2011 yılında çıkardığı ilk albümüyle başlayan müzik yolculuğunda bugüne kadar olağanüstü başarılarla gelen Mabel Matiz, herkesin kendinden bir şeyler bulduğu, harika şarkıların sahibi genç bir söz yazarı, besteci ve şarkıcı. Kendinden emin, kıpır kıpır ve hemen hemen herkesin yüzünü gülümseten, bazen yüreğini delen bir şeyler var onda.
Gelin hep birlikte bu başarılı müzisyene biraz yakından bakalım...
1985 yılında Mersin'de doğan Mabel Matiz, çocukluğundan beri müzikle hep içli dışlı olmuşsa da profesyonel olarak çalışmaya 2008 yılında başladı.
Çocukluğundan beri şarkı söylemesiyle birlikte, lise yıllarında edindiği gitarıyla gitgide müziğin içinde bulmuş kendisini Mabel... Üniversite yıllarında da kendi şarkılarını yazmaya başlamış ve süreç tamamen başlamış olmuş!
Diş Hekimliği mezunu ve mesleğini de bir dönem icra etmiş; fakat müzik sevdası ağır basmış, bugün tanıdığımız Mabel Matiz olmuş.
İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Bölümünde mezun olmuş ve bir süre de diş hekimliği yapmış ama müzik sevdası ağır basmış olacak ki mesleğini bırakıp sevdiği işe ağırlık vermeye başlamış. Aynı zamanda 2011'de İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Bölümünde yüksek lisans eğitimine başlamış; ancak yarıda bırakmış diye duyduk!
Biz onu Mabel Matiz olarak tanıyoruz ama gerçek ismi Fatih Karaca...
Mabel Matiz ismini seçme nedenini şöyle anlatıyor. "Mabel adı okurken çok etkilendiğim, Buket Uzuner'in “Kumral Ada Mavi Tuna” romanında yer alan Tuna karakterinin takma adı; Matiz de çok sarhoş, düşkün kimse anlamlarına gelen Eski Yunanca kökenli argo bir kelime."
Bu kadar uzun zamandır bu ismi kullanması da artık neredeyse bütün aile üyelerinin bile ona Mabel diye seslenmelerine sebep olmuş. Ama kendisi bundan şikâyetçi değil; Mabel de benim, Fatih de benim diyor!
Profesyonel olarak müzik hayatı aslında 2008'de evinde kaydettiği parçalarını zamanın müzik platformu MySpace'te anonim olarak paylaşmasıyla başlamış oldu.
O dönemi hatırlayanlar bilir, MySpace müzikle uğraşan herkes için önemli bir mecraydı. Pek çok grubun önünü açmış tanınmasına vesile olmuştu. Değişik tarzıyla, olağanüstü şarkı sözleriyle ve farklı ses tonuyla Mabel Matiz de o dönemlerde amatör müzisyen sevenlerin kısa sürede ilgisini çekmiş, kendine bir hayran kitlesi oluşturmaya başlamıştı üstelik. O dönemlerde çeşitli mekanlarda da sahne almaya başlayıp adını iyiden iyiye duyurmaya başlamıştı.
Nihayetinde de 2011 yılında ilk albümü "Mabel Matiz" adıyla piyasaya sürülmüş ve büyük bir çıkış yakalamayı başarmıştı.
Birhan Keskin ve Yalçın Tosun şiirleri dışında albümdeki bütün şarkıların söz ve bestesi tabii ki kendisine aitti.
Fakat Mabel Matiz, asıl başarısını ve bugün bu denli tanınmış olmasını, "Yaşım Çocuk" isimli ikinci albümüne borçlu. Bu albümle adeta Türkiye'nin müzik listelerini yerinden oynatmayı başarmıştı.
Özellikle "Zor değil" adlı şarkısı ve Yıldız Tilbe'nin en şahane eserlerinden birini tozlu raflarından çıkarıp yeniden yorumladığı olan "Aşk Yok Olmaktır" ile kendini ispatladı.
Bu albümle yaklaşık aynı zamanlarda çıkan Aysel Gürel'e ithafen yapılan bir saygı albümünde Sultan Süleyman'ı yeniden yorumlayarak herkesin gönlünü bir kez daha fethetti.
Sözleri Aysel Gürel'e, müziği Onno Tunç'a ait olan bu şarkı Mabel Matiz'in yorumuyla yeni bir can kazandı adeta ve bu başarılı cover ile ödül üstüne ödüle layık görüldü. Türkiye'nin son dönemlerde yapılmış en iyi cover'ı seçildi pek çok prestijli platform tarafından.
Günden güne artan başarısıyla Mabel Matiz pek çok ünlü isimle çalıştı, sahneler aldı ve düetler yaptı. Sadece kendi şarkılarıyla değil meslektaşları için yaptığı şarkılarla da ses getirdi.
Biriciğimiz Göksel'le harika bir dostluğu olduğunu biliyoruz, birlikte şarkılar da yazıyorlar. Bu yaz Açıkhava'da görücüye çıkardıkları yeni şarkıları Muhbir ile Mabel Matiz ve Sıla da birlikte söz yazdıklarını ifade etmişlerdi. Şarkı o gün bugündür büyük ilgi görmeye devam ediyor. Mabel kendi konserlerindeki repertuvarlarında da bu şarkıya yer veriyor. Sıla, 3 şarkı yazdıklarını birini kendi albümünde kendi söyleyeceğini diğer ikisini de Mabel Matiz'in kendi albümünde söyleyeceğini belirtmişti. Sabırsızlıkla bekliyoruz tabii ki.
Mabel Matiz, stiliyle de dikkat çekmeyi başaran biri oldu, her daim şık her daim renkli ve cool!
Kendine has, oldukça şık bir tarzı var Mabel Matiz'in ama bunun için özellikle bir planı programı olmadığını da söylüyor. Kendisine yakışanı giymeyi ve kendini, içindekileri yansıtmayı; retroyu ve moderni karıştırmayı, türleri iç içe geçirmeyi sevdiğini belirtiyor... Bu da modanın ve stil sahibi olmanın anahtarı değil mi zaten?
Çalışkan, titiz ve yeniliklere açık biri olan Mabel; kendini yenilemeyi, kendini değiştirmeyi seviyor. Bu da çalışmalarına bolca yansıyor ve dinleyicisinin nabzını daima yüksek tutuyor.
Gözle görülebilir değişimler yaşıyor Mabel Matiz; giyiminden kuşamında, soundundan, tavrından, tarzından her şeyine kadar... Yenilenmeyi seven yerinde duramayan kıpır kıpır biri o, kanıtı da ilk albümden son albümüne kadar geçen süre elbette!
Sanatın her alanıyla yakından ilgileniyor, yolculukları seviyor. Bunlar da beste yaparken ilham kaynağı oluyor ona. Yersiz yurtsuz şarkıları bu yüzden dinleyicisini bu kadar etkiliyor.
Tahmin edebileceğiniz gibi özellikle şiir ve sinemaya çok düşkün Mabel Matiz. Kelimelerle bu yüzden iyi anlaşıyor olsa gerek! Yolculuklara da bayılıyor, hatta pek çok şarkısı yollardayken çıkmış ortaya. "Fena Halde Bela" adlı şarkısını Berlin'deki günlerine dair yazdığı söylüyor mesela.
Birbirinden farklı ve Türkiye müzik piyasası için orijinal olan klipleriyle de her zaman farkını ve tarzını ortaya koydu.
Özellikle son dönem kliplerindeki görüntü yönetimi, renk kullanımı ve hikâyeleriyle tüm gözleri üzerine topladı. Kliplerin şarkılarını anlatabilmenin, seyirciye ulaşabilmenin en etkili ve en öneli yolu olduğunu düşünen Mabel Matiz, olabildiğince video kliplere yoğunlaşmayı tercih ediyor.
Ve son olarak gökkuşağının renklerine bürüdüğü klipleri ve şarkılarıyla gerek duruşu gerek söylemleriyle Mabel Matiz LGBT mücadelesinin güçlü destekçilerinden biri!
Onu Onur Yürüyüşlerinde elinde pankartlarla da gördük ama en önemlisi sanatını da bu mücadelenin bir parçası yapması esasında. LGBT marşı hissi uyandıran, cinsel ayrımcılığa karşı yazdığı, "sen bari kır normali" dediği ve eski Türkçe'de Gökkuşağı anlamına gelen Alaimisema şarkısı ile bu mücadelenin içinden dışından olan hemen hemen herkesin göğsünü kabarttı, şarkı dilden dile dolaşır oldu...
Kalemi hiç tükenmesin, başarısı daim olsun! Bizlere yine ve her zaman umut dolu, derin şarkılar yazsın...