Diyabet yaşam boyu süren ve hastayı olduğu kadar yakınlarını da ilgilendiren bir hastalıktır. Tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi sürekli tedavi gerektirmesi çok sayıda ilaç kullanımı bir çok organı etkileyip komplikasyonlara neden olması hastada psikolojik bozukluklara neden olur ve depresyona eğilimi arttırır.
Beyinin enerji kaynağının glikoz olduğu düşünülürse hipoglisemi durumlarında sinirlilik tahammülsüzlük kişilik değişikliklerinin olması olayın fizyolojik boyutunu da ortaya koymaktadır. Hem fizyolojik hem de psikolojik bu faktörler hasta yakınlarına anlatılmalı ve hastaya destek olmaları öğütlenmelidir.
Çocuk veya çok yaşlı hastalarda kan şekeri ölçümü insülin uygulaması gibi konularda aile ve yakın çevresi (okul vb.) tıbbi yardım da yapacağından bu konularda da yeterli eğitim kendilerine verilmeli hastaya tam destek sağlanmalıdır.
Çalışan diyabetlilerde mümkünse vardiyalı çalıştırılmamaları ara öğün sağlanması vb. konularda iş yeri ile işbirliği yapılmalıdır.
Psikolojik durumu etkileyen bir başka konu da ergenlik çağındaki diyabetlilerin sorunlarıdır. Arkadaşlarının yanında insülin yapması insülin sonucu oluşan kilo problemleri enjeksiyon yerinde lipodistrofi gibi dış görünüm bozuklukları zaten ergenlik sorunlarıyla boğuşan gençte artı psikolojik yük getirecektir.
Diyabet hastası tüm kronik hastalıklarda olduğu gibi hastalığını öğrendiği ve hastalığı hakkında bilgi sahibi olduğu zaman farklı tepkiler verir ve değişik süreçlerden geçer:
Öncelikle karşılaşılan hastalığın reddedilmesi dönemidir.Kendisi sağlık personeli olan hastalar da bile bunu kabullenme sürecinin 10 yıla kadar uzadığı görülmüştür. Bundan sonra bir süre de aldırış etmeme ciddiye almama dönemi görülebilir.
Hasta hastalığının ve tedavisinin bilincine varıp bizlerle işbirliği yaptığında bir başka süreç başlamaktadır. O da bunların sürekliliği ve sürdürülebilirliğidir.Çünkü bu aşamaların herhangi birinde hasta aldırmazlık boş verme haline bürünüp başa dönebilir. Her şeyden önce hastaya hastalığının ömür boyu süreceği benimsetilmeli ve geçici bir tedavi şeklinden çok tedavisini bir yaşam biçimi olarak görmesi sağlanmalıdır.
Hasta bazen de hastalığı konusunda abartılı davranış biçimleri sergileyebilir. Sürekli kan şekeri ölçümü hipoglisemi veya hiperglisemi konularında panik atak belirtileri yaşama vb. Bu durumda örneğin kan şekerinin gün içinde kısa aralıklarla değişebileceği bu nedenle takip programındaki belirtilen zamanlar dışındaki ölçümlerin gereksiz olduğu anlatılmalı belli bir kontrol disiplini kazandırılmalı ve ailesi de uyarılmalıdır.
Tüm bunlar göz önüne alındığında diyabet tedavi ekibindeki sağlık personeli ve hastanın ailesiyle yakın çevresi tam bir işbirliği içinde olmalı ve hastaya gereken destek sağlanmalıdır. Her şeye rağmen hastalığı tanıma kabullenme ve işbirliği sürecini başarıyla tamamlayamayan veya ek psikolojik problemleri olan hastalar mutlaka psikolojik yönden destek alacakları bir uzmana yönlendirilmelidirler. Unutulmamalıdır ki hastalığı ile barışık bir diyabetlinin tedaviye uyumu ve sonuçları her zaman daha iyidir.
Hazırlayan: Dr. Efsun Türkmen Fevzi Çakmak Diyabet Merkezi Tabibi