Endülüs emevileri dönemi
Kurtuba (Córdoba)'daki büyük cami

Endülüs (Arapça Al-Andalus), Avrupa’nın İber Yarımadası’nda 711-1492 yılları arasında Müslüman yönetimi ve etkisi altında bulunan bölgeye verilen isimdir. Emevilerin Kuzey Afrika’nın tümünü ele geçirdiklerini ve bölgeyi Müslümanlaştırdıklarını evvelki yazıda anlatmıştım. Kuzey Afrika’nın Emevi Valisi Musa bin Nusayr, Halife Velid’in emri ve desteği ile İber Yarımadası’nı işgal etmek üzere Berberi komutan Tarık bin Ziyad’ı görevlendirdi. O dönemde İber Yarımadası, başkenti Toledo olan Germen asıllı Vizigotlar’ın elinde idi. Emevi donanması, Tarık bin Ziyad’ın emrindeki askerleri ile bu günkü adı ile Cebel-i Tarık Boğazı’nın karşı yakasına çıkarma yaptı. Tarık, askerin olası bir ricatini önlemek ve onların geri dönüş umutlarını kırmak üzere tüm donanmayı yaktırdı. ‘Gemileri yakmak’ deyimi bu gün de kullanılan bir mesel (ibretlik) olmuştur. Arap ordusu 7 yıl içinde Pireneler’e kadar yayıldı. 711’den 750 yılına kadar Emevilerin, 750’den 756 yılına kadar Abbasilerin atadıkları valiler ülkeyi yönetti. Emevi halifesi Hişam’ın torunu Abdurrahman bin Muaviye, Abbasi iktidarı zulmünden Endülüs’e kaçarak kendisini Emir ilan etti (756) ve Kurtuba’yı (Cordoba) başkent yaptı.

Kurtuba, zamanla Bağdat ve Kahire’den sonra Arap dünyasının üçüncü önemli kenti haline geldi. Endülüs, şehircilik ve mimarlık sanatında önemli ilerlemelere tanık oldu. Endülüs mimarlığı Vizigot (Germen) ve Roma mimarlığının etkisi içinde gelişme gösterdi. Bu etki içinde yapılan eserlerde, Ömer Camii mimarlık mirasının ve de Bizans mozaik sanatının da önemli yeri vardı. 786’da inşasına başlanan Kurtuba Büyük Camii, Şam’daki Ümeyye Camii’ne benzerlik gösterir. Bu camide de Hıristiyan etkili T plan uygulanmıştır. 178 x 125 metre ebadı ile en büyük camiler arasındadır. Muhteşem giriş avlusu ve iç mekânda adeta bir ormanı anımsatacak kadar sütun kalabalığı şaşırtıcıdır. Bu sütunlar da karakterleri itibariyle toplama sütunlardır. Ancak sütunların kısa boyları ile yetinilmemiş, başlıklar üzerine eklenen kâgir direklerle tavan yüksekliği sağlanmıştır. Bu direkler üzerinde Roma etkili yarım daire taş kemerlerle beraber Horasan etkili at nalı daire kemerler örülmüş, siyah-beyaz taşlarla arabesk özellik kazandırılmıştır. Bu camide ilginç olan diğer bir fantezi, bir açıklık üzerindeki kemerde üç yarım daireli, yine bazı kemerlerde beş yarım daireli kemerlerin kullanılmış olmasıdır. Bu bir Arap üslûbudur. Mihrap, çok önem kazanmış, nervürlü ve süslemeli kubbe ile örtülmüştür. Cami, zaman içinde yapılan eklerle tamamlanmış, son şeklini 987 yılında almıştır. Minare, ekseri Arap camilerinde olduğu gibi kare planlıdır. Ben camiyi gezdim. Cami, şimdi müze hüviyetindedir. Daha sonra, Katolik krallarca kilise işlevine göre birçok yerinin değiştirildiği ifade edilmesine karşın iç mekân ve avluda ayrı yükselen kare planlı minare etkileyici idi.

Emir III. Abdurrahman (912-961), 929 yılında halifeliğini ilan etti. Bundan sonraki emirler, halife olarak anılmaya başladı. Halife II. Hakem (961-976), Kurtuba kütüphanesinde 40 bin kitap toplamıştı. Kitaplar arasında antik Yunan eserleri dahi bulunuyordu. Bu ortamda, tıp, matematik, felsefe ve astroloji dallarında birçok kitap ve bu kitapları tetebbu eden ve yeni eserler üreten birçok düşünür yetişmiştir.

Yılmaz ERGÜVENÇ