Obezite yani şişmanlık vücuttaki yağ dokusunun fazlalığı ve kilo artışıdır. Obeziteyi belirleyen genetik çevresel etkenler sosyoekonomik durum metabolik hastalıklarilaçlar gibi birçok faktör vardır. Genelde hastaların eğilimi daha çok bu faktörleri sorumlu tutmak yönünde olsa da; obezitenin en önemli nedeni gereğinden fazla gıda alımıdır.
Günümüzde çalışma hayatının yoğun temposu mutfağa ayrılan zamanın azalması çabuk ve kolay hazırlanıp tüketilen yiyecekleri daha fazla hayatımıza katmıştır. Bu besinler de sebze ve meyveden uzak fazla miktarda şekerli yağlı ve yüksek kalorili yiyecekler olup özellikle çocukların ve gençlerin damak tadına daha hoş gelmektedir. Egzersizden uzak yaşantıyı benimseyip en kısa mesafeler için bile araba kullanmak özellikle bilgisayar ve televizyon karşısında geçirilen zamanlar da buna eklenince obezite kaçınılmaz olmaktadır.
Obezite yalnız estetik bir sorun olmayıp bir çok hastalığın ortaya çıkmasını kolaylaştırır; Tip 2 Diyabet hipertansiyon arteriosklerotik kalp hastalıkları menstrial siklus bozuklukları gebelik komplikasyonlarında artış safra kesesi taşları yağlı karaciğer uyku apnesi osteoartrit depresyon bunlardan birkaçıdır.
Obezitenin belirlenmesinde önemli ölçüm beden yağ oranıdır. Bu oran kadında % 20-25; erkekte % 15-18'dir. Ancak bu ölçüm hassas olsa da uygulanması güç bir yöntemdir. Bu nedenle daha kolay uygulanan Beden Kitle İndeksi ( BKİ ) kullanılır. BKİağırlığın boyun karesine bölünmesi ile elde edilir. İdeal olan 20-25 kg/m2 dir. 25-30 kg/m2 fazla kilolu; 30 kg/m2 üzeri obez; 40 kg/m2 üzeri morbid obez olarak tanımlanır.
Obezitede beden yağı artar demiştik. Bu yağın hangi bölgelerde dağılmış olduğu da önemlidir. Karın ve bel çevresinde artan yağ dokusu diyabet riskini daha fazla arttırır. Tip 2 Diyabet ile obezite arasında çok yakın ilişki olup Tip 2 Diyabet olan bireylerin % 80'i şişmandır. Obezite insülin direncine neden olmakta bu da diyabet oluşumunu kolaylaştırmaktadır. Obezite aynı zamanda diyabet tedavisi ve kan şekeri kontrolünü de zorlaştırmaktadır. Kilo verme ve egzersiz ile kan şekeri kontrolü çok daha kolay olmakta oral antidiyabetik ilaç dozları da obez hastalara göre belirgin olarak azalmaktadır.
Diyabet ve obezite arasındaki bu yakın ilişki düşünüldüğünde erken alınacak önlemler ile sonuçların yüz güldürücü olacağı açıktır. Son yıllarda yapılan çalışmalar yaşam tarzı değişikliklerinin Bozulmuş Glikoz Toleransı' nın ( BGT ) Tip 2 Diyabet'e ilerlemesini engelleyebildiğini göstermiştir. Örneğin; Finnish Diabetes Prevention Study'de kilo verme yüksek posalı düşük yağ içeren diyet ve artmış egzersizle Bozulmuş Glikoz Toleransı olan ve aşırı kilolu kişilerde Tip 2 Diyabet'e gidiş % 58 oranında azalmıştır.
Obezite de diyabet ve hipertansiyon gibi kronik bir hastalık olarak düşünüldüğündetedavisi zor ve uzundur. Egzersiz düşük kalorili diyet psikolojik destek gibi çok sayıda komponenti olan obezite tedavisinden önce obezitenin oluşumunu önlemek her zaman olduğu gibi daha önemlidir. Bu nedenle de bunun hayatın ilk yıllarından itibaren ele alınması gereken bir konu olduğu unutulmamalıdır. Çocukların beslenmesindeki bilinçsiz davranışlar obezitenin temel taşlarını hazırlamaktadır. Çünkü çocuklukta yağ hücreleri ve adipöz doku kütlesindeki artış obezite hazırlayıcısıdır. Obezlerde bu adipöz doku kütlesi normal şahıslardan 5 kat fazladır. Bilindiği gibi diyet yapmak da yağ hücresi sayısını değil boyutunu azaltır.
Beslenme alışkanlıkları hareketsiz bir yaşam tarzı önümüzdeki yıllarda obezitenin daha da artan bir sıklıkla devam edeceğini göstermektedir. Ancak sevindirici olan eskiden şişmanlık sağlıklı olmanın göstergesiyken günümüzde ciddi bir sağlık sorunu olarak görülmektedir. Bu konuya verilecek önem ve yapılacak eğitimlerle "Bir dirhem etin bin ayıp örtmediği" hatta bir çok hastalığı da beraber getirdiği öğretilirse; başta diyabet olmak üzere bazı hastalıkların ortaya çıkması önlenebilir veya geciktirilebilir ve tedavileri kolaylaşabilir.
Hazırlayan: Dr. Efsun Türkmen Fevzi Çakmak Diyabet Merkezi Tabibi