Peygamber efendimize akraba olmakla şereflenenlerden bazıları şunlardır:
1- Kayınpeder olanlar: Hz. Ebu Bekir, Hz. ömer, Hz. Ebu Süfyan.
2 - Damat olanlar: Hz. Osman ve Hz. Ali.
3- Kayınvalide olanlar: Âişe validemizin annesi ümmi Ruman, Hafsa validemizin annesi Hz. Zeyneb, ümmi Habibe validemizin annesi Hz. Hind.
4- Kayınbirader olanlar: Hz. Abdullah bin ömer, vahiy kâtibi Hz. Muaviye.
Hz. Peygamber efendimizin a.s.m 10 amcası bulunduğu, babasıyla beraber 11 erkek kardeş olduğu belirtilir. Haris, Zübeyr, Ebu Talib, Ebu Leheb, Kusem, Dırar, Mukavvim, Hacl, Hz. Hamza r.a ve Hz. Abbas r.a dır.
Peygamberimiz (sav)’in Aile Büyükleri
Peygamberimizin (sas) dedelerinden Kusay bin Kilab, Huzaa’lılardan Kâbe emanetlerini alarak, iyi idaresi ile kendi kabilesini saygın bir konuma getirip, Kâbe etrafında topladı. Bundan dolayı onun kabilesine Kureyş (toplamak, birleştirmek) ismi verildi.
Hz. Peygamber’in (sas) dedesinin babası Haşim Mekke’den kışın Yemen’e, yazın Şam’a ticaret seferlerini ilk başlatan zattır. Hatta Bizans imparatoru ile anlaşma sağlayarak Kureyş tacirlerinin Bizans topraklarında ticaret vergilerinden muaf tutulmasını da sağlatır.
Resulullah’ın dedesi Abdülmuttalib uzun boylu, sarışın idi ve sevimli bir sakal vardı.
Peygamberin (sas) babaannesinin ismi Fatıma’dır.
Efendimiz’in (sas) anneannesinin adı Berre’dir.
Peygamberimizin dayısı yoktur.
İbn-i Habib adlı müellif “Ümmehatu’n-Nebi” adıyla bize 20 nesil boyunca Resulullah’ın ninelerini gösteren calib-i dikkat bir çalışma bırakmıştır.
Ahzap Suresinin 50. ayetinden Hz. Peygamber(a.s.m)’in halaları ve teyzelerinin olduğunu anlıyoruz.
Efendimizin (a.s.m) halaları altı tanedir. İsimleri; Beyzâ, Berra, Atike, Safiyye, Erva, Ümeyme’dir. Bunlardan Atike, Safiyye, Erva iman etmiştir.
Hz. Peygamber(a.s.m)’in Ferîda ve Fahita adında iki teyzesi vardır. İkisi de onun peygamberliğinden önce vefat etmiştir.
Rasûl-i Ekrem Efendimizin üçü erkek Kasım, Abdullah, İbrahim dördü kız olmak üzere yedi çocuğu doğmuştur. Bunlar doğuş sırasıyle (Kasım, Zeyneb, Rukayye, Ümmü Külsûm, Fâtıme, Abdullah, İbrahim) isimlerini taşımışlardı. Bu yedi çocuğun altısı Hazreti Hadîceden, yedincisi Mısırlı Hazreti Mâriyeden idi.
İbni İshak, Peygamberimizin (Tâhir) ile (Tayyib) adında iki evlâdı daha olduğunu söylemekte ise de bunların Abdullah'ın sıfatları olduğu bildirilmiştir.
1) Kasım:
Rasûl-i Ekremin ilk çocuğu Kasım idi. Bu sebepten künyesi: Ebül-Kasım (Kasımın babası) oldu. Hazreti Peygamber, Ebûl-Kasım adiyle çağırılmasın-dan hoşlanırdı. Ashab da kendisini bu isimle çağırırlardı. İbni Sa'de göre, Kasım iki sene yaşadı. Mekkede vefat etti. Rasûl-i Ekremin çocukları içinde ilk ölen: Kasım oldu.
2) Zeyheb:
Peygamberimizin en büyük kızıydı. Kasımdan sonra doğmuştu. Zeyneb doğduğu zaman, Rasûl-i Ekrem otuz yaşındaydı. Mekke'de doğmuş olan Zeyneb, Hicretin sekizinci senesi Medine'de vefat eyledi. Otuz yaşında bulunuyordu.
Zeyneb, önce, teyzesinin oğlu Ebûl'as ile evlenmişti. Ebûl as bidayette müşriklerden ayrılmadığı için, "Bedr" gazvesinde müslümanların eline esir düşmüş, kurtulunca, Zeynebi Medine'ye göndereceğine söz vermişti. Rasûl-i Ekrem, ailesini getirmek için, "Harise oğlu Zeyd"i göndermişti. Zeynebi Medine'ye ***üren Zeyd oldu. Zeyneb Medine'ye gitti ve fakat zevci Ebûl'as Mekke'de kaldı.
Ebûl'as, bir seriyye esnasında yine müslümanların eline esir düştü ve fakat Hazreti Zeyneb'in himayesi sayesinde serbest bırakıldı.
Ebûl'as, ikinci defa esirlikten kurtulunca, Mekke'ye gitti. Emanetleri sahiplerine verdikten sonra, müslümanlığı kabul etti. Medine'ye hicret eyledi. Müslüman olduğu için nikâhları yenilendi. Ebûl'as, Hazreti Zeynebe iyi muamele ederdi. Bu yüzden, Rasûl-i Ekremin takdirini kazandı. Zeyneb, kocasına tekrar kavuştuktan sonra çok yaşayamadı. Vefatında, cenazesi "Ümmü Eymen" ile "Hazreti Sevde" tarafından yıkandı. Namazını Rasûl-i Ekrem kıldı. Mezarına Ebûl'as indirdi.
3) Rukayye
Rasûl-i Ekremin ikinci kızıydı. Doğduğu zaman Hazreti Peygamber Efendimiz, otuzüç yaşında bulunuyordu. Rukayye babasının Peygamberliğinden önce, Ebûlehebin oğlu, Utbe ile nişanlanmıştı. Rasûl-i Ekrem, halkı İslama dâvete başlayınca Ebû leheb, oğlunu çağırdı:
- "Oğlum! Muhammed'in kızından ayrılmıyacak olursan, ben senden ayrılırım." dedi. Utbe de babası Ebûlehebin teşvikiyle "Rukayye"yi bıraktı. O zaman Rukayye, Hazreti Osman ile evlendi. Habeşistana göç eden ilk kafileye Hazreti Osman, zevcesi Hazreti Rukayye ile birlikte katılmışlardı. Hazreti Osman, Habeşistandan Mekke'ye dönmüş, oradan da Medine'ye hicret etmişti. Rukayye, Bedr gazası günlerinde hastalanmış, bu yüzden Hazreti Osman, Bedr muharebesinde bulunamamış, hattâ zevcesi başında kaldığı için, mazeretliler arasına konulmuştu.
Bedr gazası zaferini Harise oğlu Zeyd, Medineye ulaştırdığı gün, Hazreti Rukayye vefat etmişti. Rasûl-i Ekrem de, Bedr savaşı yüzünden, kızı Rukayyenin cenazesinde bulunamamıştı.
4) Ümmü Gülsüm:
İslâmiyet gelmeden önce doğdu. Annesi hazret-i Hadîce’dir. Ümmü Gülsüm İslâmiyet gelmeden önce Ebû Leheb’in ikinci oğlu Uteybe ile nişanlanmıştı. İslâmiyet gelince Ebû Leheb îmân etmedi ve İslâmiyetin çok azgın bir düşmanı oldu. Onun hakkında (Tebbet) sûresi nâzil olunca oğluna Ümmü Gülsüm’den ayrılmasını söyledi. O da babasını dinliyerek ayrıldı.
Bedr gazasının sonunda, Hazreti Rukayyenin ölümünden bir yıl sonra, Hicretin üçüncü yılı, Hazreti Osmanla evlendi.
Buhârînin bildirdiğine göre, Hafsa dul kalınca, Hazreti Ömer, Osman'a müracaat ettiği zaman, Hazreti Osman tereddüt etmişti. O zaman Rasûl-i Ekrem, Ömere:
- "Ben sana Osman'dan, Osman'a da senden daha iyi bir adam bulacağım. Kızını bana ver, ben de kızımı Osman'a vereyim."
demişti .
Hazreti Osmanla evlenen Ümmü Külsûm, onunla altı yıl beraber yaşadı. Hicretin dokuzuncu senesi vefat etti. Cenaze namazı Rasûl-i Ekrem tarafından kılındı. Hazreti Ali Hazreti Fadl ve Hazreti Üsâme tarafından gömüldü.
Hazreti Osman, Rasûl-i Ekremin iki kızı: Rukayye ve Ümmü Külsûm ile evlendiği için, "İki nur sahibi" mânâsına "Zinnûreyn" sıfatını kazanmıştı:
5) Fâtıme:
Rasûl-i Ekremin en küçük ve fakat en sevgili kızıydı. İlâhî vahiy ilk geldiği zaman, Mekke'de doğdu. Hicretin ikinci senesi Medinede Hazreti Ali ile evlendi. Evlendikleri zaman Hazreti Fâtıme 15, Hazreti Ali 24 yaşındaydı. Rasûl-i Ekrem, kızı Fâtıme için, yatak çarşafı, iki değirmen, bir su tulumu hazırlamış, Hazreti Fâtıme, değirmenlerle su tulumunu, bütün ömrü boyunca kullanmıştı.
Rasûl-i Ekrem Hazreti Ali ile Hazreti Fâtımenin iyi geçinmesini ister, aralarında ihtilâf çıkarsa, onları barıştırırdı. Bir gün Ali, Fâtımeye şiddetli bir muamelede bulunmuş, Fâtıme de Rasûl-i Ekreme başvurarak Ali'yi şikâyet eylemişti. Fâtımeden sonra, Ali gelmiş, o da Fâtıme'yi şikâyette bulunmuş, fakat Rasûl-i Ekrem ikisin de barıştırmıştı.
Bir defa da, Hazreti Ali ikinci bir zevce almaya kalkmış, bunu haber alan Rasûl-i Ekrem çok üzülmüş bir hutbesinde;
- Benim kızım benim ciğerparemdir. Kızımı kederlendiren her şey, beni de kederlendirir" demiş, bunun üzerine Hazreti Ali teşebbüsünden vazgeçmiş, Hazreti Fâtımenin sağlığında başka bir kadınla evlenmemişti:
Hazreti Fâtıme, Hicretin 11 inci senesi, babasından altı ay sonra vefat eyledi. Rasûl-i Ekrem Efendimizin irtihalinde kızı yirmibeş yaşındaydı.
Rasûl-i Ekrem, kızı Fâtımeyi çok severdi. Hastalığı sırasında onu yanına çağırdı. Kulağına fısıldadı. O zaman Fâtıme ağladı. Sonra yine fısıldadı. Bu sefer, Fâtımenin yüzü güldü. Hazreti Âişe sordu. Hazreti Fâtıme de:
- "Önce, Rasûl-i Ekrem, hastalığı sonunda öleceğini söyledi: Ağladım. Sonra, ailesi içinde kendisine ilk kavuşacak olanın ben olduğumu haber verdi: O zaman da sevindim."' diye cevap vermişti:
Rasûl-i Ekrem Efendimizin soyunu yaşatan Hazreti Fâtıme oldu. Fâtımenin beş çocuğu oldu: Hasen, Hüseyn, Muhsin, Ümmü Külsûm, Zeyneb isimlerinde idi. Bunlardan Muhsin, küçükken vefat etmişti.
6) Abdullah:
Hicretten önce, onbirinci senesi Mekke'de doğdu: Üç ay yaşadı. Küçükken öldü. "Tâhir ve Tayyeb" Abdullahın diğer isimleriydi.
7) İbrahim:
Rasûl-i Ekremin en küçük çocuğu ve en küçük oğluydu. Hicretin sekizinci senesi Medine'de doğdu. İbn İshaka göre, Resûl-i Ekremin İbrahimden başka bütün çocukları, Peygamberlikten önce doğmuşlardı. İbrahim, Mısırlı Hazreti Mâriyeden dünyaya gelmiş, Hazreti Âişenin rivayetine göre, onyedi veya onsekiz aylıkken vefat etmişti.
Rasûl-i Ekrem, İbrahimin doğumundan çok memnun olmuş, yedinci günü bir ziyafet vermiş, fukaraya sadaka dağıtmış, oğluna Hazreti İbrahimin adını takmıştı. Çünkü:
Rasûl-i Ekremin Hazreti Hadîceden doğmuş olan erkek çocukları küçük yaşlarındayken ölmüşlerdi. Diğer zevcelerinden de evlâdı olmamıştı.
Ebû Rafiın zevcesi Selmâ, yeni doğan İbrahime sütannelik yapmıştı. Buhârî, "Ümmü Seyf'in ibrahimi emzirdiğini bildirmektedir. Rasûl-i Ekrem, sütanneye uğrar, İbrahimi görür, okşar ve öperdi.
İbrahim, Ümmü Seyfin evinde öldü. Hazreti Peygamber, çocuğunun hastalığını duyunca, Avfoğlu Abdurrahmân ile onun yanına gitmiş, İbrahimin ölüm pençesinde kıvrandığını görünce, dayanamamış ağlamıştı. Abdurrahmân:
- "Yâ Resûlallah! Ne yapıyorsunuz," deyince, Rasûl-i Ekrem:
- "Şefkat duygularım galeyana geldi. " buyurmuştu.
Rasûl-i Ekrem, oğlunun cenaze namazını kılmış, Abbâs oğlu Fadl, Zeyd oğlu Üsâme, Maz'un oğlu Osman, İbrahimi mezarına indirmişti.Beki' meza lığına gömüldü.
İbrahim öldüğü zaman güneş tutulmuştu. Halk, güneş de mateme katıldı, deyince Rasûl-i Ekrem:
- "Güneş ile ay, Allahın âyetlerindendir. Bir fânînin ölümü yüzünden tutulmazlar!" diye hitapta bulunarak, müslümanları böyle yanlış anlayışlardan uzaklaştırmışlardı.