Bugünde yeni elbise giymek kadınlar arasında uğurlu sayılırdı. Muharrem ayının girişi vesilesiyle şairler padişaha takdim edilmek üzere şiirler kaleme alırlardı. Muharrem ayı, aynı zamanda Hz. Hüseyin’in şehid edildiği ay olduğu için tebrik dışında şenliklerle kutlanmaz, on gün boyunca öğle ezanları Hüseyni Makamı’nda icra edilir ve mersiyeler okunurdu

Hz.Ömer’in hilafeti zamanında, Peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicret ettiği Miladi 622 tarihi yeni bir takvimin başlangıcı olarak kabul edildi. Hicri-Kameri Takvim adını alan bu yeni zaman ölçüsü, Dünya’nın uydusu Ay’ın hareketlerine göre düzenlendi ve Muharrem’in birinci günü yılbaşı sayıldı. Osmanlı Devleti’nde de benimsenen Hicri Takvim, Cumhuriyet’in ilanından sonra terk edilene kadar Türkiye’de resmi takvim olarak kullanıldı.





21 Nisan 1901 tarihli İkdam Gazetesi Yeni Hicri Yılbaşını okuyucularına: “Sal-i Cedid- 1319-Bugün re’si sene-i hicriye olmak hasebiyle adat-ı kadime-i saltanat-ı seniyyeden olmak üzere bi’l-cümle vükela-yı feham ve vüzera-yı izam ve ulema-yı ilam ve rical-i kiram hazeratı Mabeyn-i Hümayun-u cenab-ı mülukane canib-i alisine bi’l-azime hak-i pay-i maeali ihtiva-yı velinimet-i azamiye arz-ı tebrikat-ı sadıkane eyleyeceklerdir.” Cümleleriyle duyuruyor.

Yılbaşı olan Muharrem ayının birinci günü, Osmanlı saraylarında kutlanır, ulema, devlet adamları ve ***r-i Müslim cemaatlerin başları da bayramlarda olduğu gibi tebrik için saraya gelirlerdi. Yeni Hicri yılın padişaha ve ümmete hayırlar getirmesi için dualar edilir ve tebrik için gelenlere verilmek üzere yeni basılmış lira, kuruş, gümüş çeyrekler, altın paralar “Muharremiyelik” ve “Yıl Bereketi” adıyla bahşiş olarak hazırlanırdı.





İkdam Gazetesi: “Hidiv-i Mısır fehametlü devletlü Abbas Hilmi Paşa hazretleriyle Emir-i Mekke-i Mükerreme devletlü saadetlü Avnü’r-Refik Paşa hazretleri, bi’lcümle vülat-ı azam ve mutasarrıfin-i kiram ve memalik-i ecnebiyyede bulunan süfera-yı saltanat-ı seniyye memurini taraflarından atabe-i ulya-yı cenab-ı padişahiye telgraflar keşidesiyle arz-ı tebrikat-ı ubudiyet-i ***at kılınmıştır…”Bu münasebet-i cemile ile milel-i muhtelife rüesa-yı ruhaniyyeleri ve süfer-yı düvel-i ecnebiye baş tercümanları dahi ifa-yı tebrikat-ı mahsususa zımmında Mabeyn-i Hümayun-u füyuzat-ı meşhun-u hazret-i tacidar-ı cenab-ı seniyyü’l-cevanine azimet etmişler ve nail-i iltifat-ı hazret-i padişahi buyrulmuşlardır.” Diyerek Sultan II. Abdülhamid’e yapılan yeni yıl tebriklerini haberleştirmişti.


Bugünde yeni elbise giymek kadınlar arasında uğurlu sayılırdı. Muharrem ayının girişi vesilesiyle şairler padişaha takdim edilmek üzere şiirler kaleme alırlardı. Muharrem ayı, aynı zamanda Hz. Hüseyin’in şehid edildiği ay olduğu için tebrik dışında şenliklerle kutlanmaz, on gün boyunca öğle ezanları Hüseyni Makamı’nda icra edilir ve mersiyeler okunurdu.





1319 Yeni Hicri Yılbaşı münasebetiyle Marmara Ereğlisi Liman Reisi Katib-i Fırkateyn Ahmed Tevfik’in Sultan II. Abdülhamid’in yeni yılını tebrik için yazdığı ve gazetede yayınlanan şiiri:

“Hazret-i Sultan “Hamid” Han-ı adalet-i pişeye
İşbu sal-i hicreti Hakk eylesün ıyd-i said
Din ü devlet asr-ı iclalinde şan aldı heman
Ömrünü, ikbalini efzun ede Rabbi’l-Mecid
İftihar eyler vücud-u akdesiyle milleti,
Nimet ve lufundan oldu halk-ı alem müstefid
Dua-yı hayrı tevfikin oldu bir tarih-i tam
Eylesün Mevla bu sal-i hicreti nevruz-u ıyd”

Faruk Nafiz Çamlıbel bu durumu: “Hicrî yıla girdiğimizi biz esaslı olarak, Muharremin onuncu gününde anlardık. Aşure günü dediğimiz Muharremin onunda, bir hayli asır evvel Kerbelâ vakası olmuş ve son peygamberin torunu Hüseyin şehid edilmişti. Böyle yürekler acısı bir vakanın yıldönümüne tesadüf eden bir günde, ağzımızın tadını yerine getirmek için, kazanlarda pişirilen ve kâselerle dağıtılan aşureler kâfi gelmezdi. Bu yüzden biz, Hicri yılın ilk ayına matem hazırlığı ve gözyaşlarıyla adım atardık.” Cümleleriyle ifade etmişti. Özellikle Şii-Alevi Osmanlı vatandaşları arasında olmak üzere yeni yıla oruçla başlanır ve sadakalar dağıtılarak hayır hasenat yapılırdı. Hıristiyan Osmanlı tebaası ise Miladi takvime göre yılbaşı kutlaması yapar, kimse onlara karışmaz, kimse yan gözle bakmaz, kötü söz söylemezdi. İnançlarını ve geleneklerini özgürce yaşarlardı.Çocukluğu 1915’li yıllara rastlayan, TBMM’nin eski milletvekillerinden Hasene Ilgaz, ***r-i Müslim komşularının yılbaşı kutlamalarını: “Bizim neşelendiğimiz, sevindiğimiz günler, dini bayramlardı. Bizim için yılbaşı diye bir olay yoktu. Yalnız, yılbaşının yaklaştığını, bizden olmayan dostlarımızın, ekalliyetlerin, yılbaşı için yaptığı hazırlıklardan ve evimize gönderilen hediyelerden anlardık. Kabukları renk renk boyanmış yumurtalar, yılbaşı çörekleri, kokular, lavanta çiçekleri, bu gönderilen hediyeler arasındaydı. Bu hediyeleri, “bizim bayramımız” diyerek getirirlerdi. Biz de onlara lokum, yılbaşı tatlısı, gelincik şerbeti gibi ikramlarda bulunurduk.” Şeklinde anlatmıştı.

Kaynaklar:
Nigar Ayyıldız, Saray Merasimleri, İstanbul, 2008. İkdam Gazetesi, Nr: 2450, 2451, Berna Tuna, “Yılbaşı. İthal Malı Eğlence” Hürriyet, 29 Aralık 1991, 1 Salon, 1 Ocak 1950