AHMET HAŞİM SÖZLERİ ve ALINTILARI
”Acılar, gece çözülür.”
”Aşk, değişmeyince ölür.”
”Güzel, yalanın çocuğudur.”
”Aşk geçici, evlilik kalıcıdır.”
”Aşık, yüz bulamayan adamdır.”
”Karanlık, ölümün bir parçasıdır.”
”Sevmeyi bilmeyen, ölmeyi bilmez.”
”Gece büyük ve siyah bir yapraktır.”
”Şiir bir hikaye değil, sessiz bir şarkıdır.”
”Hayat, kitaba sığmayacak kadar geniştir.”
”Eti tadan köpek, artık kuru ekmeğe dönmez.”
”Gün doğduğu zaman neşe ve umut ortaya çıkar.”
”Yaşlıları gençlik, gençleri ise aşk ölüme götürür.”
”Evlilik, bir şehir kurumu, bir güvenlik düzenidir.”
”Yaşlıları gençlik, gençleri ise aşk ölüme götürür.”
”Tüm acıların geceleri çare bulduğu bilinmektedir.”
”Günün doğma saati, neşe ve umudun başlangıcıdır.”
”Geminin keşfine kadar deniz, düşman bir unsurdu.”
”Yürekten sevmeyi bilmiyorsan eğer ölmeyi de bilemezsin.”
”Yarin dudağından getirilmiş bir katre alevdir bu karanfil.”
”Karanlık, ölümün bir parçasıdır. O yüzden dinlendiricidir.”
”Aşk her gün aynı devam ederse bir gün değiştirilmesi gerekir.”
”Şiirler okuyucular ile beslendikçe daha büyük anlam kazanır.”
”Seyahat, hele deniz seyahati, ruhun bütün dertlerine devadır.”
”Günümüzde aşık olan, sevdiğinden karşılık göremeyen kişidir.”
”Ne yazık ki vücudun çökmesi aklın olgunluk dönemine rastlar.”
”Yarin dudaklarından bana ulaştırılmış olan bir ateştir bu güller.”
”Güzel kelimesi sıklıkla yalan söyleyenlerin en sevdiği kelimedir.”
”Aşkın çehresi hüznün çehresi gibi sakin, alçak gönüllü ve serttir.”
”En güzel şiirler, manalarını okuyucunun ruhundan alan şiirlerdir.”
”Büyük dinlenme zulmet denizine dalıp bir daha ışığa kavuşmamaktır.”
”Kenâr-ı âba dizilmiş, sükûn ile bekler füsûn-ı mâha dalan pür-hayâl leylekler…”
”Bir hayat o kadar uzundur ki bu yüzden bir hayatı kitaba sığdırmak imkansızdır.”
”Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak.”
”Akıl; nar, ayva ve portakal gibi geç renk ve koku kazanan bir sonbahar ürünüdür.”
”Havâda bir gölü tanzir eder semâ bu gece onun böcekleri gûyâ nücûmdur yekser…”
”Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden, eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak.”
”Neden bu âb-ı semâvîde avlananlar yok bu haşr-ı nûr-ı hüveynâtı hangi kuşlar yer?”
”En eski edebiyatan en yenisine kadar, her dilde , şiirin konusu eş değil, sevgilidir.”
”Aşk her zaman narindir ve aşık adam şüphesiz aşkına karşılık bulamayan adamdır.”
”Arkaya bakmadan, yere yuvarlanmaksızın istenilen istikamette kaç adım gidilebilir?”
”Aklın en iyi çalıştığı zamanlar bedenin işi bitmiştir, neredeyse yürüyecek hali yoktur.”
”Şairdir şiiri anlatan şairdir seni tanıyan şairdir duyguları yaşayan şairdir size bakan.”
”Esnemek, acılı bir ruh düğümü olan bütün gerilmiş durumların çözülüp açılmasıdır.”
”Sen sevmeyi bilmedin ki ölmeyi bilesin. Çünkü sevmeyi bilmeyenler ölmeyi de bilemez.”
”Nasıl ki yaşlılık ölüme götürüyorsa aşkta yaşlılık gibidir, esir aldığı bedeni ölüme götürür.”
”Ve mai gölgeli bir beldeden cüda kalarak bu nefy ü hicre müebbed bu yerde mahkumuz…”
”İstenilene ulaşırken yere düşmek, çaresiz kalmak hatta bazen ağlamak kesinlikle doğal karşılanmalıdır.”
”Namus kavramı, zaman, din, iklim, gelenek ve bilhassa giyim şekline göre değişen kararsız bir erdemdir.”
”Ay! Ay! Yalancı ay! Zekâdan harap olanları dinlendiren hayal gibi, güneşten bunalanları da teselli eden sensin!”
”Vücut yaşlandığı zaman artık akıl tam olgunluğa ulaşmıştır ancak akılda olanları yapmaya vücuttaki güç yetmez.”
”Hayatın, zevk kaynağı olarak, kuvvetli ve insanın yaşamak hususundaki kudreti nispetinde, fakirin hali yamandır.”
”Gök yeşil, yer sarı, mercân dallar, dalmış üstündeki kuşlar yâda; bize bir zevk-i tahattur kaldı bu sönen, gölgelenen dünyâda!”
”Bir bakır tasta alev şimdi havuz, suya saplandı kızıl mızraklar. Açılıp kıvrılarak göklerde uçuyor parçalanan bayraklar!”
”Dönmek mi? Ne mümkün geri dönmek düştüyse gönüller bu melâle? Bir eldir ufuklardan uzanmış zulmet bizi çekmekte visale…”
”Güneş, bütün gün, insana doğru fakat acı şeyler söyleyen bir arkadaştır. Onun ışığında eğlenmenin ve mutlu olmanın hiç imkânı var mı?”
”Fikirlerine emin mahfazalar bulamayan bir medeniyetin, tefekkür kabiliyetini kaybetmekte gecikmeyeceğinden hiç şüphe etmemelidir.”
”Namus, insanların yaşadığı çevreye göre değişen kararsız bir olgudur. Bu yüzden kimin namuslu kimin namussuz olduğunu çözmek zordur.”
”Zekâ ayva ve portakal gibi geç renk ve koku kazanan bir sonbahar ürünüdür. En az kırk yıl güneşte pişmeden, bu soylu meyve ballanmıyor.”
”Ağaçların seheri zirvesinde titreşiyor tuyûr-ı fâniye-i âlem-i tahayyül ü hâb. Semâyı kaplayacak, şimdi, gâzeler gibi nûr zavallılar kalacaklar esir-i ufk-ı türâb.”
”Tüm geceler içerisinde korkuyu saklar ve geceler korkuların vaktidir. Göz karanlıkta olup bitenleri seçemez ve güzel görünen şeyleri bile düşman gibi görmeye başlar.”
”Evliliği aşkın devamı zannetmiş nice safdil çiftler, üç ay geçmeden dudaklarda ateşin söndüğünü görmüşler ve bulmaktan hayret etmişlerdir. Aşk değişmeyince ölür.”
”Hiçbir şey dil kadar bir ağaca benzemez. Diller tıpkı ağaçlar gibi mevsim mevsim rengini kaybeder ölü yapraklarını döker ve tazelerini açarlar. Dilin yaprakları, kelimelerdir.”
”Gece korku vaktidir. Göz artık vazifesini yapamadığı için yanlış şeyler görmeye başlar. Her gölge oyunu her ot titreyişi her yaprak kımıldayışı bir düşman yaklaşması hissini verir.”
”Aşk, yabani bir hayvandır. Kanunlar dışında, isyan ve ihtilal dağlarında yaşar. Ancak gece, karanlıklar basınca, gizli yollardan şehre girer ve bahçelerin tarhını, ağaçlı caddelerin kanepelerini altüst eder.”