9. AMERİKA’NIN I. DÜNYA SAVAŞINA DAHİL OLMASI

Alman diplomat ve casus Heinrich Albert, Temmuz 1915’te metro yolculuğu sırasında uyuya kaldı. Metro durağa yanaştığında uyanan Albert, metrodan inmek için acele edince çok önemli belgelerin bulunduğu çantasını vagonda unuttu, hatasını fark edip geri döndüğünde ise, çantanın yerinde olmadığını fark etti. Çantayı, Albert’i takip eden bir başka casus, Amerikalı Frank Burke almıştı. Sonrasında Albert, Burke’yi fark edip peşine takılsa da Burke bir otomobile binerek uzaklaştı. Belgeleri ele geçiren Amerikalılar tarafsızlıklarını korumak adına bu belgeleri Almanların önüne atmak yerine, gizlice basına sızdırdılar. Ancak belgeler dolayısıyla Amerika’da şiddet olayları baş gösterdi, Alman diplomatlar, Amerika’dan sınır dışı edildi ve Amerika kendini savaşın ortasında buldu.
8. STALİN’İN ÖLÜMÜ



Stalin’in ölüm şekli onlarca komplo teorisinin doğmasına yol açtı, ancak Stalin kendi paranoyalarının kurbanı olmuştu. Stalin tüm diktatörler gibi kendi güvenliğine aşırı düşkündü. Şöyle ki Stalin’in izni olmadan hiç kimse odasına adım atamazdı, çünkü suikast girişimlerinden çok korkuyordu. Her sabah aynı saatte odasından çıkan Stalin, o gün odasından çıkmamıştı. Muhafızlar endişelense de hapis ve idam edilme korkusu yüzünden odayı kontrol edemediler. Fakat aynı durum yardıma ihtiyacı olduğu halde yardım etmedikleri için de başlarına gelebilirdi. Diktatör Stalin’i odasında yere yığılmış olarak bulduklarında bile elleri korkudan titriyordu. Çağrılan doktorlar da aynı korkuyu yaşadılar fakat neticede kalp krizi geçirdiği anlaşılan Stalin 4 gün sonra öldü. Kendi paranoyası canına mal olmuştu.

7. ALMAN SUBAYIN KARISINA OLAN SEVGİSİNİN AĞIR SONUÇLARI


İkinci Dünya Savaşı’ndaki en önemli anlardan biri, Erwin Rommel’in karısına olan sevgisi yüzünden yaşandı. Hitler tarafından şahsen görevlendirilen ve görevi Fransa sahilini korumak olan subay, 6 Haziran’da eşinin doğum gününü kutlamak üzere Almanya’ya gitti. Düşmanın haftalardır hareketsiz olması ve kötü hava koşulları sebebiyle herhangi bir saldırı yapılmayacağını düşünen Rommel ani bir saldırı olacağını aklına getirmemişti. Bu yüzden karısı ve çocuklarının yanına gitti. Sonuç olarak 5 Haziran günü Alman kuvvetler kaosun içine uyandılar. Olayı duyan Rommel hemen yolculuğa koyulsa da çatışma sona ermiş ve müttefik güçler savunma hatlarını oluşturmuşlardı bile. Bu olay Almanya’nın işgalinde etkili bir rol oynadı ve Rommel’in keşke karıma sadece bir telgraf çekseydim dediğini duyar gibiyiz, çünkü Alman subay karısının yanına gitmeseydi belki de savaşın sonucu Almanlar için bu kadar kötü olmayacaktı.

6. MARİE ANTOİNETTE’NİN VİP YOLCULUĞU



Fransız Devrimi başlayınca XVI. Louis, karısı Marie Antoinette’nin kaçması için bir plan yaptı. Kral devrimcilerle çatışmak için Paris’te tek başına kalacak, karısı ve çocukları ise şehri terk ederek güvenli bir yere yerleşeceklerdi. Marie Antoinette yola çıkarken küçük bir hata yaptı, daha hızlı ve mütevazi bir araç yerine şaşalı, gösterişli ve hantal bir araç seçti, üstüne üslük yolculuk sırasında yollarını kaybettiler. Tabi ki köylülerin devrim yanlısı aracı görünce tanıdı ve araçları durdurularak kraliçe tutuklanmasını sağladılar, vatan hainliği suçundan giyotinle idam edildi.

5. DOMUZLAR KÖRFEZİ ÇIKARMASI



ABD güçleri ile Fidel Castro muhaliflerinin ortaklaşa gerçekleştirdiği bu çıkarma tam anlamıyla fiyaskoyla sonuçlandı. Bunun fiyaskonun en büyük sebebi ise parmak ısırtacak cinsten, çünkü çıkarmayı planlayan ABD Generalleri ve CIA ajanları Küba ve Nikaragua’da bulunan hava üsleri arasındaki 1 saatlik saat farkını dikkate almamışlardı.

Bombardıman uçakları çıkarma saatinden 1 saat önce sahile ulaşmış, donanma kuvvetleri aynı anda çıkarma yapamamıştı. Çıkarmanın başarısız olacağını anlayan J.F. Kennedy geri çekilme emri verdi. Kennedy bu başarısız çıkarmanın tüm sorumluluğunu üstlenmek zorunda kaldı.

4. ÇANAKKALE SAVAŞINDA ÇIKARMA FİYASKOSU



Bu dehşet dolu savaşın amacı I. Dünya Savaşı sırasında itilaf devletlerinin, Rusya ile aralarında güvenli bir koridor oluşturmak ve Osmanlının Avrupa ile olan bağlantısını kesmek istemeleriydi. Bahsettiğimiz çıkarmanın ardından çarpışma yaklaşık 8 ay sürecek, binlerce asker ölecek ve Osmanlının kesin zaferiyle sonuçlanacaktı. Peki İtilaf devletleri neden bu kadar çok asker kaybetti. İtilaf devletleri saat uyuşmazlıkları nedeniyle hiç bir türlü senkronize bir saldırı gerçekleştiremedi. Deniz kuvvetleri kara bombardımanını planlanandan 7 dakika önce sonlandırdı. Zaman kazanan Osmanlı güçleri çıkarma öncesinde toparlanmak için zaman kazandı. Sonuç olarak itilaf devleti askerleri tam anlamıyla bir cehennemin ortasına indirildi, göz açıp kapayıncaya kadar itilaf devletleri Avustralyalı 600 askerini kaybetti ve yüzlerce yaralı sahile serpildi. Bu denli tahrip edici çarpışmalar düşmanı geri çekilmek zorunda bıraktı ve çıkarma kesin bir Osmanlı zaferiyle son buldu.

3.AMERİKAN İÇ SAVAŞININ UZAMASI



Belki de, Amerikan İç Savaşı’nın gereksiz yere, bu kadar uzamasının en büyük sebebi, James Wolfe Ripley’nin savaş komutanlığına atanması oldu. Çünkü Ripley son derece cimri bir adamdı ve birliklere alınmak istenen silahların pahalı olduğunu savunarak, sürekli yeni teknoloji silah alınmasına engel oldu. Özellikle elle doldurmalı silahların yeterli olduğunu düşünerek, hazır mermi kullanılan tüfeklerin alınmasını engelledi. Ripley’in başarısız olmasının en büyük sebeplerinden biri de egosu oldu. Düşük rütbeli bir komutan, İngilizlerden daha kullanışlı silahların alınabileceğini söylemesi üzerine, Ripley, Amerika’nın eski düşmanından yardım almasının küçük düşürücü olacağını savundu. Ayrıca çatışmaların kısa süre içerinde sona ereceğini varsayıyordu. Konfederasyon yanlıları İngilizlerden aldıkları silahlarla savaşın başlangıcında çok büyük bir aşama kaydettiler. Ripley 1863 yılında öldü ve savaşı 1865 yılında her şeye rağmen Lincoln yönetiminde ki Birleşik Devletler kazandı.

2. I.DÜNYA SAVAŞININ BAŞLAMA NEDENİ



Hepimiz I. Dünya Savaşının fitilini, Avusturya Veliahdı Ferdinand’a yapılan suikastin ateşlediğini biliyoruz. Asıl bilmediğimiz kısım veliahdın, sanki ölmek istercesine, sürekli ölümün kucağına koşuyor olmasıdır.

Gelelim suikast olayına, veliaht, Sırbistan’da bulunduğu sürece defalarca suikaste uğradı. Son olarak 4 kişi tarafından, karısının da bulunduğu araca bombalı saldırı düzenlendi ancak saldırı başarısız oldu ve veliahtla eşi kurtularak olay yerinden kaçtılar. Olay sonrasında, Veliaht Ferdinand, bombalama sırasında yaralanan kişileri ziyaret etmek istediğini söyledi ve uyarılara rağmen hastaneye doğru yola çıktı. Bombalı saldırıyı düzenleyen suikastçılardan biri olan Gavrilo Princip bombalama sonrası kaçmış ve karnı acıktığı için bir restoranda yemek yiyordu. Veliahdı taşıyan araçta tam bu restoranın önünde duraksadı. Veliahdı gören Gavrilo Princip hemen silahına sarıldı ve Ferdinand’ı boynundan vurdu, kurşun diğer taraftan çıkarak karısının başına saplandı, her ikisi de olay yerinde can verdi. Gavrilo Princip çevredekiler tarafından yakalanarak güvenlik güçlerine teslim edildi. Olayın ardında Sırbistan devletinin olduğunu öğrenen Avusturya-Macaristan, Almanya’dan aldığı destekle Sırbistan’a savaş ilan etti. I. Dünya Savaşı başlamış oldu.

1. İSTANBUL’UN FETHİNİ HIZLANDIRAN APTAL BİZANSLILAR



1453 yılında İstanbul’un, Fatih Sultan Mehmet Han önderliğindeki Osmanlı ordusu tarafından fethi, batıda muazzam bir etki yarattı, orta çağın kapanarak yeni çağın başlamasına sebep oldu. Bu fetih, biz Türklerin göğsünü kabarttığı kadar da, Avrupalıların içinde kapanmaz bir yara açtı. Şöyle ki hocaların hocası Halil İNALCIK’ın söylediği gibi batı İstanbul’un fethini ve Ayasofya’yı hiç unutmadı. Gelelim bu savaşta yapılan ölümcül hataya, her ne kadar tartışmalı olsa da, Bizanslı tarihçi Dukas ilginç bir olay anlatıyor, bilindiği üzere Bizans, Osmanlı ordusu tarafından kuşatıldıktan sonra, yıkılması zor bir savunma taktiği uygulayarak, zaman kazanmaya çalışmış, bu sayede Avrupa’dan gelecek yardımlar sayesinde İstanbul’u kurtarmayı amaçlamıştır. Dukas’ın anlattığına göre, günlerce süren kuşatmanın ardından, sakin bir anda, sur kapılarından biri Bizanslılar tarafından kullanılmak zorunda kalınmış, sonrasında kapı kapatılmış ancak Bizanslılar kapıyı kilitlemeyi unutmuşlardı. Kapının açık olduğunu fark eden bir kaç Osmanlı askeri açık kapıdan girerek, Bizans surlarına Osmanlı sancağını dikmişlerdi, tabi bu olay doğruysa, bu askerlerden biri Ulubatlı Hasan olmalıdır. Surlarda Osmanlı sancağının görülmesinin ardından Osmanlı tarafından savunmanın yarıldığı düşünülerek, şehirde kaos rüzgarları esmeye başladı. Bir çok asker görev yerini terk etti ve Osmanlının başlattığı taarruzla şehir düştü.