...
...
Konu Lukasz tarafından (17.Mart.2018 Saat 23:59 ) değiştirilmiştir.
Zorla yapışmış gibi hissetmek çok kötü. İnsanları anlamak her daim zor olmuştur. Bazen çok yakın görünürken, bazen çok uzak ve soğuk görünüyorlar. Böyle şeyler soğutuyor beni, benden...
Artık samimiyet de istemiyorum. Hiçbir şey istemiyorum...
Bazı şeyler var ki onları yazmam ayıp olur. Küfür etsem daha yerinde olur bence. Napalım.
"Kör olmaktan büyük mutluluk var mıdır bu dönemde?" demiş şair...
Hepimiz çıkarcı değil miyiz? Çocuğumuzu neden severiz? Çocuğumuz olduğu için. Sevgilimizi neden severiz? Ona aşık olduğumuz için. Çünkü ona karşı bir şeyler hissediyoruz. Hiç boş olduğun adamı sevmeyi denedin mi? Ya da kadını... Yani aşık olmadığın birini sevmeye çalıştın mı? Sevgili neden gitmesin diye uğraşırız? Geçin lan bu "gideni tutmam", "kapı açık kendisi bilir" laflarını. Herkes bal gibi biliyor ki aşıksan bu lafları edemiyorsun. İçinden bir şey sana izin vermiyor. Hatta bazen yalvaracak duruma geliyorsun gitmesin diye. Peki neden? Çünkü elimizde olmadan içimizde bir kıpırtı oluyor. Bir şeyler, garip şeyler...o garip şeyi bazıları "midemde kelebekler uçuşuyor sanki" gibi tarif eder. İşte o şeyi hissetmediğiniz birini sevdiniz mi? Bence denemediyseniz çıkarcısınız. Benim gibi. Ya da bir çocuğu sahipleniyorlar, neden çünkü kendi çocukları olmuyor. Ve çocuk istedikleri için bir çocuk sahibi oluyorlar. Peki sokaktaki evsiz birine neden para veriyoruz? Çoğunluğumuzun inandığı dinimiz için mi? Allaha inandığımız için mi? Peki Allaha inanmayanlar yardım ediyorsa onlar ne için yardım ediyor ki? Hiiçbir çıkarı yok, hiçbir faydası da yok ona ama yardım ediyor sokaktaki insana. Bence biz hiçbir şeye inanmayan ama sokaktaki insana yardım eden insandan öğrenmeliyiz bunu. Soracaksın! Neden? Ne için? Niye?
Ya da başka açıdan bakalım, tüm bunların bir "neden?"e ihtiyacı var mı? Olmak zorunda mı? Bu bana önceden garip gelen bir bakış açısı idi. Bir arkadaşıma "e peki bu hayatın anlamı ne?" diye sorduğumda "anlamı olmak zorunda mı?" diye cevap vermişti. İnsanız, her şeye anlam yüklemeye çalışırız.
En başa dönelim, bize verilen bu duyguları (çocuğunu, sevgilini ve anneyi sevme duygularını) bu kadar basite indirgemek zorunda mıyız? Şahsen ben burada gülümsedim. :)
Bir şarkı bırakayım buraya. Ya da iki.
Sen gel, yine bana söv. Yine sana inanmıyorum de. Yine ben hariç herkese inan. Yine Karadenizin hırçın kızı ol. Ama sana yakışmadı ölüm. Hiç yakışmadı. Babanın mezarına beyaz gelnlikle gidecektin hani? Neden beyaz kefenle gittin be?
Elveda günlük. Elveda Karadeniz'in hırçın kızı. Sana kötü bir şey yaptıysam, özür dilerim. Senin yaptıklarını ise affetmiştim sen varken. Huzur içinde yat.
Sana son armağanım da bu olsun.
Şu anda 2 kullanıcı bu konuyu görüntülüyor. (0 kayıtlı ve 2 misafir)