Sapan, tarih öncesi bir silah olup muhtemelen 10.000 yıldan eskidir. Arkeolojik kazılar ve araştırmalar sayesinde bulunan ve günümüze dek korunmayı başarmış en eski sapan, Tutankamun’un mezarında bulunmuş olup M.Ö. 1325 yılına tarihlenmektedir. Bunun yanı sıra sapan kullanımından İncil’de, Davut ve Golyat’ın meşhur hikayesinde bahsedilmektedir.


Sapan sayesinde onu kullanan kişi, herhangi bir nesneyi çok daha uzağa fırlatabilmektedir. Üzerinde bir taş ya da benzeri bir nesne yerleştirilmesine olanak tanıyan bir kese bulunur ve bu kese iki adet ipe bağlıdır. Her iki ip, sapanı kullanan kişi tarafından geriye doğru çekilirken sapan ise ileriye doğru yönlendirilir. Ardından iki ipten birisi ya da her ikisi bırakıldığında kese üzerindeki taş, sapanın yönlendirildiği yöne doğru fırlatılmış olur.


Bir silah olarak sapan kullanımı büyük bir başarı yakaladı. Hem ucuz oluşu, kolayca yapılabilmesi ve kullanılabilmesinin yanı sıra taş gibi bulunması çok kolay olan bir mermi kullanması nedeniyle antik dünyada Avustralya hariç geri kalan her yerde çok yoğun bir şekilde kullanılır oldu. Avustralya’da ise mızrak kullanımı daha yaygındı. Sapan taşı, 600 metre gibi oldukça uzun mesafeye fırlatılabiliyordu.

Bu mesafe,
ok ve yay kullanılarak alınabilecek mesafeden çok daha uzundu. Ok ve yay kullanımının tek avantajı, ok ve yayda daha hedefin vurulmasının çok daha kolay olmasıdır. Yunanlar ve Romalılar, taş yerine kurşun bilye kullanmayı da deneseler de taş kullanımı popülerliğini kullanmaya devam etti. Orta Çağ’a gelindiğinde ordular, daha karmaşık ve verimli silahlar kullanmaya başladılar.