılmaktadır.
Tıbbi Tedavi Seçenekleri
Yırtılmamış bir beyin anevrizmasının tek tedavisi tıbbi tedavidir. Tıbbi tedavi yaklaşımı da sigaranın bırakılması ve kan basıncının kontrolü stratejilerine dayanır. Anevrizmaların oluşmasın, büyümesi ve yırtılmasına etkili olduğu gösterilmiş faktörler bunlardır. Sigaranın bırakılmasıyla birlikte kan basıncının kontrol altına alınması için bir diyet ve egzersiz programına başlanması; gerekirse kan basıncını düşüren ilaçların kullanılması anevrizmalardaki yırtıkları önlemede etkili yöntemlerdir. Bunların yanı sıra anevrizmanın boyutlarının ve büyüyüp büyümediğinin takip edilmesi amacıyla düzenli olarak radyografik incelemelerin (MRI, CT veya anjiyografi) önemlidir.
Cerrahi Tedavi Seçenekleri
Beyin anevrizmalarında cerrahi tedavilerindeki ilk kez "klips" uygulaması 1937 yılında yapılmıştır. 1960'larda klips çeşitlerinin artması ve beyin cerrahisinde mikrocerrahi yöntemlerin kullanılmaya başlanması, beyin anevrizmalarında cerrahi tedaviyi altın standart konumuna getirmiştir. Buna rağmen cerrahi klipsleme ameliyatları büyük ve zor ameliyatlar sınıfına girmektedir. Klipsleme işlemi kraniotomi (kafatasının bir parçasının çıkartılması) yoluyla yapılır. Kraniotomi ile açılan yoldan beyin ve beyin damarlarına ulaşılır, anevrizma bulunur. Bundan sonra anevrizma, çevresindeki beyin dokusundan dikkatle ayrılır. Bu aşamada anevrizmanın boynuna (tabanına) küçük bir metal (genellikle titanyum) klips uygulanır. Bu klipslerin bir yay mekanizması vardır ve yerleştirildiklerinde anevrizmanın içine doğru olan kan akımını keserler.
Endovasküler Tedavi Seçeneği
Beyin anevrizmalarının tedavisinde endovasküler tekniklerin kullanılmasına 1970'lerde başlanmıştır. Ancak kullanılan malzemenin 1980'lerdeki gelişimi ve daha sonra 1995'de ABD'de onay almasıyla bu teknik daha yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Endovasküler yay uygulamasının da amacı cerrahi kliplerde olduğu gibi anevrizmanın yok edilmesidir. Bu tedavinin başarılı olduğuna ilişkin uzun vadeli gösterge, anevrizmanın yeniden ortaya çıkmamasıdır. Tedavi sonrasında anevrizmanın içindeki kan yolunun yeniden açılması ya da anevrizmanın yeniden büyümesi tedavi başarısızlığı sayılır. İşlem için platinden yapılmış olan yumuşak bir yay kullanılır. Bu yay kasıktaki büyük atardamarlardan biri yoluyla dikkatli bir şekilde beyne kadar ilerletilir ve beyin içinde anevrizmanın içine yerleştirilir. Anevrizmanın içine yerleştirilen yay buradaki kan akımını bozar. Yavaşlayan kan akımının sonucunda burada büyük bir kan pıhtısı oluşur. Oluşan pıhtı ile tıkanan anevrizma kapanır ve yırtılıp kanayamaz. Girişim açısından beyin cerrahisi ile karşılaştırıldığında daha tercih edilen bir yöntem olan endovasküler yay uygulamasının uzun süreli kalıcılığı henüz bilinmemektedir. Ayrıca bütün anevrizmalar da yay uygulaması için uygun değillerdir.
Ortaya çıkabilecek sorunlar nelerdir?
Hem klipsleme hem de yay uygulaması sırasında ortaya çıkabilecek en tehlikeli durum anevrizmanın yırtılması ve beyin içine kanama olmasıdır. Bu olayın ne sıklıkla görüldüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte her iki işlem için de yaklaşık olara %2-3'lük bir orandan söz edilebilir. Anevrizmanın yırtılmasıyla beyin içine kanama olur. Bu da inme, koma veya ölüme neden olabilir. Her iki işlem sırasında da ortaya çıkabilecek olan anevrizma yırtılmasına müdahale, açık beyin ameliyatları sırasında daha rahat yapılabilir. Çünkü bu işlem sırasında kanayan yer daha rahat görülebilir ve kanama kontrolü amacıyla buraya daha kolaylıkla müdahale edilebilir. Azalmış kan akımı ve dolayısıyla azalmış oksijenlenmeye bağlı olarak gelişebilecek inmeler de bir diğer tehlikeli durum olarak klipsleme ya da yay uygulaması sırasında ortaya çıkabilir. Bu inmenin yaygınlığı ve dağılımı anevrizmanın yerine göre değişir. İşlemin ne kadar uzun süreceği, oluşabilecek riskler, işlemden ne kadar süre sonra normal hayata dönülebileceği gibi konular anevrizmanın yerine, kanamanın büyüklüğüne ve hastanın tıbbi durumuna bağlıdır. Dolayısıyla her bir kişinin durumu ayrı ayrı ele alınarak hekimiyle tartışılmalıdır.
Subaraknoid kanama daha çok kimlerde olur?
Bu tip kanamalara genellikle 10.000'de 1 rastlanır. Tüm inmelerin yaklaşık olarak %5-10'u subaraknoid kanamaya bağlı olarak ortaya çıkar. Daha çok 20-60 yaş grubunda görülür. Kadınlarda erkeklere kıyasla biraz daha fazla ortaya çıkar. Subaraknoid kanamaların küçük bir kısmında atardamar yırtığı bulunmaz. Bu tip kanamalar kendiliğinden olur ve genellikle beyinde perimezansefalik boşluklarda görülürler. Bu tip subaraknoid kanamanın iyileşme şansı çok yüksektir. Bu tip kanamanın toplardamar ya da ince kapiller damarlardan olduğu sanılmaktadır. Subaraknoid kanamalarda en sık rastlanan bulgu ani başlayan başağrısıdır. Bu başağrısı genellikle "şimdiye kadarki en kötü ağrı deneyimi" olarak adlandırılır. Ağrıdan önce kafa içinde bir patlama hissi alınmış olabilir. Bütün kafada olan ağrı genellikle arka taraflarda daha şiddetlidir. Bulantı ve kusma da başağrısına eşlik edebilir. Bunun yanı sıra bilinç bulanıklığı, dikkatte azalma ve giderek komaya kadar gidebilen bilinç bozuklukları görülebilir. Görme bozuklukları, çift görme, görmede kör noktaların olması veya tek gözde ani görme kaybı da ortaya çıkabilir. Boyun ağrılı ve serttir. Işık gözleri rahatsız edebilir. Boyun ve sırt ağrıları olabilir. Kişi havale geçirebilir. Bedenin bir bölgesi hareket ettirilemeyebilir veya o bölgedeki duyular yitirilebilir. Kişilik bozuklukları, kafa karışıklığı, sinirlilik ortaya çıkabilir.
Damar Hastalıkları
Beyin Kanaması
Beyin kanaması beyin içindeki atar damarlardan birinin yırtılması nedeniyle beyin içine kanama olması demektir. Kanama olduğu zaman da esnek olmayan bir yapı olan kafatasının içinde bulunan beyin, içine dolan sıvının oluşturduğu basınç altında kalır, ezilir ve buna bağlı olarak çeşitli bulgular ortaya çıkar. Beyin içine kanama (intraserebral) ve beyin zarlarının altına (subaraknoid) yani beynin çevresine kanama olmak üzere iki tip beyin kanaması vardır.
Beynin içine olan kanamada (intraserebral) ne olur?
Bu tip kanamalarda beynin içindeki küçük atardamarlardan birinin yırtılması söz konusudur. Bu durumda kanamanın olduğu bölgedeki beyin dokusu üzerine bası olur ve beynin o bölgesinin yönettiği beden bölgesinde işlev bozuklukları ortaya çıkar. Beyin içine olan kanamaların en sık rastlanan nedeni yüksek tansiyondur. Yüksek tansiyonun küçük damarlar üzerinde yıllar süren etkisiyle damarlar zayıflar ve yırtılmaya yatkın hale gelirler. Bu tür beyin kanamalarından korunmanın en etkili yolu kan basıncını normal sınırlar içinde tutmaktır.
Beynin zarlarının altına olan (subaraknoid) kanamada ne olur?
Bu tip kanamalarda beynin tabanındaki büyük atardamarlardan birinde yırtılma söz konusudur. Bu durumda akan kan beynin bütün çevresine ve beyin-omurilik sıvısının içine de yayılır. Subaraknoid kanamaların çoğunun nedeni beyin içinde var olan bir anevrizmanın yırtılmasıdır. Bu anevrizmaların duvarları incedir ve bu nedenle de yırtılmaya eğilimlidir. Bu anevrizmalar bazı insanlarda vardır, bazılarında yoktur. Bunun nedeni bilinmemektedir. Bazı insanlarda anevrizmalar doğuştan itibaren vardır ancak bunlar hayat boyu yırtılmazlar. Ama anevrizma yırtılmasının sonuçları genellikle çok ciddidir. Anevrizması kanayan hastaların yaklaşık yarısı kaybedilir. Anevrizmanın dışında bir neden de arteriovenöz malformasyonlardır.
Subaraknoid kanama daha çok kimlerde olur?
Bu tip kanamalara genellikle 10.000'de 1 rastlanır. Tüm inmelerin yaklaşık olarak %5-10'u subaraknoid kanamaya bağlı olarak ortaya çıkar. Daha çok 20-60 yaş grubunda görülür. Kadınlarda erkeklere kıyasla biraz daha fazla görülür.
Subaraknoid kanamanın belirti ve bulguları nedir?
En sık rastlanan bulgu ani başlayan başağrısıdır. Ağrıdan önce kafa içinde bir patlama hissi alınmış olabilir. Bütün kafada olan ağrı genellikle arka taraflarda daha şiddetlidir. Bulantı ve kusma da başağrısına eşlik edebilir. Bunun yanı sıra bilinç bulanıklığı, dikkatte azalma ve giderek komaya kadar gidebilen bilinç bozuklukları görülebilir. Görme bozuklukları, çift görme, görmede kör noktaların olması veya tek gözde ani görme kaybı da ortaya çıkabilir. Boyun ağrılı ve serttir. Işık gözleri rahatsız edebilir. Boyun ve sırt ağrıları olabilir. Kişi havale geçirebilir. Bedenin bir bölgesi hareket ettirilemeyebilir veya o bölgedeki duyular yitirilebilir. Kişilik bozuklukları, kafa karışıklığı, sinirlilik ortaya çıkabilir. Hekimin yapacağı nörolojik muayenenin sonucunda hastada meninkslere bası yapan bir durumun olduğu ortaya çıkacaktır. Muayene sonucunda ense sertliği, bedenin çeşitli yerlerinde nörolojik bozuklukların bulunması ve göz dibi muayenesinde kanamanın görülmesi beyin kanaması tanısı koymaya yardımcı olur.
İnme nasıl oluşur?
Beyne gelen kan akımı herhangi bir şekilde kesintiye uğradığı zaman beyin hücreleri kendileri için gerekli olan oksijen ve besin maddelerini alamazlar. Eğer bu sorun çok kısa bir süre içinde çözümlenmezse kalıcı beyin hasarı oluşur. Beyin hücreleri öldükten sonra yeniden canlanamazlar ve hasar kalıcı olur. Beynin içindeki ya da boyundaki kan damarlarında herhangi bir tıkanıklık beyne giden kan akımını engelleyerek beynin ihtiyacı olan oksijen ve besin maddelerinden yoksun kalmasına neden olur. Bu durumda sorun yeterli kan akımının olmamasıdır. Bunun tersi olarak çok fazla kanın olması da sorun yaratır. Beynin içindeki kan damarlarında oluşabilecek herhangi bir yırtılma beyin kanamasına neden olur; bu da hassas beyin dokusunda genellikle geriye dönüşümsüz hasar yaratır ve daha öldürücüdür.
İki tip inme vardır: iskemik inme ve hemorajik inme. İskemik inme daha sık rastlanan inme türüdür ve beyne giden kan akımı kesildiği zaman ortaya çıkar. Hemorajik inme beynin içine ya da çevresine kanama olduğu zaman ortaya çıkar. Kişide şu faktörlerin olması inme geçirme riskini artırmaktadır: sigara içmek, yüksek tansiyon hastası olmak, şeker hastası olmak, kalp hastalığı öyküsü olmak, kan kolesterol seviyesi yüksek olmak, doğum kontrol hapı kullanmak. İnmenin belirti ve bulguları çok değişik olabilir. Ancak bütün bulgular aniden ortaya çıkar. İnmeyi akla getirmesi gereken belirti ve bulgular şunlardır: çok şiddetli baş ağrısı, kafa karışıklığı, kişileri, bulunulan yeri ve zamanı birbirine karıştırma, herhangi bir kolda bacakta veya yüzde uyuşma, zayıflık veya hareket ettirememe, konuşmanın aniden bozulması, görme kaybı, denge kaybı veya koordinasyon isteyen becerilerin yapılamaması. İnme hastalarının yaklaşık olarak %30'unda geçici iskemik atak öyküsü bulunur. Geçici iskemik atakların belirti ve bulguları da yaklaşık olarak aynıdır ancak bu bulgular sıklıkla birkaç dakika içinde geçerler. Bulgular ne olursa olsun hepsinin 24 saat içinde geçmesi nedeniyle bu atağa geçici iskemik atak denir.
İnme nasıl tedavi edilir?
İnme sonrasında kişide kalmış olan sekellerin giderilmesi ya da mümkün olduğunca aza indirilmesi için çeşitli uzmanlar birlikte çalışır. Ancak inme olduğu sırada bunun tanısının mümkün olduğunca erken konması ve tedaviye yine mümkün olduğunca erken başlanması, tedavi başarısı ve kalıcı sekellerin önlenmesi açısından son derece önemlidir. İnme tanısı erken dönemde konursa beyin cerrahlarının çeşitli tedavi seçenekleri vardır. Bunlar kafanın içinde kanamakta olan bir anevrizmanın tamiri, beyin içinde tıkanma yaratan kan pıhtılarının temizlenmesi ya da boyundaki karotis damarlarından kopup beyin içinde tıkanma yaratabilecek plakların temizlenmesidir.
Arteriovenöz Malformasyon
Arteriovenöz malformasyon, atardamar ve toplardamar arasında oluşan anormal bağlantılar olarak adlandırılır. Daha çok bebek anne karnında gelişimi tamamlarken veya doğumdan sonra da ortaya çıkabilen kan dolaşım sistemi yapısındaki yerel bir bozukluktur. Bu hastalığa büyük oranda merkezi sinir sisteminde rastlanılsa da vücudun her yerinde oluşabilir.
Kavernoma
Kavernoma ya da kavernöz malformasyon merkezi sinir sisteminin damarsal bir anomalisidir. Bu hastalıkta bir grup anormal, şişkinleşmiş damar bulunur. Görüntüleri böğürtlene benzer ve büyüklükleri genellikle 3 santimetreden küçüktür. Bu durum bazı kişilerde diğerlerine göre daha sık görülür. Kavernomalar hem kadınlarda hem de erkeklerde ve bütün ırklarda aynı sıklıkta görülür. Ailesinde kavernoma öyküsü olanlarda görülme sıklığı daha fazladır. Nadiren bir kişide birden çok kavernoma olabilir. Kavernomalar beynin her yerinde oluşabilir. Toplumda görülme sıklığı binde 5 civarındadır. Kavernomaların çoğunda herhangi bir belirti ve bulgu görülmezken bazılarında havale, ilerleyici nörolojik bulgular, kavernoma kanaması ve baş ağrısı gibi bulgular ortaya çıkabilir. Tanı koyma sürecini başlatan belirti birçok hastada baş ağrısının araştırılması olabilir. Bazen hastalar çift görme, duyusal bozukluklar ve vücüdun bir tarafında kuvvet kaybı ya da felç ile de başvurabilirler.
Ortaya çıkan bulgular kavernomanın beyin içinde nerede bulunduğuyla yakından ilgilidir. Bazı hastalar havale yakınmasıyla acile başvurabilirler ve havalenin nedeni araştırıldığında altta yatan kavernoma ortaya çıkabilir. Kavernoması olan hastaların yaklaşık %35'inde başvuru neden olarak havale görülebilir. Hastaların yaklaşık %25'inde kavernomalar kanama sonrasında ortaya çıkar. Bu durum kavernomaların en ciddi sonucunu oluşturur. Kavernoma kanarsa bu genellikle baş ağrısıyla başlar. Baş ağrısı aniden başlar, arkasından bulantı kusma izler ve bilinç yavaş yavaş kapanırken nörolojik sorunlar ortaya çıkmaya başlar. Bazı durumlarda kanama çok küçükse herhangi bir belirti ve bulgu vermeyebilir. Kavernomaların tanısı CT veya MRI ile konabilir. Her iki radyolojik tanı testi kavernomaların beynin neresinde ve ne kadar büyük olduklarını ortaya koyabilirler. Kavernomalar beyin anjiyografisi ile görülemezler. Kavernomaların şu bulguları vermesi durumunda tedavi seçenekleri gündeme gelir: Nörolojik işlev bozukluklarının ortaya çıkması, kanama olması, dayanılmayacak bulguların ortaya çıkması ve kontrol altına alınamayan havalelerin olması. Kavernomalarda tedavi cerrahidir.