Her geçen gün adını daha da sık duymaya devam ettiğimiz ve toplumda genellikle “Otizm” olarak bilinen otizm spektrum bozukluğu, özellikle yaşamın ilk üç yılında kendini fark ettiren ve yaşam boyu devam eden, karmaşık bir nöro-gelişimsel bozukluktur. Otizmin, beynin yapısını ya da işleyişini etkileyen bazı sinir sistemi sorunlarından kaynaklandığı sanılmaktadır.
Otizm spektrum bozukluğuna tam olarak neyin sebep olduğu henüz bilinmemekle birlikte, bilimin ulaştığı sonuç genetik bir rahatsızlık olduğu yönündedir. Ancak, hangi gen ya da genlerin sorumlu olduğu bulunabilmiş değildir. Her ne kadar çevresel faktörlerin de otizme etki edebileceğine ilişkin görüşler dile getirilse de, kanıtlanabilmiş bilimsel bir sonuç ortaya konulamamıştır. Sanılanın aksine, otizmin çocuk yetiştirme özellikleriyle ya da ailenin ekonomik durumuyla hiçbir ilişkisi yoktur. Otizm spektrum bozukluğuna farklı coğrafyalarda, farklı ırklarda, her çeşit toplumda ve her çeşit ailede rastlanabilmektedir. Bu durum, otizm üzerindeki çevresel faktörlerin ya hiç olmadığı veya varsa bile minimum düzeyde olduğunu göstermektedir.
Otizm hakkında bazı bilgiler:

  • Otizm, günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluktur. Her 68 çocuktan 1’inde otizm görülmektedir.
  • Otizm, erkeklerde kızlardan 4-5 kat daha fazla görülmektedir.
  • Otistik çocukların çoğunda, değişik derecelerde öğrenme güçlüğü ve zekâ geriliği de görülmektedir.
  • Belirtileri bazı ruh hastalıklarını çağrıştırsa da, otizm spektrum bozukluğu bir ruh hastalığı değildir.
  • Otizm spektrum bozukluğu tanılı bireylerin bazılarında (yaklaşık %10), çok güçlü bellek, müzik yeteneği, resim yeteneği,   vb. üstün özelliklere rastlanır.

Otizmin Belirtileri nelerdir?
Otizm spektrum bozukluğu, belirtilerin şiddeti kişiden kişiye farklılık gösterse de genellikle şu üç alanda kendini göstermektedir: a)Sosyal etkileşim sorunları, b)Sözel ve sözel olmayan iletişim sorunları, c)Tekrarlayıcı davranış ve sınırlı ilgi alanı sorunları,
a)Sosyal etkileşim sorunları:

  • Otistikler göz teması kuramazlar,
  • Yüz ifadelerini(Jest-mimik) ve beden dillerini, konuşulan konuya uygun olarak doğru kullanamazlar,
  • Yaşıtlarıyla arkadaşlık kuramazlar,
  • Başkalarıyla paylaşımda bulunma konusunda ilgisizdirler,
  • Empati yapamazlar. (Otistikler, diğerlerinin acı ve üzüntü gibi duygularını anlamada zorluk çekebilirler.)

b)Sözel ve sözel olmayan iletişim sorunları:

  • Konuşmayı öğrenemezler veya konuşmaya başlamada gecikme söz konusudur.
  • Sohbet etmeye başlamada zorluk yaşarlar. (Ayrıca otistikler başlamış bir konuşmayı sürdürmede de zorlanırlar.)
  • Başkalarının bakış açısını anlayamazlar. (Bir otistik, kelimelerin teker teker karşılıklarını algılasa bile ima edileni anlayamaz. O yüzden, yapılan espriyi genellikle anlamazlar.)

c)Tekrarlayıcı davranış ve kısıtlı ilgi alanı sorunları:

  • Kalıplaşmış / sürekli tekrarlanan konuşma(Ekolali) davranışları vardır. (Otistikler daha önceden duydukları bir kelimeyi veya cümleyi sürekli tekrar ederler).
  • Parçalara alışılmışın dışında odaklanırlar. (Otistik çocuklar, oyuncak bir arabayla oynamaktan çok arabanın sadece tekerleğiyle oynar ve sadece tekerleğe odaklanırlar).
  • Belirli bir konuyla meşgul olurlar. (Örneğin, daha büyük otistik çocuklar ve yetişkin otistikler video oyunlarına, kartlarına veya araba plakalarına hayran olabilirler).
  • Aynı şeyleri yapma ve rutin davranma konusunda ısrarcıdırlar. (Örneğin, otistik bir çocuk salatadan önce hep ekmek yemek veya okula hep aynı yoldan gitmek isteyebilir).
  • Kalıplaşmış davranışlarda (stereotip)  bulunurlar. (Örneğin, sallanma veya kollarını kanat gibi çırpma).

Çocuğun otistik olduğu nasıl anlaşılır?
Otizm belirtileri, genellikle ebeveyn veya çocuğun bakıcısı tarafından ilk 3 yılda anlaşılır. Her ne kadar otizm doğuştan gelen bir durum olsa da, özellikle bebeklik döneminde belirtileri anlayabilmek ve de tanı koyabilmek zordur. Ebeveynler çoğunlukla bebekleri kucağa alınmaktan hoşlanmadığında, ce-e gibi oyunlara tepki vermediğinde veya konuşmaya başlamadığında endişelenirler. Bazen, çocuk yaşıtlarıyla aynı zamanda konuşmaya başlar ancak daha sonra konuşma becerisini yitirebilir. Otistik bir çocuk çoğunlukla işitmiyor gibi görünür ve böyle bir durumda aile genellikle çocuğun işitme problemi olduğundan şüphe eder. Her ne kadar işitmiyor gibi görünseler de bazı zamanlar tren düdüğü gibi uzaktan gelen bir ses ilgilerini çeker ve sese tepki verebilirler.
Çocuğun gelişiminde herhangi bir sorun olup olmadığını fark edip anlayabilmek için; çocuğun gelişim evrelerinin iyi bilinmesi gerekir. Eğer bebeğiniz;

  • Altı aylık olduğu halde sizi tanımıyor, size gülümsemiyorsa,
  • Bir yaşını geçtiği halde işaret ile göstermiyor, ce-e gibi oyunları oynamıyor, anlamlı bir iki kelime söylemiyor, adı ile seslenildiğinde bakmıyor, göz teması kurmuyorsa,
  • İki yaşını geçtiği halde oyuncaklarla amaca uygun şekilde oynamıyor(Örneğin oyuncak bebeğe yemek yedirir gibi, uçağı uçurur gibi), hayale dayalı oyun kurmuyor, çevresinde olup bitene karşı ilgisiz görünüyor, bir ilişki ihtiyacı göstermiyorsa,

çocuğun gelişiminde bir sorun olabileceğinden şüphelenmek gerekir.
Otistik bozukluğu olan çocuklarda bu gelişimsel aksamaya ek olarak kollarını kanat gibi çırpma, sallanma, dönme gibi tekrarlayıcı hareketler; bunun yanında, gündelik rutinlerine katı biçimde bağlı olma, değişikliğe karşı aşırı tepki gösterme gibi davranışlar görülebilir. Otistik çocuklar aynı zamanda dokunma, ses, acı gibi duyusal uyaranlara ya gereğinden çok az; ya da gereğinden çok fazla tepki verebilirler.
Otizm tedavi edilebilir mi? Çözüm, tedavi mi yoksa eğitim mi?
Günümüzde henüz otizmi engelleyecek bir tedavi yöntemi bulunabilmiş değildir. Herhangi bir tedavi aradığınızda, her zaman bilginin kaynağını araştırın ve bilimsel olarak uygun olup olmadığına bakın. Bir tedavinin kullanılabilmesi için, bilimsel olarak kontrol edilip onaylanmış olması gerekmektedir. Bireysel olarak başarılı olduğunu iddia eden istisnai çalışmaların peşinde koşmayın. Diğer taraftan, otizmi çocukluk aşılarına bağlayan hikâyelere karşı toplumsal ilgi halen devam etmektedir. Ancak, bu konuda çok sayıda araştırma yapılmış olmasına rağmen bu bilgiyi doğrulayan herhangi bir sonuca ulaşılamamıştır. Eğer çocuğunuzun aşılarını yaptırmazsanız, hem çocuğunuzu hem de diğerlerini tehlikeye atabileceğiniz olasılığını lütfen unutmayın.
Otizm’de en önemli eşik erken tanıdır. Hemen sonrasında yapılması gereken ise iyi yapılandırılmış bir eğitim programı ile yükümlülüklerini yerine getirebilmesini sağlayacak olan becerileri çocuğa kazandırmaktır.
Otistik belirtiler ve davranışlar, kişiden kişiye farklılıklar gösterebilen bir durumdur. Ayrıca, bireysel belirti ve davranışlar bile zaman içerisinde değişiklik gösterebilir. Bu yüzden, eğitim programı hazırlanırken mutlaka çocuğun bireysel ihtiyaçları ve ailenin durumu dikkate alınmalıdır. Otistik çocuklar genellikle çok iyi yapılandırılmış ve kendilerine özel programlara çok daha iyi uyum sağlarlar. İyi yapılandırılmış bir eğitim programı şunları kapsar:

  • Çocuğun yaşına uygun iletişim becerilerinin geliştirilmesi.
  • Çocuğun, sözel ve sözel olmayan iletişim becerilerinin geliştirilmesi.
  • Çocuğun, dil ve iletişim becerilerinin geliştirilmesi.
  • Çocuğun, duygu düzenleme becerisinin geliştirilmesi.
  • Çocuğun, bedensel aktivitelere katılımının sağlanması. (Örneğin, dans ve müzik çalışmaları yararlı olabilmektedir.)
  • Çocuğun uyku düzeninin sağlanması. (Otistiklerin çoğu uyku problemi yaşar. Genellikle aynı saatte yatmak ve aynı saatte kalkmak gibi bir rutin belirlenmelidir.)
  • Çocuğun iletişim tarzını kavrayabilmesi ve geliştirebilmesi için, aileye eğitim desteği verilmesi.
  • Gerekli durumlarda tıbbi desteğin sağlanması. (Otizmle birlikte görülen davranış ve dikkat sorunları yükü ağırlaştıran, eğitime uyumu ve katılımı bozabilen durumlar arasındadır. Bu sorunlara yönelik tıbbi olarak kanıtlanmış ilaç tedavileri mevcut. Eğitim programının başarılı olabilmesi için gerekli durumlarda ilaç desteğinin sağlanması gereklidir.)

Erken tanı konulan ve hemen akabinde iyi yapılandırılmış bir eğitim programı ile derhal desteklenmeye başlanan otistik bir çocuk, başkaları ile ilgilenme, başkaları ile iletişim kurabilme yetenekleri kazanacak ve böylece ilerleyen yaşlarında kendi kendisine yetebilen ve kendi kendisine bakabilen bir birey olabilecektir.
Kaynak:Psikolog Ali Bayram ÜN