Göz Tansiyonu Kimlerde Görülür?
Gözün ön kısmında kornea ve göz merceği adlı iki önemli doku bulunur. Keskin ve aynı zamanda net bir görüş için ışığın bu dokulardan hiçbir şekilde kayba uğramadan geçmesi şarttır. Işığın kayba uğramadan geçmesi için bu dokularda kan damarları bulunmaz. Ancak bu dokularda bulunan hücreler de yaşamlarını devam ettirmek için vücudumuzda bulunan diğer hücreler gibi oksijen ve besin maddelerine ihtiyaç duyarlar.
Diğer dokularda kan dolaşımının yaptığı bu görevi gözün içinde ‘’ göz içi sıvısı ’’ denen özel bir dolaşım sistemi gerçekleştirir. Bu sıvının her iki saatte bir kendini yenilemesi gerekir. Glokom ( göz tansiyonu ) adı verilen hastalıkta sıvının göze girişinde bir sorun yoktur, ancak gözü terk etmesine yardımcı kanal sistemi bozulmuştur. Bu nedenle de sıvı gözde birikir ve göz içinde basınç yükselir. İşte bu duruma "göz tansiyonu " adı verilir.
Göz tansiyonu, artan basınç nedeniyle göz sinirlerine zarar verir. Hasar gören sinir hücreleri yavaş yavaş görme kaybını doğurur. Eğer tedavi gerçekleşmezse en sonunda görme kaybı %100’e ulaşır. Görme kaybı ise çevreden merkeze doğru gerçekleşir.
Göz tansiyonunun bazı çeşitleri vardır. Bu hastalık genelde ilk dönemlerinde belirti vermez ve hastalar tarafından sadece görme kaybı ortaya çıktıktan sonra farkedilir. Ortalama 40 - 45 yaşlarından sonra ortaya çıkar ve ilk belirtisini göz içi basıncının artmasıyla gösterir. Eğer görme kaybı başlamışsa bu durumun geri dönüşü olmaz. Bu nedenle düzenli göz muayenesi erken tanı açısından oldukça önemlidir.
Göz tansiyonu erken dönemindeyse herhangi bir belirti vermez. Hastalık oldukça yavaş ilerler. Ayrıca çevreden merkeze doğru bir kayıp gerçekleştiğinden belirli bir görme alanında gerçekleşen kayıp farkedilmez. Erken teşhis ile göz tansiyonunun ilerlemesi durdurulabilir. Ancak bunun için iyi bir göz muayenesi şarttır.