Kore Savaşı'ndaki Türk Askerleri


I. Dünya Savaşı ve ardından gelen Kurtuluş Savaşı'ndan sonra uzun yıllar savaşlardan uzak kalmayı başarmış olan Türkiye, 1950 yılında hiç beklemediği bir zamanda, beklenmedik bir savaşın içinde bulmuştu kendini. Hem de Asya'nın diğer ucunda, 8.000 km uzağımızda bulunan Kore'de. Burada Türk askeri 1000 yıldan uzun bir süre sonra tekrar Çin ordusu ile savaşacaktı.

Kore, 1900'lü senelere kadar fakir, okuma-yazma oranı oldukça düşük ve sanayileşmemiş bir ülkeydi. 1905 yılında, buradaki Rus Çarlığı'nın hakimiyetini sonlandırıp, Kore'yi işgal eden Japonya, II.Dünya Savaşı sonunda yenilince Kore topraklarından çekilir. Kore'nin kuzey kısmı Sovyetler Birliği tarafından, güney bölümü ise ABD tarafından işgal edilir. Böylelikle Kore, Güney ve Kuzey olmak üzere ikiye bölünür. Ancak 1950 yılı başlarında Kuzey Kore'de iktidarı elinde bulunduran yerel hükümet, Çin ve Sovyetler Birliği'nin desteğini alarak Güney Kore'ye saldırır. Bunun üzerine ABD'nin baskısıyla Birleşmiş Milletler'ce Kore'ye askeri müdahele konusunda karar alınır.



Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi de üye ülkelere, Güney Kore'ye yardım edilmesi yönünde bir çağrıda bulunur. Bu çağrıya aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 16 ülke olumlu yanıt verir. Türkiye, ayrıca diğer 15 ülkeden farklı olarak savaşa sembolik olarak değil, tu*** seviyesinde büyük bir askeri güç ile katılmayı teklif eden bir ülke konumundadır. Aslında hükümetin bu konuda bu kadar istkeli olmasının sebebi, Nisan 1949 tarihinde NATO'ya üye olmak için müracat eden, ancak bu müracatı kabul edilmeyen Türkiye'ye; "Kore'ye asker gönderirsen seni NATO'ya alırız." denmesiydi. Tarih, 25 Temmuz 1950'yi gösterdiğinde Türkiye'nin, Kore'ye 4500 kişilik bir birlik göndereceği kararı büyük bir gurur sergilenerek kamuoyuna açıklanır. Bu karar ülkede büyük bir heyecan içinde karşılanır. Muhalefet partileri, basın, gençlik dernekleri gibi toplumun hemen hemen tüm kesimi bu konuda hükümete destek vermişlerdir. En önemlisi Diyanet İşleri Başkanı Ahmet Hamdi Akseki, Kore Harekâtı'na katılıp ve bu savaşta ölen askerlerin şehit olacakları fetvasını verir.



Türk askeri gücü, 1 tu*** ve 1 piyade alayından oluşmaktaydı. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı'nın komutasına verilmiş olan askeri birliğin mevcudu, subay, astsubay, erbaş ve er olmak üzere toplam 5090 personelden oluşmaktaydı. Türk askerinin İskenderun-Kore arasında yolculukları; Mac Ree, Haan ve Private adlı ABD gemileriyle yapılacaktı. Bu gemiler, 25 ve 30 Eylül 1950 tarihleri arasında, hüzünlü törenlerin ve çoşkulu kalabalıkların uğurlamalarının ardından, İskenderun limanından hareket ettiler. Deniz yolculuğunda geçen süre teorik ve silahlı eğitim yapılarak değerlendirildi. Türk askerlerine, Kore ve Kore'deki savaş hakkında bilgiler veriliyor, derslerde farklı savaş eğitimleri öğretilmekteydi. Bunun dışında, geç geldiği için atış eğitimi yapılamamış olan Amerikan M1 piyade tüfeği atışları yaptırılıyordu. Gemiler okyanusta üzerinde geçen 22 günlük bir yolculuk sonucunda Puson limanına vardılar. Türk Tu***ı'nın iskeleye çıkışında törenler düzenlendi. Bir müddettir sakal bırakmalarına izin verildiği için uzamış sakalları, bellerinde dev kasaturaları ve süngüleriyle karaya çıkan Türk askeri, özellikle Korelilerin büyük ilgisiyle karşılaştılar. Burada dil sıkıntısı kendini göstermeye başladı. Tu*** komutanı Tahsin Yazıcı dahil kimse İngilizce bilmemekteydi.



Türk askerleri, yabancı olduğu bu coğrafyada, ne zaman ve nerede karşısına çıkacağı belli olmayan Çin askerlerine ve Koreli gerillalara karşı savaşacaktı. 28 Kasım 1950 tarihinde düşmanla ilk temas sağlandı. Türk Tu***ı'nın keşif takımı, keşif görevi için gittiği bölgede yol üzerinde rastladığı, arızalı bir ABD telsiz kamyonunu kurtarmaya çalışırken Çinlilerin baskınına uğrar ve takım personelinin tamamına yakını şehit edilir. Çinlilerin bu karşı saldırısı çok ani ve etkili olur. Bölgedeki ABD ve Güney Kore askerleri, birden karşılarına çıkan bu büyük Çin güçleri karşısında başarılı olamayınca, geri çekilmeye yani kaçmaya başlarlar. Fakat bu geri çekilme ve karşıda tarafta bulunan düşman güçleri hakkında Türk birliklerine herhangi bir bilgi verilmez. Bu olayın sonrasında yapılan incelemelere göre bilgi verilmeye çalışıldığı ancak Türk birliklerinde yabancı dil bilen bulunmadığından verilen bilgilerin anlaşılamadığı iddia edilmiştir.



Geri çekilmeden haberdar olmayan Türk birlikleri 28-29 Kasım 1950 gecesinde Çin askerlerinin cephenin gerisine sızmasıyla iyice sıkışırlar. Ancak Türk askerleri mevzilerini terk etmezler. Bu esnada ABD'li ve Güney Koreli askerlerin kaçması için zaman kazanılmış olur. Türk askerlerinin de mevzilerini terk etmesi halinde, ABD'li ve Güney Koreli askerler ile birlikte topyekün bir imha söz konusu olacakken Türk birliklerinin yerinden ayrılmaması böyle bir durumu önlemiş ama Türk birliğinden de büyük kayıplar verilmiştir. Bu sayede Amerikan 8. ordusu tamamen geri çekilerek kurtulur. Türk birliklerinin Çinlilere karşı koyarak onları oyalamaları nedeniyle zaman kazanmışlar ve zaiyatsız olarak geri çekilmişlerdir. Bu konu bugün bile tarih sahnesinde gizli kalan bir durumdur. Geri çekilme Türklere haber verildi mi, yoksa verilmedi mi ?



Türk Tu***ı'nın kayıpları çok ağırdır; 218 şehit, 455 yaralı, 94 kayıp ve esir. Kunuri, bir savaş destanı olarak tarih sahnesine yazılır ama yalnızca Türk askeri için bir destan. 25-27 Ocak 1951 tarihlerinde Kumpangjangi kasabası ve çevresinde 2. büyük çatışma olur. Çinliler kendi mevzilerinden planlı ve etkili bir şekilde ateş yağdırırken, Türk Tu***ı, Çinlilere önemli kayıplar verdirerek geri çekilmeye zorlar. Kore'nin tahliyesinin düşünüldüğü bu dönemde, bu zafer, Birleşmiş Milletler Komutanlığı'nın karargâhında yeni bir başarı ümidi doğurur. Ancak Türk askerleri çatışmaların can alıcı noktasında olduğundan yine kayıplar verilir. Türk tarafının kaybı 12 şehit, 31 yaralıyken; Çinlilerin kaybı 474 ölü, 23 esirdir. Türk Tu***ı, karşısında kendinden 5 misli büyük bir askeri güç ile çatışmış ve galip gelmiştir. Bu zafer, Türkiye'de ve tüm dünyada büyük yankı bulur. Dünya basınında günlerce Türk milletinin kahramanlığı, savaşçılığı, demokrasiye ve hür dünyaya bağlılığı yazılır. Devlet bakanları mesajlarla, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni ve Kore Türk Tu***ı'nı kutlarlar. Türkiye'de büyük sevinç gösterileri düzenlenir. Bu arada Amerikan Kongresi, Türk Birliği'ne Mümtaz Birlik Nişanı verir. Amerikan 8. Ordusu, Kore'yi tahliye etme planları yapmışken, Türk Tu***ı'nın bu başırısı üzerine planlar değiştirilerek yeniden taarruz emri verilir ve 24 Mayıs 1951 tarihinde, Birleşmiş Milletler güçleri, Çin birliklerini yenilgiye uğratır. Bu sırada önceden büyük kayıplar vermiş olan Türk birlikleri yedeğe alınmıştır.



Türk birlikleri Kasım 1951 tarihinde Türkiye'ye dönerler. Sonrasında 2. ve 3. değiştirme Tu***ları da, 1953 yılına kadar Kore'de görev yapmaya devam etmiştir. Kore Savaşı'nda toplam 24.882 askerimiz görev yapmıştır. Savaş esnasında Türk askerleri toplamda 13 çatışmaya katıldı. Bunlardan 4 tanesi tarihe geçti. Genelkurmay Harp Tarihi Başkanlığı'nın resmi rakamlarına göre Kore Savaşı'na katılan Türk Tu***ları'nın kayıp bilançosu şöyleydi: 37 subay, 26 astsubay, 658 erbaş ve er olmak üzere toplam 721 şehit, 2147 yaralı, 346 hasta, 234 esir ve 175 kayıptan oluşmaktaydı. Amerikalılar savaş sonunda, savaşa katılan tüm askerler arasından 14 kişiye Üstün Hizmet Haçı madalyası verirler. Bunlardan 3'ü Türk'tür. Ayrıca katılan tüm askerlere ABD tarafından Kore Savaşı Madalyası verilmiş, Kore'de Kumpangjangi bölgesinde Türk Zafer Anıtı yapılmıştır. Şehitlerimiz "Tanggok" mezarlığı içinde bulunan "Pusan Şehitliği"nde yatmaktadırlar. Ankara'da da 1973 yılında şehitlerimizin hatırasına "Kore Savaşı Şehitleri Anıtı" inşa edilmiştir. Bu anıtın üzerinde, savaşta şehit olanların isimleri yazılıdır.



Savaş sonunda bedensel ve ruhsal açıdan sakatlanmış, akli dengesi bozulmuş bir yığın insan kalmıştır. Savaş sonrasında bu insanlara psikolojik destek bile verilmedi. Zaten ülkemizde o tarihten sonra sokaklarda görülen akli dengesi bozuk insanlara, haksız ve aşağılayıcı bir şekilde "Koreli" lakabları verilmeye başlanması da, Kore'de savaşıp ülkeye dönen savaş gazilerinin içinde bulundukları durumun en büyük ifadesidir. Bu kahraman insanlara yaşamlarını sürdürmeleri için uzun yıllar maaş bile verilmedi. Ancak 1974 yılında şeref aylığı adı altında bağlanan maaşları, 12 Eylül darbe döneminde kesilmiş daha sonra tekrar bağlanmıştır. Kore Savaşı'na katılmamızın sonuçlarını, meşhur NATO üyeliği açısından da değerlendirirsek, NATO Türkiye'yle birlikte Kore Savaşı'na çok küçük boyutta askeri düzeyde katılan ve hiçbir askeri başarısı söz konusu olmayan Yunanistan'ın üyeliklerini kabul etti ve 20 Şubat 1952 tarihinde Lizbon'da üyelik anlaşmaları imzalandı.