HALKÇILIK
Genel anlamda bir devletin sınırları içerisinde oturan ve o devletin yasalarına bağlı olan kişilere halk adı verilmektedir. Başka bir tabir ile halk, bir ülkede yaşayan, o ülkeyi vatanı bilen, kaderini o ülkenin kaderine, mutluluğunu o ülkenin mutluluğuna bağlamış olan kişiler bütünü anlamına gelmektedir.
Halkçılık ise yönetimde, siyasette, kalkınmada, gelirin dağılımında, devlet ve ulus olanakların kullanılmasında, halkın yararının gözetilmesini amaçlamaktır. Bu amaç doğrultusunda halkçılık ilkesi devletleri, düzenlemeler yapmak, önlemler almak, yasalar çıkarmak ve engelleri ortadan kaldırmakla görevli kılar.
Halkçılık ilkesi, Türkiye vatandaşı olan herkesi kanun önünde eşit sayan ve halkın devlet yönetimine eşit katılımını sağlayan, siyaset ve yöneticilerin halk için çalışmasını öngören bir Atatürk ilkesidir. Halkı bir bütün olarak kabul eden halkçılık ilkesi için sınıf ayrımını reddeder. Halkçılık ilkesi bey, paşa, ağa vb. Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalma sıfatları kaldırarak herkesin kanun önünde eşit bir birey olmasını amaçlamıştır.
Halkçılık ilkesi milliyetçilik ve cumhuriyetçilik ilkelerinin doğal sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu ilke demokrasiye, sınıf mücadelesinin olmadığı, toplumların dayanışma içerisinde bulunduğu bir ortama ve herkesin eşit olduğu, hiç kimsenin başkasından üstün olmadığı bir toplumu esas alan bir düzen üzerine kurulmuştur.
Atatürk: “ Bizim görüşümüz ki halkçılıktır; kuvvetin, kudretin, hâkimiyetin, idarenin doğrudan doğruya halka verilmesidir, halkın eline bulundurmasıdır. Yine şüphe yok ki, dünyanın en kuvvetli bir esası, bir prensibidir.” sözleriyle Halkçılık ilkesinin ne kadar önemli bir unsur olduğunu vurgulamıştır.
Halkın egemenliğini ve halkın her ortamda gücünü temel alan, yönetimde halka dayanan, halktan güç alarak halka hizmet etmeye çalışan Halkçılık ilkesini tamamlayan en önemli 3 unsur: siyasal demokrasi, kanun önünde eşitlik ve sınıf mücadelesinin reddi ile soysal dayanışmadır.
Günümüzde isimleri Halk cumhuriyeti olarak adlandırılan rejimler mevcuttur, fakat halkın egemenlikleri bir grubun eli altında bulunmaktadır. Atatürk: “…amaçlarında milli değillerdir. Kişisel hürriyet ve eşitlik tanımazlar. Halk egemenliğine saygıları yoktur. İçte halkın çoğunluğunu kaba kuvvet kullanarak, görüşlerini kabullenmeye zorlarlar…” sözleriyle diğer halkçılığı esas alan sistemlerin farkını anlatmaya çalışmıştır.
Halkçılık ilkesi ile;
1. Halkın işbirliği içersinde olması ve toplumsal dayanışmanın artması sağlanmıştır.
2. Milli egemenlik ve demokrasi ilkelerinin topluma adaptasyon sürecini kısaltmıştır.
3. Ekonomik olarak kalınmayı hızlandırmış, refah seviyesi düşük kitlelerin ekonomik açıdan düzelmesine yardımcı olmuştur. Bu ilke ışığında devlet, vatandaşının ekonomik sorunlarını çözmek ve onların yaşam standartlarını yükseltmekle ilgili önlemler almaktan sorumlu tutulmuştur. Buna karşı halk ise çalışmak, üretmek ve ülke ekonomisine fayda sağlamakla mükelleftir.
4. Türk toplumuna yönetime katılma, kanunlar önünde eşit olma ve devletin imkânlarından eşit olarak faydalanabilme haklarını kazandırmıştır.
Atatürk'ün Halkçılık ilkesi ışığında Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde yapılan faaliyetler ve Türk toplumuna faydaları kısaca şu şekilde özetlenebilir:
1. 23 Nisan 1920 yılında T.B.M.M.’nin açılması sağlanmış, 1921 yılında ilk anayasa oluşturulmuş ve 29 Ekim 1923 tarihinde de Cumhuriyet ilan edilmiştir.
2. Medeni kanunun kabul edilmesi ile sosyal ve ekonomik alanda kadın-erkek eşitliği sağlanmıştır.
3. Hukuksal alanda herkesin kanunlar karşısında eşit olduğu bir toplumun oluşturulması sağlanmıştır.
4. Türk toplumunun yönetime katılma hakkı sağlamıştır.
5. Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesiyle siyasal alanda kadın-erkek eşitliğinin oluşturulmasını sağlamıştır.
6. Aşar vergisi kaldırılarak halkın ekonomik olarak güçlenmesi sağlanmıştır.
7. Ülke içerisindeki azınlıkları Türk vatandaşı kabul ederek ayrıcalıklar sağlanmasının önüne geçilmiş ve toplumsal eşitlik sağlanmıştır.
8. Sosyal adalete, sosyal güvenliğe ve adaletli gelir dağılımına önem verilmesini sağlamıştır.
9. Okuma yazma seferberliğinin başlatılmasını ve halkın okuma yazma seviyesinin yükseltilmesini sağlamıştır.
10. Soyadı kanununa ilave olarak çıkarılan bir kanunla Osmanlı Devleti’nden kalma bey, paşa, ağa, hoca, molla, hafız vb. gibi toplumsal eşitliği zedeleyen sıfatların kaldırılmasını sağlamıştır.
11. Kılık kıyafet kanununun çıkarılmasını sağlamıştır. Toplumdaki tüm bireylerin çağdaş medeniyet seviyesine göre giyim ve kuşamlarını ayarlamalarını sağlamıştır.