KEMAL Sunal’ın “Şark Bülbülü” adlı filminin unutulmaz repliği şöyledir:

“Mazlum’u getirin bana Mazlum’u.”
*
Filmde para babası bir adam var.
Başı ağrıyınca... Morali bozulunca... “Mazlum’u getirin bana Mazlum’u” diyor.
Dayağa dayanıklı Mazlum getirilince de... Tekme tokat girişiyor.

Şark Bülbülü’ filminin unutulmaz sahnelerinden biri...

*
Cumhurbaşkanı Erdoğan...
- Barzani’ye vurdu, vurdu...
- Büyükelçi’ye vurdu, vurdu...
- ABD’ye vurdu, vurdu...
Fakat yeterince tat alamamış olacak ki...
“Mazlum’u getirin bana Mazlum’u” der gibi...
“CHP’yi getirin bana CHP’yi” dedi.
*
Erdoğan, dünkü konuşmasının 10’da 8’ini...
CHP’ye, Kemal Kılıçdaroğlu’na, CHP’li belediye başkanlarına ayırdı.
*
Konuşmasını bitirdiğinde içinden “Oh be! Dünya varmış! Ha şöyle” dediğine bahse girerim.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN MAALESEF HAKLI GİBİ
BELEDİYE
başkanları için ne dedik?
“Sandıkla gelen sandıkla gider” dedik.
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan işte buna itiraz ediyor.
Diyor ki:
“Tamam, sandıkla gelen sandıkla gider... Ama bu belediye başkanlarını sandığın önüne kim çıkardı? O atlanıyor.”
*
Erdoğan’ın bu itirazında haklılık payı var gibi.
Ama zaten asıl sorun da işte bu haklılık payında!
*
Sandığın önüne çıkarılan başkan adayını, tek bir kişi belirlerse...
Olay “Ben getirdim, ben götürüyorum” noktasına kadar gelir.
*
Oysa sandığın önüne çıkarılan başkan adayı, parti içinde kurulacak bir sandıkla belirlense...

o zaman...
“Sandıkla gelen sandıkla gider” sözünün üzerine söz söylenmez, söylenemez.


MELİH GÖKÇEK İNERKEN MANSUR YAVAŞ ÇIKARKEN
CUMHURBAŞKANI Erdoğan’ın Melih Gökçek için...

“Artık çekilse iyi olur” dediği bir günde...
CHP Lideri Kılıçdaroğlu Mansur Yavaş’a...
Demet demet çiçek attı.
*
Yani son tahlilde olay şudur:
*
Melih Gökçek’e...
Acı haberin verildiği bir günde...
Mansur Yavaş’a...
Güzel haber verildi.
*
Melih Gökçek’in...
Sert bir düşüşe geçtiği bir günde...
Mansur Yavaş’ın...
Hızlı bir yükselişi söz konusu oldu.
*
Melih Gökçek’in...
Yeniden kâbuslar görmeye başladığı bir günde...
Mansur Yavaş’ın...
Renkli rüyalar görmeye başlaması mümkün oldu.
*
Takdiriilâhi denilen şey, bu değilse nedir?

ALÇAKTIR
TAHİR
Elçi’nin öldürülmesiyle benim aramda en küçük bir irtibat kuran kim varsa...
Alçaktır.


HİÇ SEVMEM
- MIY mıy mıy konuşanları...
*
- Eski karısının ya da eski kocasının dedikodusunu yapanları...
*
- Mizah duygusu sıfır olduğu halde espri yapmaya çalışanları...
*
- Kendilerini sürekli hayatın merkezine koyanları...
*
HİÇ SEVMEM.


YAPMA YILDIZ ETME TİLBE
“HEPİNİZDEN nefret ediyorum ama tek başıma da canım sıkılıyor”
gibi...
Muhteşem bir kelama imza atmış bir Yıldız Tilbe’nin...
Ucuz, sersem, şapşal bir ırkçı gibi konuşmasını...
İÇİME SİNDİREMİYORUM.

MONŞERLERİ ÖZLEDİK
- İHTİYAT kumkuması hallerini özledik.
*
- Bir derken bin düşünmelerini özledik.
*
- Kapalı anlatımlarını, lügat paralamalarını özledik.
*
- “Aman biz bu topa girmeyelim” şeklindeki yaklaşımlarını özledik.
*
- Kapalı kapılar ardında yaptıkları pazarlıkları özledik.
*
Kısacası...
Özledik biz monşerleri özledik.

ABDÜLHAMİD’İN TORUNLARINA SESLENİYORUM
YAHU
siz madem Türkiye’yi, Tayyip Erdoğan’ı çok seviyorsunuz ve ülkemizin şu an bir kıskaçtan falan geçtiğini düşünüyorsunuz.
O zaman...
“Galatasaray Adası bize dedemizden miras kaldı, Kabataş Meydanı bizimdir, Veliefendi’yi hemen bize verin” falan diyeceğinize...
“Buralardaki hakkımızı yüce Türk milletine feda ediyoruz! Yaşasın milletimiz” desenize...
Allah Allah! Niye bir kere olsun böyle bir şey demiyorsunuz siz?