Hayat gömleğim kadar gri, ben buz kadar soğuğum.
Buraya sonradan pişman olacağım şeyleri yazmayacağım.
Hayat gömleğim kadar gri, ben buz kadar soğuğum.
Buraya sonradan pişman olacağım şeyleri yazmayacağım.
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Beni bu hale koyan şarkılar benziyor dilimin övdüğü sana. Sevda çivi gibi kalbim beton ben olurum çiviyi gömdüğün duvar.
Gri Prens'in günlüğü, sayfa 1.
Hayat..nedir, ne değildir ile başlamak geldi içimden. Fakat öyle başlamıyorum, öyle başlamış sayılsam da. Kelime oyunlarını sevmem ama kelime oyunu yaparım bazen.
Her zaman eve giderken arka mahalleden dolanıp giderim. Neden mi? bilmiyorum..sebebi belki de doğa. Hem öyle daha yakın bizim ev ancak yine de çok güzel bana göre o 1 dakikalığına geçtiğim yol. O yol net fotoğraflarında olan yollar gibi. O yol artık benim bir parçam gibi. Öyle güzel ki, o kadar gereksiz şeyleri oradan geçerken unutuyorum. Ne güzel, hep oradan sevdiğim/sevebileceğim, beni anlayan/anlayabilen biriyle geçmek/gezmek isterdim. Bu dediğim hiç olmadı. Hep yalnız geçtim oralardan. Eskiden "yalnız kurtum" derdim, teselli ediyordum kendimi bir nevi. Aklımda illa ki bir gün olur benim de sevgilim olur, el ele tutar oradan geçeriz. Çok mu saçma? Çok mu çocukca? Sizin hiç öyle saçma ve çocukca istekleriniz olmadı mı? Oldu bence, inkar etmeyin. Zira etseniz de umrumda değil.
Son zamanlarda o yol bana gri geliyor, belki benim için her şey grileşti ondan öyledir. Renk körü olmadığım için...neyse.
Bazen fotoğraflarda kaybediyorum kendimi, bazen şarkılarda, bazen de cümlelerde..en çok şarkılarda kaybolurum. Fotoğraflarda kaybolmak ise mükemmel bir şey. Özellikle şu mevsimde..güz mevsimi. Herkesin dediğin şu sonbahar ayrılık mevsimiymiş. Bence çok güzel mevsim, tam da yalnızlığın "keyfi"ni çıkarmalık..
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
güldüğümde çıkan gamzelerime beton döktüm!
Gri Prens'in günlüğü, sayfa 2.
Bu sayfa boş sayfa. hiçbir şey yapamıyor/yazamıyorum. Prens yorgun birazcık. Bu arada;
S****im olgunlaşmamış beyninizin dünyasını.
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Gri Prens'in günlüğü, sayfa 3.
Ne utanmazsın sen ? Sana karşı olan tüm hislerim çoktan öldü bile. Sen neyin peşindesin ? Seninle olan her şey başlamadan bitmişti zaten. Üzülmüyorum artık senin için, anlıyor musun? Bana mesaj yazman anlamsız be. Eğer içimde ufacık hislerim kalsaydı sana karşı, direkt engellemezdim.
Sen sövdüğün kişilerden bile aşağılık çıktın, kendin çok iyi biliyorsun bunu. Bunları yazarken bile en ufak kıpırdama olmuyor içimde.
Bundan sonra aşkların kalbinde başlar, rahminde biter.
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Gri Prens'in günlüğü, sayfa 4.
Kurda sormuşlar "boynun niye kalın?" diye, "kafamın kalın olmasından iyidir" demiş.
Şimdi Allahın gerizekalısı, sana ufak gönderme yapmazsam olmaz. Bana atar gider yapmadan önce, bana ilk dediğine bak. Çelişme lan!
Klasik ergen triplerini görmek gibi sıkıcı bir şey yok, gerçi sıkıcı mı? Bazen sıkıcı, bazen eğlenceli. Dün eğleniyorken, bugün sıkıldım mesela. Ama geçiyor hemen, çünkü sen hiç kimsin. Benim için önemin yok, gel gör ki sen bunu marifet sanıyorsun. Karşına çıksam abi çekersin.
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Beni bitirmek istiyorlar ama güçleri yetmez.
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Sayfa 6.
Zaman geçiyor, iyice yalnızlaşıyorsun. Yalnızlığa alıştığın anda 8 ay önce dinlediğin müzik çıkar karşına.
Biliyor musun, ben bu şarkıyı en son 8 ay önce dinledim ve ondan sonra dinlemedim hiç. Çünkü düşündüğüm, hayal kurduğum her şey bu şarkıda saklı. Ben bunu dinlerken ne hayaller kurmuştum var ya. Bu müziği dinlerken gittiğim yollar, gezdiğim sokaklar ve düşündüklerim. Ulan insanın içi bir tuhaf oluyor. Sizi bilmem ama her şarkı bende psikolojik iz bırakmaya başladı.
Şimdi tekrar dinledim ve 8 ay önce kurduğum hayalleri tekrar düşündüm ve iş o yere gelmiş ki olmayan şeyleri kafamda kurguluyorum. Hani bir dizi kötü biter, sen kafanda kurgularsın böyle olsa güzel olurdu diye tam da o durumdayım. Bu müzik, bu sözler yıkılan hayallerimden geriye kalan tek şeydir.
Her şeye alışıyor insan, alıştım. Alıştım ama bundan sonra hep eksik olacağım.
Kulaklığı tak, sakin kafayla dinle...
"bu sabah güç kat bana sol yanımı kaslandırıp,
seni bir an görmek bile kalp ritmimi hızlandırır."
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Sayfa 7.
Düğününe katılma şansım olsa, emin ol ki gelirim oraya ben de. Kimseye hiçbir şey demeden izlerim seni ve o piçi. Çok merak ediyorum acaba neler hissedersin. Ben hep hissettiğimi hissederim yine, nefreti.
"Yavan kalırım hep sana, bir duygu besleyemem
Meskul mahalden uzak severim taşkınlık etmeden
İçin için izmarit basarım toprağa yad ederim şerefsizliğini
Adiliğini. Giy ve git gelinliğini..
İntihara teşebbüs aga iki kapakla cinnet
Dumanı güldüren bir bokun doruklarında dans et"
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Sayfa 8.
Soruyorum, mutlu musun, hayır diyor. Neden, diyorum, mutlu olmak için bir neden olmalı, diyor. E paylaştığın fotoğraflar, diyorum, her şey göründüğü gibi değil, diyor.
Neden hep depresifsin, neden hep üzgün müzikler dinliyorsun, diyorlar. Sizin sahte mutluluklarınız var, sahte de olsa mutlusunuz fakat ben gerçeğim. Dünya kadar, ben kadar gerçeğim lan.
Şimdi anladım ki, el ele olan, mutlu fotoğraflar paylaşan çiftler hiç de mutlu değillermiş.
"artık sevmediğine seviyorum demek de neymiş.." ;D
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Sayfa 9.
Gereksiz insanlar. Gereksiz insan var mıdır?
Belki gereksiz değildir ancak benim için gereksiz. Artık ikinci kez oldu, gereksizliklerini gördüm. Kendinizle çelişmeniz yetmiyor, çocuk gibi davranıyorsunuz. Karşınızdakinin anlamadığını sanıyorsunuz halbuki o anlamıştır. Sen kendini salak yerine koydun burada. Bunu da anlayacaksın ancak kendi içinde bile bastıracaksın bunları. Sen de beni ve de benim yazdıklarımı gereksiz bulup "eh.." deyip geçeceksin. Umrumda değil, çünkü sen de benim için gereksiz, kendiyle aşırı derecede çelişen birisin.
Dediğiniz laflar bir yana, aldığınız hava bile yalan lan.
not: aynı senin gibi biri çıkmıştı karşıma geçen yıl, hayatımın karardığı günlerde biraz da o kararttı. Eğer Tanrı varsa, onun da benim gibi canının yanmasını isterim. Hem de çok.
Yansın canı, hiç düşünemeyeceği kadar yansın. Bana çektirdiklerinin on katını çeksin. Gebersin mk. Geber lan, öl. Neyse, konu dağıldı.
siz büyük insan olabilirsiniz ancak benim nefretim bile sizden büyüktür.
Hepsini yok etcem, savcılığa beyanat da verin!
Şu anda 6 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 6 misafir)