Sabetay Sevi 22 yaşındayken Mesihlik iddiasında bulunmuştur. Kendi inanışına göre dünyayı kötülüklerden arındıracak, tüm Yahudileri İsrail’e götürecek ve tapınağı yeniden inşa edecekti.

Düşüncelerinden ve eylemlerinden dolayı mahkemeye çıkartıldı ve kerhen Müslüman olmasına karar verildi. Böylece takipçilerinin çoğu peşini bıraktı. Sadece küçük bir kesim onun izinden giderek Müslüman oldu.
Bu grup günümüze kadar ulaşmış; Müslüman ya da Hristiyan görünümlü ama gerçekte Kabala Musevi inancını benimsemiş bir cemaat olmuştur. Kabala, Yahudiliğin en mühim kaynaklarından birisidir. İnananları kutsal metinler ve matematiksel işlemler aracılığıyla gizli gerçeği ortaya çıkartmayı hedeflemiştir. Ortaya çıkması gereken gizli gerçekler Mesih’in kim olduğu, ne aman geleceği gibi konulardan ibarettir. İnanışa göre şeytanın yılı 666 sayısının dahil olduğu 1666 idi. 1666 yılının önemli olduğuna dair bir inanış da yayıldı. Sabetay Sevi’nin öncülük ettiği grubun inanışları ve kendileri bu şekilde günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır.
Sabetay Sevi Kimdir?

Sabetay Sevi, Osmanlı topraklarında 17. yüzyıl döneminde dünyaya gelmiştir. İzmir civarlarında 1 Ağustos 1626 yılında doğan Sabetay, Osmanlı Yahudisi ve tarikat lideridir. Musevi din adamının Sabetaycılık adında bir cemaati de vardır. Sabetay Sevi’ye inanlar kendisine Amira adını vermiştir. Sevi, her kıtada kendisine sıkı takipçiler edinmeyi başarmıştı. Sevi’nin ailesi aslen Yunanistan Patraslıdır. Annesini küçük yaşta kaybetmiş olan Sabetay Sevi’nin iki kardeşi vardır. Babası Osmanlı topraklarına göç etmiş, Hollandalı firmaların temsilciliği ile zengin olmuştur.
Sabetay Sevi’nin Hayatı


İzmir’den sonraki ilk durağı İstanbul olan Sevi, buraya 1650 yılında gelmiş ve haham Abraham Vaçini ile tanışmıştır. Mesihlik iddiaları ile burası karışmış ve İstanbullu hahamların hepsi Sabetay’dan uzak durun deyince Sevi, Selanik’e gitmeye karar vermiştir. Selanik’e gelince doğrudan Mesihlik iddiasında bulunmayarak önce oradaki Yahudilerin kendisini sevmesini sağladı. Burada üçüncü kez evlendi ama onunla da cinsel birleşme sağlamadı. Sorgulandığında Tevrat ile evli olduğunu söyleyince Mesihlik iddiası ortaya çıktı. Bu gelişme ile Sevi, İzmir’e geri döndü.

Sabetay Sevi’nin Kudüs Yılları

Yaptığı yolcuklardan umduğunu bulamayınca Filistin’e yöneldi. 1662 yılında gemi ile Beyrut ve Trablus’a ulaştı. Geldiğinde fikrini değiştirdi ve Mısır’a gitme kararı aldı. Kahire’de Sevi’nin hayatını değiştirecek gelişmeler yaşandı. Kısa bir süre sonra onun Mesih olduğunu onaylayacak ve müjdeleyecek olan Gazzeli Nathan ile tanıştı. Nathan, Mesih’in müjdecisi görevini üstlendi. Müjdesini verirken kıyamet günü için 1666 yılını işaret etti. Kudüs’te Mesih olduğunu gizlemesine hiç gerek kalmadı çünkü taraftarlarının sayısı hızla artmıştı. Ancak Kudüs hahamları tehdit edince Sevi mecburen Halep’e geçiş yaptı.
Halep’ten sonraki durağı 1665 yılında gittiği İzmir olmuştur. Sabetaycılık akımı veya Sabetaycılık tarikatına göre; Allah birdi ve Sabetay Sevi Mesih’ti. Londra, Amsterdam, Venedik ve Afrika’ya kadar yayılmıştı. Sevi kendisini kralların kralı olarak kabul etti ve dünyayı 38 krallığa böldü. Bunların arkasından Osmanlı idaresine karşı da harekete başladı.

Sabetay Sevi’nin Yargılanma Süreci

İzmirli hahamların şikayetleri üzerine Sevi’nin faaliyetleri Osmanlı idaresine ulaştı. Ardından Fazıl Ahmet Paşa’nın emri ile Sabetay’ın gemisi boğazda durduruldu ve Sevi, zincirlenerek İstanbul’a geldi. Yargılanmak üzere Divana çıkartılan Sevi’ye hapis cezası verildi. Sevi cezasını Gelibolu’da bir hapishanede geçirdi. Sonrasında Müslüman olmasına karar verilmiş olsa da Sevi gizliden gizliye kendi faaliyetlerini sürdürmeye devam etti. Müslüman olması inananlarının bir bir kendisinden uzaklaşmasına neden olsa da belli bir kısmı onunla birlikte Müslüman olmuştur. Bu Müslümanlık sadece görünüşte kalmış; aslen hala kendi inançlarını sürdürmüşlerdir.
Sabetay Sevi’nin Sürgün Yılları

Sevi’nin sarayda üst düzey memur olarak çalışması sırasında Yahudi inancına bağlığı olduğunun fark edilmesi üzerine sürgün kararı verilir. Önce Batı Trakya’ya gönderilen Sevi, ardından Arnavutluk’a gider. Teorik çalışmalarına burada da devam eden Sevi’nin iki yüz aileden oluşan çekirdek toplumu burada kurulur.
Sabetay Sevi’nin Evlilikleri

Ailesi Sevi’yi genç yaşlarında zorla 3 kez evlendirmiştir. Sevi hiçbir eşiyle cinsel ilişkiye girmemiş, ailesine eşinden hoşlanmadığını söyleyerek bahane bulmuştur. Böylece birinci eşinden boşandırılmış ve ikinci kez evlendirilmiştir. Sarah isimli yetim bir kız Mesih ile evleneceğini rüyasında gördüğünü dile getiriyordu. Bunu duyan Sevi kızı Kahire’ye çağırıp evlenmiş ve böylece takipçilerinin sayısı artmıştır. Son eşi olan Ayşe Hatun ise Müslüman olduktan sonra haremine verilen Selanikli bir hatundu.
Sabetay Sevi’nin Ölümü

Arnavutluk’ta 5 yıl boyunca sürgünde yaşayan Sevi’nin ölüm tarihi ile ilgili net bilgi yoktur. Kimi kaynaklarda 30 Eylül 1675 olan ölüm tarihi kimilerinde 17 Eylül 1676 olarak görülmüştür. Ölümüyle ilgili bilinen en net bilgi yalnız ve sırlar içinde öldüğüdür. Kendisi öldükten sonra onu takip eden 200 aile Selanik’e yerleşmiş ve Müslüman gibi görünerek yaşamaya devam etmişlerdir. Günümüzde bu aileler hala gizlice Mesih olduklarına inandıkları Sabetay Sevi’nin geleceğine inanmaktadırlar.

Sabetay Sevi’nin Eserleri

Sabetay Sevi faaliyetleri devam ettiği müddetçe birçok önemli harekette bulunmuştur. Ancak yaşadıklarını ve öğrendiklerini kaleme almamıştır. Sabetay’ın tek eseri günümüze kadar ulaşmış olan cemaatidir. Kendisi dışında birçok kişi Sabetaycılık üzerine kitaplar yazmıştır. Peki bu Sabetaycılık nedir?

Öncelikle bir din hareketi olan Sabetaycılığın veya Sabetayistliğin tarihçesine bakalım. Eskiden ülkelerinden kovulan veya huzur bulamayan Yahudiler Osmanlı topraklarına sığınmıştı. Burada yaşadıkları süre içerisinde, Mesih’in bir gün gelip onları kurtaracağına dair oluşan beklenti yaygın hale geldi. Sabetay Sevi ise 1648 yılında Mesihliğini ilan etti. En basit haliyle tanımlarsak; Sabetayclık’ta Allah birdi ve Sabetay Sevi Mesih’ti. Bu inanışı benimseyen oldukça da fazla bir kitle mevcuttu. Araştırmalara göre yok olmaya yüz tutmuş olan bu inanışı hala sürdüren bir kesim bulunuyor.