Bazı şeyler nasıl anlatılır bilemiyorum. Yalnız olmak gibi, istemediğin bir hayatı yaşamak gibi, acı çekmek gibi.Acı çekmek… Şu iki kelime dahi anlatamazken içimdekini, nasıl kelimeleri bir araya getirip beni anlatan cümleler dökebilirim ki ortaya? Sanki kalbimin üzerine sıcak bir kurşunu eritip döküyorlar gibi… Hayır hayır. Kalbime faça atıp kezzap döküyorlar gibi…
Anlatamıyorum işte hiç biri olmuyor.
Eriyorum, tükeniyorum. Yeniliyorum sanki şu hayata, insanlara. Gerçekten canım dediğim insanların canımı yakmasına dair bile birçok cümle sarf edilebilirken nasıl acı çektiğimi anlatamıyorum. Cahit Zarifoğlu'da anlatamamış zannedersem ki sadece “ne çok acı var!” demiş. Sahi, ne çok acı var! Şu hergün ölmek istediğimiz dünyada ne çok acı var! Ne çok kalp kırıklığı, ne çok yalnızlık, ne çok kötülük…Ne erkek ne kadın ağlamaktan utanmamalı tabii ama ya ağlayamamak? Ya artık çok dolduğun için ya da artık halin kalmadığı için ağlayamıyorsun. Hani ağlasan bir nebze rahatlayacaksın belki ama ona bile gücün kalmamış artık. Güçlü kalmak istemiyorsun, bir kenarda yığılıp kalmak istiyorsun ama o da olmuyor. Ölmek istiyorsun; annen için yapamıyorsun. Ölmek istiyorsun; ‘ya ölmezsem’ diyorsun.
Ölmek istiyorsun; ‘bir ihtimal hikayenin sonunda mutluluk varsa’ deyip umut ediyorsun, yapamıyorsun. Hergün biraz daha kırık dökük, hergün biraz daha yaralı, hergün biraz daha yorgun, hergün biraz daha bitik bekliyorsun eceli…
Alıntıdır..