Atlar, pek çok güçlü imparatorluğun tarihinde önemli bir yer oynamıştır ve at nalı icadı ile birlikte atların ordulara yönelik katkısında önemli bir iyileşme gözlenmiştir. Atların toynaklarını sert ve kaba zeminin oluşturacağı aşınma ve yıpranmalardan korumak, onların daha uzun mesafelerde yolculuk yapabilmesine olanak sağladı. Atların günümüzden binlerce yıl önce gerek taşımacılıkta gerekse de iş gücünde başrole sahip olmaları sebebiyle bu buluş çok o dönemde çok önemli bir rol oynamıştır. Nal, atların süvarilerde daha verimli olmalarını da sağlamıştır.
Nalın ne zaman bulunduğuna dair elimizde kesin bir tarih olmamakla birlikte Romalı şair Catullus, birinci yüzyılda yazdığı bir şiirinde bir katırın nalını kaybettiğinden bahseder. Alplerin kuzeyinde bulunan ve günümüzde Almanya’nın bulunduğu bölgede yaşamış olan Romalı yerleşimlerde yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda ele geçen bulgular, o bölgede yaşayan insanların M.S. 100lü yıllarda at nallarını düzenli olarak kullandığını göstermektedir.
Geçen zaman içerisinde at nalı tasarımı değişiklik göstermiştir. İlk zamanlarda düz bir yüzeye sahip olan ve atın toynaklarına ip ile bağlanmış olan “hipposandal”lar, daha sonra yerini günümüzde de kullanılmaya devam eden U biçimli metal tabakalara bırakmıştır. Bilinen en eski demir at nalı, M.S. 910 yılına tarihlenmektedir. At nallarının boyutu, ağırlığı ve şekilleri, onların kökenleri ile birlikte değişiklik göstermektedir.
Nalbantlar ve demirciler at nallarının yapımından sorumluydular ve onları çivi kullanarak atların toynaklarına tutturdular. Onların bu yetenekleri, Orta Çağ döneminde metalbilimin gelişmesinde önemli bir rol oynadı. Günümüzde at nalları, genellikle çelik ve alüminyumdan yapılmakla birlikte kimi zaman bakır, titanyum, kauçuk ya da plastik de kullanılır. Kullanılacak malzeme, atın ne amaçla kullanılacağına göre belirlenir.