Gâvur İzmir Deyimi Nereden Gelir?


Günümüzde insanlar, "Gâvur İzmir" deyiminin yakın tarihlerde 19. yüzyılda, İzmir'de yaşayan hristiyan dinine mensup insanlardan dolayı geldiğini düşünür. Ancak Gâvur İzmir deyiminin hikayesi, aslen 14. yüzyıla kadar uzanır.

Malazgirt Savaşı'nın ardından İzmir, ilk Türk amirali Çaka Bey tarafından 1076 yılında fethedildi. İzmir, Çaka Bey'in ölümünün ardından yeniden Bizanslıların eline geçti. Aydınoğlu Umur Bey, şehri 1328 yılında tekrar fethetti. Ancak İzmir, Venedik, Genova ve Rodos birleşik ordusu tarafından 1344'te tekrar ele geçirildi. Bu tarihten sonra tıpkı Doğu Berlin ile Batı Berlin gibi İzmir şehri ikiye bölünmüştür. Aşağı İzmir ya da İzmir'in kıyı kesimi hristiyanların kontrolüne geçerken, Yukarı İzmir bölgesi Aydınoğulları'nın kontrolüne geçmiştir. Hristiyanlar Aşağı İzmir'i dönemine göre oldukça surları olan St. Peter Kalesi ile savunurken Adınoğulları ise Yukarı İzmir'i ise Kadife Kale ile kontrol etmektedir.



19. yüzyılda daha da güçlendirilen St. Peter Kalesi'ni Aydınoğulları defalarca ele geçirmeye çalışmış ancak başaramamıştır. Bu dönemde hristiyan egemenliğindeki Aşağı İzmir, tüm Anadolu'da Gâvur İzmir olarak anılmaya başlanmıştır.

Ankara Savaşı'ndan sonra Anadolu'yu kontrolü altına alan Timur, kışlarken kendisine Gâvur İzmir kalesi anlatılır. O dönemde Anadolu'nun en güçlü surlarına sahip ve fethedilmemiş ve fethedilmesi de çok zor görünen iki şehrinden biri İstanbul iken diğeri İzmir'dir. Emir Timur, Tire'de kışlarken İzmir'i ele geçirmeye ve Osmanlı'nın o dönemde başaramadığı işi başarmaya karar verir. İzmir önlerine gelen Timur, Gâvur İzmir olarak anılan Aşağı İzmir'in yekpare beyaz taş bloklarından yapılmış, son yıllarda daha da güçlendirilmiş olan surlarını inceler. Uzun ve heybetli St. Peter Kale'sini uzun uzun seyrettikten sonra Timur'un, Hindistan'dan Anadolu'ya uzanan topraklarında böyle güzel şehir ve kale görmediğini söylediği rivayet edilir. Fakat Emir Timur, bu kaleyi kendisine kâfir diyenlere cevap amacıyla, İslamiyet'e hizmet noktasında cihat görevini ifa etmek için alması gerektiğini düşünmüştür.



Timur, ordusuyla birlikte Aşağı İzmir önlerine geldiğinde Gâvur İzmir ahalisi, yüksek surlarına ve deneyimli şövalyelerine güvenerek büyük bir korkuya kapılmamıştır. Hatta kuşatmanın ilk gününde teslim olmalarını isteyen beyaz bayrağın, ikinci günde zorla zaptedileceklerini ihtar eden kırmızı bayrağın ve üçüncü günde yağmayı ve talanı ihtar eden siyah bayrağın dalgalanmasını umursamamışlardır.

Timur, kalenin temellerindeki deneyimli mühendislerince lağım açma çalışmaları sürerken ordusunun büyük bir kısmı, çevre tepelerden söktürdüğü kayaları limanın girişne taşıtıyordu. Birkaç gün değil, birkaç yılı aynı biçimde çalışılsa bile liman girişinin engellenemeyeceğini düşünen İzmirliler, boşuna bir çaba olarak gördükleri çalışma bittiğinde kayaların limanın girişini kesmek için değil, limana giriş çıkış yapan gemilere top atışı yapmak için kurulacak olan iskeleye temel işlevini yerine getireceğini geç de olsa anlamışlardı.

Asıl dehşetli olan ise lağımcıların yoğun çabası sonucu burçları aynı anda havaya uçururken içeri giren Timur askerlernin kestiği başlar top mermisi olarak limandaki gemilere atılırken yaşandı. Rodos şövalyeleri ve onlara yardıma gelen gemiler, denizin üstünü kaplayan kesik başlardan dehşete kapılarak limandan uzaklaştılar.



Bu tarihten sonra Timur korkusu Avrupa şehirlerinde daha da şiddetli bir şekilde dillendirilmeye başlamıştır. Sadece iki haftalık bir kuşatmadan sonra güvenilen İzmir kalesinin düşmesi, tüm Anadolu'da sevinçle karşılanırken sıranın İstanbul'a geleceğinden korkan ve Osmanlı'nın Timur'a yenilmesinin sevincini yaşayamayan Bizans'ta büyük bir korkuya sebep olmuştur. Ayrıca İzmir limanından can havliyle kaçışan haçlıları izleyen Timur'un gülümserken, yanında tutsak olarak bulunan Yıldırım Bayezid'in da bu zaferi hayranlıkla izlediği rivayet edilir.