Düşük seviyeli karbonhidrat kullanımını baz alan ketojenik diyet, kelime özü olarak ”ketozis” kelimesinden türetilmiştir. Ketozis, kelime olarak bir bireyin vücudunun yağları yakıp enerji elde etmesi sürecine verilen addır. Bu diyette protein ve yağ alımları yüksek tutulmuş, karbonhidrat alımları ise aksine minimum seviyeye indirilmiştir. Bu alımlar orana vurulduğunda günlük kalori miktarının %30’u yağlardan, %65’i proteinlerden ve %5’i de karbonhidratlardan alınmaktadır. Ketojenik diyette vücuttaki işleyiş şu şekilde ilerlemektedir; insan bünyesi normal koşullarda enerji almak için kullandığı glikoz seviyesini yeterli derecede elde edemeyince insülin seviyesi de otomatikman düşüyor. Bundan sonraki süreçte böbrekler atılım yaparak yağ asitlerinden keton üreterek vücudun kan dolaşımına karıştırıyor ve böylelikle ihtiyaç duyulan enerji bu şekilde karşılanmış olunuyor. Ketojenik diyetlerin bireylere sağladığı ortak fayda; beslenilen yiyeceklerle vücudun enerji seviyelerinin arttırılması ve yağlı yiyecekler tüketilse dahi uzun zaman tokluk hissi yaratılmasıdır. Bu diyeti dünyada uygulayan en ünlü isimlerden biri de Steve Jobs. Jobs, kanser hastalığına yakalandıktan sonra ketojenik diyet uygulamaya başlayarak kanser sonrası yaşam süresini 2-3 yıl kadar bir süre daha uzatabilmiştir. Diyetin en can alıcı ve en önemli kısmı da bu noktada devreye giriyor. Ketojenik diyet epilepsi hastaları, kanser hastaları ve diyabetik hastalığı olan kişiler üzerinde oldukça olumlu ve iyileştirici etkiler yaratma özelliğine sahip. Özellikle küçük yaşlarda epilepsi hastalığına yakalanan çocukların ailelerinin çocuklarına uyguladıkları ketojenik diyetlerden sonra çocukların geçirdikleri sara krizlerinin sayılarında ve nöbet geçirme sıklıklarında azalmalar meydana geldiği gözlemlenmiştir.
Ketojenik diyet nasıl yapılır?
Öncelikle diyette dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, düşük karbonhidrat alımı yapılması gerektiğidir. Bu yüzden makarna, ekmek, domates, soğan, pirinç, patates, biber ve şekerli soslar gibi örneklendirebileceğimiz ve daha bir çok yiyeceği içerisine alan yiyecek listesinden vazgeçmemiz gereklidir. Bunların yerine mutlaka yeşil sebzelerle beslenmeli ve öğünlerinizde sebze ağırlıklı beslenme stiline dönmeye özen göstermelisiniz. Tabi bu sebzeyle beslenme durumunda da günlük alacağınız besin miktarını ve öğünlerinizin boyutunu da normale uygun ayarlamanız gerekecek. Aç kalırım korkusuyla büyük öğünlerle beslenmeniz yapmamanız gereken ilk yanlışlar arasında. Ayrıca bu beslenme stilinde alacağınız tüm ürünlerin organik ve katkısız olmasına özen göstermelisiniz. Protein ve yağ ağırlıklı bu diyette yemeklerinizi pişirirken yağ olarak kesinlikle sebze yağları kullanmalı ya da imkanınız varsa hindistan yağı kullanmalısınız. Protein alımınız için mutlaka keçi eti, dana et, süt, peynir, yumurta ve balığı sofranızdan eksik etmemeniz gerekir. Paleo diyetiyle (taş devri diyeti olarak da adlandırılmaktadır) arasında çok fazla benzerlik olan ketojenik diyet, uygulayacağınız bu süreçlerle vücut sağlığınıza son derece katkı sağlayacaktır. Diyet süresinde bir yandan da mutlaka herhangi bir spor aktivitesiyle uğraşmalı, sağlıklı bir şekilde kilo verirken bir yandan da sıkı vücut hatlarına sahip olma avantajını elde etmeyi denemelisiniz.
Ketojenik diyet süresince yapılması gerekenler
Diyet süresince asla alkol tüketmemelisiniz. Alkolün her türlüsünün içerisinde kaçınılmaz olarak vücuda karbonhidrat yüklemesi yapıldığı için asla önerilen içecekler arasında bulunmamaktadır. Ama özel durumlarda çok az miktarda alkol almak isterseniz de en azından bira gibi karbonhidrat deposu ürünlerden uzak durmalısınız. En kötü haliyle 1 kadeh şarap içmeniz çok daha yerinde bir hareket olacaktır.
Her diyette olduğu gibi günlük 2,5-3 litre su alımınızı asla aksatmamanız gerekmektedir. Vücudunuza sürekli protein ve yağ almanız böbreklerinizin fazladan çalışmasına neden olacak ve vücudunuzun suya olan ihtiyacı her zamankinden biraz daha fazla seviyelere çıkacaktır.
Konsantre şeker bulunan her türlü yiyecek ve içecekten kaçınmalısınız. Meyve ihtiyacınızı karşılamak için dondurulmuş meyveler ve paketlenmiş meyve çeşitlerinden uzak durmalısınız. Çünkü bu tip meyvelerde yapay tatlandırıcılar bulunmaktadır. Bunların yerine doğal çilek ya da ahududuları günlük çok az miktarda alabilmeniz (günlük 6 gram kadar) sizin için çok daha sağlıklı olacaktır. Aynı şekilde marketlerde satılan kapalı meyve sularından da asla tercih etmemelisiniz. Aynı şekilde bu şişelenmiş meyve sularında da bol miktarda şeker ve tatlandırıcı bulunmaktadır.
Ara öğünlerde atıştırmalık olarak kuru yemişlerden bazılarını tüketebilmeniz mümkün, bu kuru yemişleri seçerken kaju gibi fazla yağlı ve karbonhidrat deposu ürünler seçmemeye özen gösterin. Örneğin; ceviz ve çekirdek gibi ürünlerden azar azar tüketmeniz yeterli olacaktır.