Bir kültür politikası sefilliği: Primadonnalar 70 TL’ye sahneye çıkıyor!
Semiha Berksoy Opera Ödülleri yarın veriliyor. Zeliha Berksoy, operanın, yönetimlerden kaynaklanan bir engelleme döneminden geçtiğini söylüyor.
Yarın Opera Ödülleri verilecek, onlarca yıldız sanat dünyasına katılacak... Peki, biliyor musunuz o yıldızların bir kültür politikası sefilliğinin içinde olduklarını... İlk Türk opera sanatçısı Semiha Berksoy adına kurulan Semiha Berksoy Opera Vakfı’nda şan dersleri alan öğrencilerin sesleri eşliğinde sohbet ederken Zeliha Berksoy çarpıcı bilgiler paylaşıyor...
-Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı 2016 istatistiklerine göre opera ve bale izleyicisi azaldı. Ama gösteriler özellikle Süreyya Operası’ında kapalı gişe izleniyor! Dolayısıyla seyirci var, sahne yok. Bu verilerin gerçeği yansıtmadığını söyleyebilir miyiz?
Kesinlikle. İstanbul’da şu an bir tek Süreyya Operası var. AKM kapalı, sahne sıkıntımız var. Opera sanatı Osmanlı’da da vardı. Ermeniler yabancı eserler oynuyordu. Opera meselesi Cumhuriyet’ten sonra başlıyor. Yıldız Sarayı’nın küçük bir opera sahnesi vardı. Padişah, o dönem ünlü opera eserlerini sahnelettiriyordu yabancılara. Fakat Cumhuriyet’ten sonra Atatürk operayı çok ciddiye alıyor ve kurumlaşmaya gidiliyor. O sırada da İran Şahı Türkiye’yi ziyarete geliyor. Bu nedenle Atatürk, İran Şahı’nın şerefine Adnan Saygun’a opera besteletiyor. 19 Haziran’da “Özsoy” operası bugünkü Resim Heykel Müzesi’nde sahneleniyor...
-“Özsoy” operası bizim musiki ve sahne sanatları alanında nasıl bir dönüm noktası?
O dönem gazetelerde bunun sahne sanatları alanında bir inkılap hareketi olduğunu yazıyor. Atatürk o dönem şeker, demir fabrikaları kuruyor, bir yandan da sanatçıları eğitim için yurtdışına gönderiyor. Türkiye’yi yüz yıl sıçratmak istiyor. Özsoy operasının müzik temaları Türk karakterindedir. Bu bakımdan çok önemli. Operanın librettosu da Atatürk’e ait. Türk Operası adına çok büyük bir hareket. Özsoy operası ile artık Türk operası başlıyor... Semiha Berksoy da ilk Türk kadın opera sanatçısı oluyor.
-Operanın hep bizim kültüre ait olmadığı vurgusu yapılır, buna ne dersiniz?
O zaman ülkemiz enternasyonal bir ülke değil. O zaman telefon, araba da almayalım. Dünyadaki nimetlerden faydalanıyorsun da kültürel ilerlemede enternasyonal olmaktan mı çekiniyorsunuz? Opera sanatı bize aykırı bir sanat değil. Enternasyonal dünyada yer alacaksanız mutlaka sanattan bir şeyler öğrenmelisiniz. Kendi kültüründe Japonya çok tutucudur ama bugün Japon operası dünyanın belli başlı operalarından. Türk halkı meraklı, ilerlemelere uyum sağlayan bir halk.
-Peki, neden halk ile opera arasında soğuk bir duvar var?
Ben böyle olduğuna inanmıyorum. Siz halka ne verirseniz halk onu alır. Halk, sanat aracılığıyla düşünsel ve ruhsal olarak ileriye gider. Beyni, zihni açılır, sorgulamaya başlar. Beğeni düzeyi yükselir. Ama biz halka 70’lerden itibaren ne verdik? Arabesk! Arabesk de bizim kültürümüz değil, tamamen Arap ritmi. Arabeskin bize ne faydası var? Arabesk, halkın zevkini çok başka yerlere götürdü... O kadar çok bestelenen Türk operası var ki... Atatürk, köy köy dolaşılıp özgün Türk melodilerini kayda geçirtti. Muzaffer Sarısözen’ler köy köy dolaşıp türküleri dinleyip notalara çektiler. Muazzam bir arşiv yapıldı. Bu temalardan Türk müziğini yükseltmek istediler.
-Opera şu an duraksama dönemini mi yaşıyor?
Türkiye’de opera hiç durmadı. Yönetimler para vermiyor. Opera binaları elden çıkarılıyor. Yönetimlerden kaynaklanan bir engelleme döneminden geçiyoruz. 40’lı 50’li yıllarda çok güzel operalar oynandı. 70’ler, 80’ler ve 90’larda dünya çapında opera sanatçılarımız yetişti. Hâlâ da yetişiyor. Opera sanatçılarımız Berlin’e, Strazburg’a gidiyorlar. Ben çok onurlanıyorum. Ama yönetimler operayı kısırlaştırıyor. Buna rağmen sanatsal olarak hiç durmadık, artistler oynamaya devam ediyor.
-Biz opera alanında bugün hangi noktadayız?
Hiçbir yerde değiliz. Bugün bir Türk operası, İstanbul operası diye bir şey var mı? Yok, ama Paris operası diye bir şey var. İstanbul’un nüfusuna bakınca en az beş tane opera binasına ihtiyacımız var.
-Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AKM’yi yıkacağız, yeni ihtişamlı bir opera binası yapacağız” açıklaması için ne dersiniz?
İstanbul’a kaç tane köprü, havalimanı yapıldı? Büyük projeler yapıldı ama AKM 9 senedir onarılamadı! AKM’ye sıra gelmedi! Toplum, sanatsız kaldı. Türk halkı öğrenmeye açık, görmek istiyor. Ama siz ne veriyorsunuz? Merdiven altı Kuran kursları. Dinsel olarak da doğru bir yerde eğitmiyorsunuz.
-AKM’nin 9 yıldır kapalı olması ne kaybettirdi?
Toplum hayatında sanatsal anlamda çok büyük bir deprem oldu. AKM’yi tadilat gerekçesiyle kapatacakları zaman “hemen boşaltılsın” dendi. Bütün o piyanolar, dekorlar, kostümlerle birlikte bütün herkes kendini birden sokakta buldu. Çok yazık! Bizde böyle bir destek yok. Ama sonuçta ne oldu? İnsanlar vahşileşti. Bugün eğer sokakta kadınlar öldürülüyorsa, insanlar en ufak bir şeyde öfke saçıyorsa bu sanatsız kalmanın sonucudur. Biz sanatsız bırakılıyoruz.
-Opera sanatçıları bugün varlığını nasıl sürdürüyor?
Dünya çapında opera sanatçılarımız var ama kadro verilmiyor. Kadrosuz opera sanatçıları gün başına 70 TL alıyor. Aylık 2 bin TL ücret alıyorlar. Ama unutmayalım ki bir eserde rol aldıklarında bu ücreti alıyorlar sadece! Bir eser sezon içinde 2-3 defa oynanıyor, toplam 5-6 temsil yapılıyor. Yazın zaten opera kapalı. Hatta kadrolu olamayan primadonnalar var ve onlar da günlük olarak 70 TL ücret alıyor. Yani yaklaşık 20 Avro... Yurtdışındaki primadonnalar binlerce Avro’ya sahneye çıkıyor. Ve kadrolular. Ayrıca her oynadığı gece için yüksek ücret alıyorlar. Bizim opera sanatçılarımız için böyle bir durumun olması onur kırıcı. İstismar ediliyorlar.
-Nasıl geçiniyorlar?
Aile desteği ile. Yurtdışında orta deneyimliler 20 -25 bin Avro alıyor. 100 bin Avro’ya özel kontratlarla sahneye çıkan starlar da var. Diyeceğim şu ki Türk operası geliştirilmedi yönetimlerce.
-Bu durum bir kültür politikası sefilliği değil midir?
Kesinlikle, tam bir kültür politikası sefilliği... Kültür Bakanlığı ve opera yönetimi adına utanılacak bir durum.
Opera: Seslerin rolleri...
-Opera diğer sanat dallarının bir parçası mıdır yoksa bütünü mü?
Operada insan sesinin inişleri çıkışları beni etkiler. Tüm sanatların birliğidir. Şarkı söyleyen bir tiyatro sanatçısı gibi düşünmek lazım. Bunun içinde dramatik bir örgüsü ve aksiyon var. Opera, konuşmalı müzik ya da müzikli konuşma. İşte dramatik olarak bir gerilim sahnesi olduğu zaman müzik birdenbire yükseliyor. Seste de iniş çıkışlar oluyor. Opera komple bir sanattır. Bütün bir sanattır. Lirik dramatik soprano, yüksek dramatik soprano gibi ses aralıkları var. Mesela Semiha Hanım yüksek dramatik soprano. Bu seslerde ona göre repertuvar oluyor. Bütün operalarda bu seslerin rolleri vardır. Semiha Berksoy’un talihsizliği daha hafif operalarda rol alması. Kendi şanını oynayamıyor. O zaman yüksek dramatik opera sahneye konmuyor. Ama şimdi sahnelenmeye başladı.
-Opera dünyası kendi içinde nasıl bir dünya?
Opera içinde de büyük bir rekabet ve çekememezlik vardır. Semiha Berksoy’u çok engellediler. Vasat artistler, düşük sesler kendi aralarında bir grup oluşturuyor ve sizi istemiyor. Semiha Berksoy opera çevresinde çok dışlandı. Annemi daha çok tiyatrocular severdi.
-Arşivde, Semiha Berksoy’un ve sizin ayrı zamanlardaki söyleşilerinizi okuduğumda aynı cümleye rastladım: İnsan aşkı yoktur, sanat aşkı vardır... Bu, annenizden size geçen bir cümle mi?
İnsana duyduğun aşk geçici olabilir ama sadık olan sanat aşkıdır. Sen sanat yaptığın müddetçe geçici olmaz. Bir defa sanatı çok ciddiye almak lazım. Elden geldiğince geniş çaplı bir sanatçı olmak için emek verirseniz sanat sizi öyle bir yukarı çıkarır ki, pırıl pırıl parlarsınız. Yeterince sanata değer vermezseniz o da sizi parlatmaz. Sıradan olabilirsiniz. Geçer gidersiniz.
Kadro yok...
Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Devlet Konservatuvarı Opera Ana Sanat Dalı öğretim görevlisi Ece İdil de opera sanatçılarının kadro ve ücret konusuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Kadrosuz bir opera sanatçısına gün başına 70 TL civarı bir ödeme yapılıyor. Bu ödeme de sürekli olmuyor, eğer rolü oluyor, sadece eser sahnelenirken. Bir eser de bir sezonda iki üç ay sahneleniyor. Gelecek sezon rol almayabiliyor... Eser sahnelenirken aylık 2 bin TL civarında bir ödeme yapıyorlar. İdari kadro ücretleri kendi inisiyatifleriyle yukarıya çekmeye çalışıyorlar. Kadro da açılamıyor sanatçılara çünkü emekli olmak istemiyor diğerleri. Eğer emekli olurlarsa maaşları üçte bire düşüyor. Öte yandan, kadrosuz primadonna oyuncuları da var.”
Semiha Berksoy Opera Ödülleri yarın
Bu yıl onuncusu düzenlenen Semiha Berksoy Opera Vakfı 2016-2017 Ödülleri töreni yarın saat 20.00’de Süreyya Operası’nda DenizBank sponsorluğunda gerçekleştirilecek. Ulusal operamızın başlangıcı sayılan “Özsoy”un ilk temsili olan 19 Haziran tarihinde gerçekleştirilecek ödül törenine herkes davetli.