Bu bölümde; Tevbenin, istiğfarın en büyüğü, günâhların bağışlanması için son derece mühim bir ibâdet ve bütün vücudla yapılan bir tevbe- istiğfâr olan Tesbih Namazı ve inanarak kılmaya devâm edenlere dünyâ ve âhirette büyük faydalar sağlayacak olan diğer nâfile Namazlardan bahsetmeye; Teheccüd, Duhâ ve Evvâbin Namazlarının önemi üzerinde durmaya çalışacağız.
VÜCUDLA YAPILANBÜYÜK TEVBE: TESBİH NAMAZI
Tevbe: İşlediği günâhlara gönülden pişman olup, bir daha yapmamaya azmetmek, söz verip sözünde durmaktır.
Allah’a ve âhiret gününe inanan her Müslüman sabah akşam, Tevvâb (işlediği günahlardan dolayı pişman olup samîmi olarak tevbe eden kullarına hak ettikleri cezâyı vermekten dönen, vaz geçip bağışlayıcı) olan Yüce Allah’a tevbe edip istiğfâra devâm etmelidir.
Tevbe etmek; “Ey İmân edenler, Allah’a nasûh (gâyet ciddi ve samîmi) tevbe ediniz” (Tahrîm: 8)emr-i İlâhîsi ile, kadın erkek her Müslüman üzerine Farz kılınmıştır.
İstiğfâr: “Estağfirullah el-Azîm ellezî lâ İlahe illâ hü-vel Hayyül-Kayyûmü ve etûbu ileyh” diyerek Allah’dan günâhlarının bağışlanmasını niyâz etmektir.
Tesbih Namazı; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) ilk defa amcası Hazreti Abbas’a (r.a.) öğrettiği, o’nun tarîki ile Mü’minlere intikâl eden, Tevbe-istiğfârın en büyüğü ve bütün vücudla yapılanı, inanarak kılmaya devâm edenlere dünyâ ve âhirette büyük faydalar sağlayacak olançok önemli bir nâfile Namazdır.
Hazret-i İkrime' (r.a.) den ve o da Hazret-i İbn-i Abbas (radıyAllahü anhümâ)’ dan rivâyet etmişlerdir ki; Peygamberimiz’in (s.a.v.) amcası Hazreti Abbas (r.a.) bir gece darlanır, uyuyamaz ve Sabah Namazına daha bir kaç saat varken Mescid-i Nebevî’ye gelir, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile görüşmek, rahatlamak ister.
Durumdan haberdâr olan Allah’ın Rasûlü (sallAllâhü aleyhi ve sellem): “ Dışarda Rasûlüllah’ın amcası Abbas var, kapıyı açın, o’nu bu saatte buraya getiren önemli bir sebep vardır.” buyurur.
Hazreti Abbas (r.a.) huzûra girer, selâm verir sonra; “Ey Allah’ın Rasûlü (s.a.v.): Cenâb-ı Hâk, Kur’ân-i Kerîm’de bir çok Sûre-i Celîle ve Âyet-i Kerîmler ile, insanların öldükten sonra tekrar dirileceğini, kıyâmet ve hesap gününün varlığını, hak ve gerçek olduğunu, aç kalmak endişesiyle, yâhut kız babası oldum diye utançlarından dolayı büyük bir zulüm ve cinâyet işleyerek kız çocuklarını diri diri toprağa gömen insanlardan; “Diri diriye gömülen kız çocuğuna hangi günahından dolayı öldürüldüğü sorulduğu zaman”. (Tekvîr: 9) buyurularak mutlaka hesap sorulacağını bildirmektedir.
Câhiliyyet devrinde yaptığımız yanlışlar, kız çocuklarını diri diri toprağa gömerek işlediğimiz cinâyetler aklıma geldi, korkdum, uyuyamadım. Beni ancak bu sıkıntıdan Allah’ın Rasûlü (s.a.v.) kurtarır dedim, Size geldim” der.
Bunun üzerine;Rasûlüllah sallAllâhü aleyhi ve sellem muhterem amcaları Hazret-i Abbas (r.a.)’ a hitâben şöyle buyurur.
"Ey amca! Sana bir Namaz öğreterek, on haslet haber vermekle ikrâm etmiş olayım ki; onu işlediğin (o Namazı kıldığın) vakit günahlarının evveli ve âhiri, yenisi ve eskisi, hatâen ve kasten yapılanı, küçüğü ve büyüğü, gizlisi ve aşikâr olanı mağfiret edilmiş olsun.....
Muktedir olursan bu Namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan ayda bir kere kıl. Onu da yapamazsan senede bir, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl".buyurdular.
Bu namaz (Tesbih Namazı) 4 rek'attir. Bu namazda 300 defa; "SübhânAllahi velhamdü lillâahi velâ ilâhe illAllahü vAllahü ekber velâ havle velâ kuvvete illâ billâhil aliyyil azıym." Okunur. Buyurdu sonra Namazın kılınışı anlattı.
Tesbih Namazın birinci rek’atinde;
Sübhâneke'den sonra (Fâtiha'dan önce) 15 kere,
Zamm-ı sûreden sonra 10 kere,
Rükû’da 10 kere,
Rükû’dan kalkınca ayakta (kavmede) 10 kere,
Birinci secdede 10 kere,
İki secde arasındaki oturmada (celsede) 10 kere,
İkinci secdede 10 kere,
Böylece, birinci rek'atte okunan tesbihlerin adedi 75'tir. İkinci rek'atte aynı sıralama ile yine 75 defa okunur. Üçüncü ve dördüncü rek'atler de böyle kılınır…
"Ey amca! Kılabilirsen bu Namazı her gün kıl. Her gün kılamazsan, ayda bir kere kıl. Ayda bir kılamazsan senede bir kere kıl, onu da yapamazsan ömründe bir kere kıl". buyurdular.
Bu önemli Namazı bilhassa Cuma veya Pazartesi geceleri mümkün mertebe sık sık kılmaya ***ret etmeli. Namazdan sonra da gönülden Yüce Dergâh’a yönelip Duâ etmeli...
Önemli NOT: Hikmet ve ma’rifet ehli büyük İslâm âlimleri: “Tesbih Namazı, çok önemli bir nâfile Namazdır. Öyle ki, bunu alışkanlık hâline getirmek müstehabdır.Tembellik etmemek lâzımdır. Diğer Nâfile Namazların cemâatle kılınması mekrûh olmakla berâber, Tesbih Namazı kılmasını bilmeyenlerin de istifâde etmesi maksadıyla kerâhatsiz olarak cemâatle de kılınabilir. Cemâatle kılınacağı vakit, imam olacak kimse Tesbih Namazı kılmayı evvelâ nezreder ve Namazı kıldırırken tesbihleri her yerde cehrî (sesli) okur. Cemâat ise, gaflet etmeden dinler.” demişlerdir..
TESBİH NAMAZINDA OKUNAN TESBİHLERİN ÖNEMİ VE İLK DEFA KİMLERİN OKUDUĞU
Büyük Meleklerin tesbihi ve ülül-azm Peygamberlerin aleyhimüs-selâm zikir ve tesbihlerinden oluşan, Peygamberlerin Efendisi ve İmâmı olan Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) ifâdeleri ile: “bütün günahların mağfiret olunması için tevbe istiğarın en büyüğü” olan Tesbih Namazının tesbihlerinin önem ve büyüklüğü, ilk defa kimlerin okuduğu ve bu muazzam tesbihâtın tarihçesi ve nasıl meydana geldiği hakkında, Ârif-i Billâh ve âmil bi ahkâmillah olan âlimlerden büyük âlim Azîz Mahmûd Hüdâî (k.s.) Hazretleri: “Hulâsat’ul-Ahbâr” adlı eserinde bu husûsu şöyle zikreder.
Melekler, Hazreti Âdem aleyhis-selâm’ın yaratılmasına kadar uzun müddet, Cenâb-ı Hakkı: “SübhânAllâh- Rabbimizi her türlü noksanlık ve âcizlikten tenzîh ederiz. Var olan her şeyi Yüce Rabbimiz celle celâlühü, “Kün-Ol” emri ile yaratmıştır. O hiç bir şeye muhtaç değildir. Her şey O’na muhtaçdır”. diye tesbîh etmişlerdir.
Âdem (a.s.)yaratıldığında kendisine can (ruh) verilip, rûhu dimağına, beynine ulaşınca, ***riihtiyârî olarak aksırdı.
Sonra, Allâh-ü Teâlâ’nın ilhâmıyla (Allah tarafından içine doğan, kalbine gelen İlahî düşünce üzerine) ilk defa“Elhamdülillah- Allah’a Hamd olsun. Şânını yüceltip övmelerin en güzeli Allah’a mahsustur.” dedi.
Hazreti Âdem’in (a.s.) “Elhamdülillah” tesbihini duyan Melekler, “Bu kelime güzel”dediler ve onu tesbihlerine eklediler ve Hazreti Nûh’un (a.s.) Peygamberliğine kadar Rablerini “SübhânAllâhi ve’l-hamdülillâhi’’diye tesbih etmişlerdir.
Allâh-ü Teâlâ, kavmini “Tevhîd”e da’vet etmek üzere Peygamber olarak gönderdiği Hazret-i Nuh’a (a.s.) kavmine duyurması için: “Kim, Nûh’un (a.s.) Peygamber olduğuna îmân eder: “Lâ ilâhe illallâh- Allah bir’dir. Allah’dan başka ibâdet edilmeye lâyık kimse yoktur”derse, onlardan râzı olacağını bildirmişti.
Bu kelimeyi duyan Melekler “Bu da üçüncü güzel kelime” dediler ve ilk iki tesbihlerine bunu da ilâve edip Halîlullah Hazreti İbrâhîm’in (a.s.) gönderilmesine kadar “Sübhânallâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ ilâhe illAllâh’’diyerek Yüce Allah’ı tesbih etmeye devâm ettiler.
Allâhü Teâlâ, Hazrti İbrâhim (a.s.)’e oğlu İsmâil (a.s.)’i kurban etmesini emredip, sonra da O’na fidye olarak Cennet’den bir koç gönderince, Cebrâil (a.s.) koçu getirirken: “Allâhü Ekber- Allah-ü Ekber: sınırsız Rahmet ve Merhamet sâhibi olan Allah en büyük’tür. Rahmet ve Merhamet sâhibi olan Allah en büyük’tür’’ dedi.
Bu kelimeyi duyan Melekler: “Bu dördüncü güzel kelime” dediler ve tesbihlerine bu güzel ve büyük kelimeyi de ilâve ettiler. “SübhânAllahi ve’l-hamdülillâhi ve lâ İâhe illAllahü vAllâhü Ekber” diyerek tesbih etmeye başladılar.
Cebrâil (a.s.), Rasûlullâh Efendimiz’e (s.a.v.) bunu anlatınca, Allah’ın Habîbi, taaccüble(esrârına büyük hayretler içerisinde); “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-Azîm.” buyurdular.
Bunun üzerine Cebrâil (a.s.): “Meleklere, bu güzel kelimeyi de tesbihimize ilâve edelim.” dedi.
Böylece; “SübhânAllâhi ve’l-hamdülillâhi ve lâ İlâhe illAllâhu vAllâhü Ekber. Ve Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-Azîm” tesbîhi tamamlanmış oldu.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Muhakkak bu kelimeler: (SübhânAllâhi ve’l-hamdülillâhi velâ İlâhe illAllâhü vAllâhü ekber ve lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-aliyyi’l-Azîm) Bana, üzerine güneşin doğup- battığı her şeyden daha sevimlidir.”buyurdular.
Âlemlerin Efendisi Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) tarafından: “Büyük- küçük bütün günâhların mağfiret olunması için Tevbe-İstiğarın en büyüğü” olarak tavsiye buyurulan, önce amcası Hazret-i Abbas’a (r.a.) öğrettiği, o’nun tarîki ile Mü’minlere intikâl eden, Tevbe-İstiğfârın bütün vücudla yapılanı, inanarak kılmaya devâm edenlere dünyâ ve ve âhirette büyük faydalar sağlayacak olanTesbih Namazının tesbihleri işte böyle meydana gelmiştir...