Fazla miktarda yenildiğinde baş dönmesi, sarhoşluk, daha yüksek miktarlarda ise zehirlenme belirtileri gösteren Doğu Karadeniz’e özgü bal türü.
“Bizım buralarıËšn bali/gomar deduumuz bi gül/ gül derler ona yaban güli/ en verim noktasỊ bizım burda ondan alÏr/yalnÏz ba-lımuz Dutar/insanları mesel’a yüz grami gesti mi gümeşli bali/oni mıakkäk k’i tutar/ ä/yalınız burden mesel’a al’ gidilen ovanın gümüşhane müntekälärỊnỊn balỊ tÏtmaz/ yalınız dai bizım baldan azdır/bizım buranın tati fazladur” BR 70/52 (Yomra Özdil), AKÇ 191, “Bir de çifili- çifini çiçeği vardır.
Sarı renkte olan bu çiçek komara benzeyen a-ğaçta olur. Arının bu çiçekten yaptığı bal tutar. Ayrıca bu çiçeği yiyen koyun zehir-lenir ölür”
İlk olarak MÖ 401 yılında Xenophon’un notlarında, yolu Trabzon’a düşen Yunan askerlerinin bu baldan yemeleriyle literatüre girmiştir:
“Bu köylerde onları şaşırtan bir tek şeyle karşılaştılar: birçok kovan vardı ve bu ko-vanlardaki peteklerden bal yiyen askerler kustular, ishal oldular ve içlerinden hiç biri ayakta duramıyordu; az yiyenler körkütük sarhoş olmuş insanlara, çok yiyenlerse azgın çılgınlara, hatta can çekişen insanlara benziyorlardı. Bu durumda birçoğu bir boz-gun sonrasındaymış gibi yere serilmiş büyük bir umutsuzluk başlamıştı. Ertesi gün kim-senin ölmediği görüldü ve sarhoşluk yakla-şık olarak bir gün önce başladığı saatte geç-ti. Üçüncü ve dördüncü gün müshil almış gibi bitkin düşmüş halde ayaklandılar”
Daha sonraki dönemlerde Plinius’un (MS 77) notlarında baldan bahsedilmektedir:
“Arıların yiyeceği o kadar önemlidir ki bu yüzden balları bile zehirli olabilir. Pontus’ta Herakleia’da aynı arılardan olan ballar bir kaç yıl sonra öldürücü olurlar. Otoriteler bu balların hangi çiçeklerden yapıldığını açıkla-mamışlardır … Bir çeşit bal daha vardır ki, aynı Pontus bölgesindeki insanlar arasında yaygındır ve meydana getirdiği çılgınlığa maenomenon denir” (Plinius, Nat. Hist. XXI, XLIV, 74, 77)
Yine Yunanlı yazar Strabon’un notlarında deli balın Karadeniz’li Heptakometler tarafından düşmanı altetmek amaçlı kullanıldığını okumaktayız:
“Heptakometler, Pompeus’un ordusu dağlık ülkeden geçerken, üç Roma bölüğünü imha etmiştir. Bunlar, ağaç sürgünlerinden elde edilen delibalı kaselerle yol üzerine bıraktılar ve askerler bunu yiyipte bilinçlerini kaybe-dince, onlara saldırarak kolayca hepsini saf dışı ettiler. Bu vahşilerin bir kısmına da By-zeres denir” (Strabon, Geographika, XII, III, 18)
1844 yılında Rize’yi ziyaret eden Alman bilim adamı Karl Koch’da deli bal konusunda eski yazarların notlarını ilettikten sonra, bal tutmasına sebep olarak çeşitli yazarlarca ö-ne sürülen şimşir, karayemiş ve komar (or-man gülü) bitkilerini tartışmış ve en muhtemel adayın komar bitkisi olduğuna kanaat getirmiştir.
Orman gülünün sahil kesiminde mor, yüksek kesimlerde beyaz çiçek açan tür-lerinin yanısıra Ä‹ifin/ḉifin adı verilen sarı çiçek açan bir türü daha bulunmaktadır. Zehirli bir bitki olduğu için Trabzon’un batısında “ağu” olarak da bilinen komar çeşitlerini, özellikle çifini yiyen hayvanlar zehirlenmektedirler. Bununla birlikte arıcılık yapan pek çok köylü arılarının çifin çiçeğine konmadığı iddiasındadır.
Günümüzde artık ziraatı yapılmayan a-ma ilkçağdan yakın zaman dek Doğu Karadeniz’de bol miktarda ekilen ve hasadı yapı-lırken uçuşan polenlerinden “kendir tutması” adı verilen rahatsızlığa sebep olan kendir ( Latince kannabis Sativa) bitkisinin adaylar arasında sayılmaması ilginçtir. Oysa kendir tarımının terkedilmesiyle bal zehirlenmelerinin de sona ermesi aynı zamana denk düş-mektedir. Muhtemelen bu olgu bir tesadüf değildir.
Osmanlı döneminde yörede arıcılığın bazı köylerin temel geçim kaynağı olduğu gö-rülmektedir. 16. yüzyıl Tahrir defterlerinde Hemşin bölgesinde baldan 4800 akçe vergi alındığını görmekteyiz RM 32.
Kaynakça: Özhan Öztürk ” Karadeniz: Ansiklopedik Sözlük”. 2 Vol. Heyamola Publishing. Istanbul. 2005. ISBN 975-6121-00-9.