2017 yılının Mayıs ayında, Türkiye’de ve dünyada yapılmış en ilginç arkeoloji haberlerini kaçıranlar için bu listede derledik.
1- Hobbitlerin Köken Sorunu Nihayet Çözüldü

Homo floresiensis canlandırması.

2003 yılında Endonezya’nın Flores adasında keşfedilen ve küçük bir insan türü olan Homo Floresiensis’in kemikleri üzerine yapılan kapsamlı bir araştırma, bu türün büyük olasılıkla Afrika’da bir atadan evrimleştiğini ve yaygın olarak inanıldığı gibi Homo erectus’tan gelmediğini gösterdi.
Küçük boylarından dolayı “hobbit” olarak adlandırılan Homo floresiensis’in, büyük olasılıkla Homo habilis’in kardeş türü olduğuna karar verildi. Homo habilis, 1.75 milyon yıl önce Afrika’da bulunmuş bilinen en eski insan türlerinden biri olarak tanımlanıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
2- Yeni İnsan Türü Homo naledi 250.000 Yaşında Çıktı

Geçtiğimiz yıllarda Afrika’daki Rising Star Mağarası’nda bulunan ve Homo naledi adını verdiğimiz yeni bir insan türüne ait olduğu belirlenen kemikler 250.000 yaşında çıktı.
Güney Afrika’daki bir mağaranın derinliklerinde yepyeni bir insan türüne ait binlerce kemik ortaya çıkmıştı. Şimdi ise en sonunda bu türün ne zaman yaşadığı ve evrim ağacımızda nereye oturduğu ile ilgili yeni bilgiler öğrenildi. İskelet yapısı, modern insanın anatomisine oldukça benzese de, bir şempanzenin kafatasından çok az bir büyük kafatasları olması gibi “ilkel” bazı özelliklere sahiplerdi.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
3- İnkaların Kayıp Yazısı Khipu Kısmen Deşifre Edildi

Collata khipusu üzerindeki renkli diziler. [C: Dr. Sabine Hyland/St Andrews Üniversitesi]

İnkaların mürekkep ve kağıt yerine renkli hayvan tüyü kullanarak oluşturdukları ve khipu adı verilen kayıp “yazı dili”, kısmen deşifre edildi.Bu keşif, gizemli İnka yazısını deşifre edebilme ve böylece Amerikaların en büyük yerli imparatorluğu olan İnka medeniyetiyle ilgili bugünkü bilgilerimizi büyük ölçüde artırabilme ihtimalini doğurdu. İnkaların pamuk ya da alpaka, lama ve geyik gibi hayvanlardan elde ettikleri farklı renklerdeki iplikleri kullanarak oluşturdukları khipu’yu, sayılarla ilgili hesapları kaydetmek için kullandıkları çok daha önceden öğrenilmesine rağmen öyküleme amacıyla kullanıldıklarına dair bir bulgu yoktu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
4- Buzadam Ötzi Vurulduğu Ok Yüzünden Değil Donarak Ölmüş


5300 yıl önce ölen Buzadam Ötzi’ye yapılan yeni analizler, Ötzi’nin kafasına aldığı darbeden ve vurulduğu oktan dolayı değil, donarak öldüğünü gösteriyor.
Araştırmacılar, Ötzi’nin başı ve omzundaki yaraların kendini toplamasını zorlaştırdığını ama asıl ölüm sebebinin bu olmadığını söyledi. Araştırmaya göre bu Kalkolitik dönem avcı toplayıcısı donarak öldü ve belki de bu durum omzundaki ok yarası yüzünden az miktarda kan kaybından sonra yaşandı.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
5- Dev Yumurtanın İçinde ‘Bebek Ejderha’ Dinozoru Bulundu

Beibeilong adındaki dev cassowary (Avusturalya’ya özgü bir kuş) benzeri dinozor bir sanatçının yorumuyla kuluçkaya yatıyor. İllustrasyon: Zhao Chuang.

“Louie Bebek” olarak bilinen fosil dinozor embriyosu, artık yeni bir tür olarak tanımlandı. Bu embriyo, Beibeilong sinensis adındaki dinozor türüne ait.
Yeni açıklanan tür, büyük kamyon tekeri büyüklüğünde yuvalara, 70 cmlik yumurtalarını bırakan dev kuş benzeri bir dinozordu. Çalışmaya göre, son zamanlarda 90 milyon yaşındaki fosili detaylıca inceleyen bilim insanları ona, Beibeilong sinensis, ya da ”Çinli bebek ejderha” adını verdi. Beibelong yetişkinleri 7.5 metre uzunluğuna çıkabiliyor ve ağırlıkları 3 tonu geçebiliyordu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
6- Suriye’de Bulunan 40.000 Yıllık Obsidyen Alet Orta Anadolu’dan Getirilmiş

Yeni bir kimyasal analiz, daha önce Suriye’deki kaya sığınağında ortaya çıkarılan 41.000 ila 32.000 yıllık obsidyen aletin 700 kilometreyi aşkın bir mesafeden taşınmış olduğunu gösteriyor. Bu da, Ortadoğu’da Obsidiyenin uzak mesafe hareketinin, daha önce düşünülenden çok daha önce gerçekleştiği anlamına geliyor. F: Ellery Frahm

Suriye’de bulunan 40.000 yıllık obsidyen alet, avcı toplayıcılar tarafından en az 700 kilometre uzaktaki Orta Anadolu’da Göllü Dağ’dan getirilmiş.
Bu yontma obsidyen parçası, 41.000 ila 32.000 yıl öncesine tarihleniyor. Söz konusu obsidyen alet, günümüzde Türkiye sınırları içinde yer alan Orta Anadolu’daki bir volkanik kayadan çıkarılmış; yani bulunduğu yerden en az 700 kilometre uzakta. Bugüne kadar obsidyenin Ortadoğu’ya en erken ulaşımının, 14.500 ila 11.500 yıl önce, hayvancılık yapan Natufyen topluluklar zamanında başladığı düşünülüyordu.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
7- Balkanlarda 7.2 Milyon Yıllık Ön İnsan Fosilleri Bulundu

Yunanistan, Pyrgos Vassilissis’de (bugün Atina’da) bulunan 7.175 milyon yıllık Graecopithecus freybergi’nin (El Graeco) alt çenesi. F: Wolfgang Gerber, University of Tübingen

Yunanistan’da ve Bulgaristan’da bulunan 7.2 milyon yıllık ön insan fosilleri, insanlığın kökeninin Doğu Akdeniz’de olabileceği hipotezini öne sürüyor.
Günümüzde Yunanistan ve Bulgaristan’da ortaya çıkarılan 7.2 milyon yıllık fosilleri analiz eden bilim insanları, insanlığın kökeninin önceden kabul edildiği gibi Afrika’da değil, Doğu Akdeniz’de olabileceği hipotezini öne sürüyor. Araştırmacılar, Graecopithecus freybergi’nin, son şempanze-insan ortak atasından ayrıldıktan sonra var olan ilk ön insanlardan olabileceğini söylüyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
8- Anadolu’dan Göçen İlk Çiftçiler Romanya’daki Avcı Toplayıcılarla Birbirine Karıştı

Schela Cladovei, Romanya’daki bir mezar içinde iskelet. F: Clive Bonsall

DNA çalışmaları, Anadolu’dan göçen ilk çiftçilerin yaklaşık 10.000 yıl önce avcı toplayıcılarla karşılaştıklarında, düşmanlık yerine çok yakın bir ilişki kurduklarını gösteriyor.
İnsanlık tarihinin çoğunda atalarımız avcı toplayıcıydı ve çoğunlukla avcılık, balık tutma ve yabani yiyecek toplayarak yaşayan göçebe insanlardı. Yaklaşık 10.000 yıl önce, Mezopotamya’da tarım gelişti ve hızla dünyanın diğer bölgelerine yayıldı. Yeni DNA kanıtları, en azından günümüzde Romanya olarak bilinen alanda, avcı toplayıcıların ve çiftçilerin yan yana yaşadığını, birbirleriyle karıştıklarını ve çocuk sahibi olduklarını gösteriyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
9- İran’da Bilinmeyen Bir Döneme Ait ve Hâlâ Kutsal Sayılan Kaya Sanatı Bulundu

PMB001 fotoğrafı. Peygamber İmam Reza’ya sunulan mumlar, taşlar ve ibadet boncukları. F: D. Sigari/Antiquity

İran’ın kuzeydoğusundaki bir dağın tepesinde volkanik kaya çıkıntısı üzerine kazınmış sembollerden oluşan ve hâlâ kutsal sayılan gizemli resimler bulundu.
Pire Mazar Balandar (PMB001) olarak bilinen bölge küçük bir köyün yakınında yer alıyor ve yerlilerce iyi biliniyor. Ayrıca yerliler ilginç bir şekilde bu oyulmuş taşı kutsal sayıyorlar. Kaya üstündeki resimler, U şekillerinin de dahil olduğu 16 basit sembolden oluşuyor. Köylüler, bu “U” şekillerini, yakınlardaki bir türbede gömülü olan peygamber İmam Rıza’nın atının nal izleri olduğuna inanıyor.
Haber hakkında detaylı bilgi için tıklayın.
10- Mısır Mumyalarının Genleri Anadolu ve Doğu Akdeniz İnsanlarına Yakın Çıktı

Antik Mısır nüfusu, Doğu Akdeniz ve Anadolu ile ortak bir genetiği paylaşıyor.

Mumyalara yapılan DNA analizleri, Antik Mısır halkının genetik olarak Sahra altı Afrikalılara oranla, günümüz Türkiye’sinde ve Irak’ında yaşamış insanlarla daha çok benzediğini ortaya koydu.
Mısır’da bulunan mumyalara yapılan genetik testler, mumyaların Sahra Altı Afrika bölgesiyle genetik paylaşımlarının çok az olduğunu ortaya koydu. Araştırmanın sonuçlarına göre Antik Mısırlılar, Anadolu ve Avrupa’dan gelen Neolitik nüfuslarla ve Levant bölgesindeki nüfuslarla en yakından ilişkiliydi.