Begil Oğlu Emren, Türk kültürü hakkında önemli bir kaynak teşkil eden ve 15. yüzyılda yazıya geçirildiği düşünülen Dede Korkut Hikayeleri içerisinde yer alan hikâyelerden biridir.
Hikaye
Bayındır Han yine otağını kurdurmuş, gelen hediyeleri alır idi. Ancak, çok üzüntülüydü. Soranlara, “Hediyeler az, ben şimdi bu beylere ne vereceğim” dedi. Gürcistan haracı olan bir at, bir kılıç ve bir çomağı, Begil Beye verip, onu sınır kumandanlığına atadı. Begil bu görevi çok iyi yaptı. Bayındır Han onu onurlandırdı. Bîr gün, Begil Bey ava çıktı. Vurduğu bir geyiğin peşinden giderken, ayağı kırıldı. O halde, güç bela obasına vardı. Çok geç*meden, kırılan ayağı bütün obanın dilindeydi…
Begil’in elinden bizar olan düşmanlar, bunu fırsat bilip, Begil’in obasına saldın hazırlığına giriştiler. Begil’in bundan haberi olunca, derin üzün*tüye kapıldı. Babasının bu halini gören oğlu, durumu öğrenince, “Ben nasıl bir evlat olayım da, babamın yerine savaşmayayım” diyerek, babasının atına bindi, kılıcını kuşandı, yayını taktı… Kâfirler Begil Bey’in atını tanıyorlardı.
Binicisinin de onun oğlu olduğunu öğrendiler. Üzerine vardılar. Oğlan kavgada ye*nildi. Allah’a yalvardı. Allah Cebrail’e, “Bu kuluma kırk yiğidin gücünü verdim” dedi. Bu sefer, oğlan kâfiri yerden yere vurdu. Kâfir, Begil’in dinini kabul etti. Babası oğluna, karşı kara dağdan yayla, at sürüsünden oldu. Dedem Korkut geldi, bu Oğuzname’yi söyledi. Adı “Begü Oğlu Emren olsun” dedi.