Kronik böbrek yetmezliğine yol açan en önemli neden diyabet.
Dünyada her beş erişkinden birinde değişik nedenlere bağlı olarak böbrek hasarı görülüyor. Her yıl milyonlarca insan kronik böbrek hastalığı nedeniyle yaşamını beklenenden çok daha erken bir zamanda kaybedebiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi İç Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Cem Sungur günümüzde kronik böbrek yetmezliğinin en sık rastlanan nedenlerinin diyabet ve hipertansiyon olduğunu söyledi.
Ülkemizde sayıları 60 bine yaklaşan diyaliz hastası olduğunu söyleyen Prof. Dr. Cem Sungur “Böbrekleri artık görevlerini yerine getiremeyecek kadar hasar görmüş olan bu hastaların üçte birinde sorunu diyabet” diye konuştu.
Prof. Dr. Cem Sungur’un verdiği bilgiye göre gelişmiş ülkelerde her iki diyaliz hastasından birinin böbrek hastalığı diyabete bağlı olarak gelişiyor.
“Eğer diyabete bağlı böbrek yetmezliği gelişimi bu hızda devam edecek olursa 2030 yılına gelindiğinde ülkeler sağlığa ayırdıkları bütçelerinin yüzde 40’ını diyaliz hastaları için harcamak zorunda kalacaklar” diyen Prof. Dr. Cem Sungur şu bilgileri verdi:
“Son beş yılda yapılan tüm toplum sağlığı araştırmaları kronik böbrek hastalığının görülme sıklığında büyük bir artış olduğunu gösteriyor. Bunun iki önemli nedeni var. Birisi neredeyse salgın hastalıklar hızıyla yaygınlaşan diyabet diğeri de toplumların yaşlanması. Ülkemizde kronik böbrek hastalığının en fazla görüldüğü coğrafi bölge Marmara Bölgesi. Hemen her 6 kişiden birinde bir çeşit böbrek hasarının olduğunu söylemek mümkün. Yine ülkemizde kadınlar kronik böbrek hastalığının görülme sıklığı açısından erkeklerden daha dezavantajlı görünüyor. Bu ilginç bir bulgu ve dünya istatistiklerinden farklı bir özellik taşıyor.”
Tarama testi ile tanı konabilir
Kronik böbrek hastalığının henüz denetlenebilir aşamada olduğu böbek hasarının erken dönemlerindehastaların hiçbir yakınması olmuyor. Hekim muayeneleri sırasında da bir bulgu saptanmıyor. Ancak yapılacak tarama testleri ile bu önemli sağlık sorununun henüz başlangıç aşamasında saptamanın mümkün olduğuna dikkat çeken Prof. Sungur testlerle ilgili şu bilgileri verdi:
''Testlerden birisi kan örneklerinde yapılan 'serum kreatinin' testi. İkincisi ise idrar örneğinde yapılan 'mikroalbumin/kreatinin' oranı. Bütün gelişmiş sağlık kuruluşlarında kolaylıkla yapılan bu testleri herkesin yaptırması gerekmiyor. Böbrek yetmezliği açısından yüksek risk altında olan kişilerde bu iki testin yapılması çok önemli ve önceliklidir. Öte yandan diyabeti ve hipertansiyonu olan bireyler ve birinci derece yakınlarında diyabet hipertansiyon veya böbrek hastalığı olan bireylerin bu iki testi yaptırarak böbrek hasarı açısından taranması gerekiyor.''
Böbrek hasarına ilişkin erken dönem bulguları olan bireylerin kalp krizi inmeler bacak damar tıkanıklıkları gibi kalp–damar hastalıklarına yatkınlığı da artıyor. Bu nedenle böbrek hastalığının erken dönemlerde teşhis edilmesi kalp damar hastalıklarından korunma açısından da önem taşıyor.
Böbrek hastalığı başladığı zaman uyguladığımız tedavilerde çok önemli gelişmeler olduğunu belirten Prof. Dr. Cem Sungur “Ancak asıl önemli olan böbrek hasarı olan bireylerin sayısındaki artışın engellenmesidir” diye konuştu.
Böbrekle ilgili istatistikler
Böbrekleri kalıcı olarak bozan hastalıklar sonucu gelişen Kronik Böbrek Yetersizliği (KBY) görülme sıklığı dünya genelinde ve ülkemizde epidemiyoloji boyutunda artıyor.
KBY’nin en iyi ve en ucuz tedavisi olan böbrek nakli yeterli sayıda uygun verici bulunmaması nedeniyle ihtiyacı olan hastaların ancak yüzde 13’e yakın çok küçük bir azınlığına yapılabilmekte.
Son dönem KBY’li hastaların yüzde 87’lik çoğunluğu ise çok pahalı bir tedavi olan diyaliz tedavisi ile yaşatılmak zorunda kalınmakta.
Ülkemizde 900’ü aşkın faal Diyaliz Merkezlerinde diyaliz ihtiyacı olan herkese diyaliz hizmeti verilebilmekte. Ancak diyaliz tedavisindeki hastaların devlet bütçesine maliyeti de bugünkü hasta sayıları ile yaklaşık bir buçuk milyar doları bulmakta.
KBY görülme sıklığındaki yıllık yüzde 12 mertebesindeki artış nedeniyle diyalizdeki hasta sayısı da önümüzdeki 6 yıl içinde 110 bin’e yaklaşacak ve bütçe yükü de 25-3 milyar doları bulacak.
KBY’i sıklığındaki bu artış doğrudan doğruya gelişen toplumlardaki ve ülkemizdeki başıboş kontrolsüz kalmış şeker hastalığı ve hipertansiyondaki artış ile ilgili. Nitekim son yıllarda diyalize girmekte olan hastaların yüzde 32.5’u diyabet hastası yüzde 27’si ise hipertansiyonlu.
Oysa diyabet ve hipertansiyon erken yakalanır ve iyi tedavi edilirse bunların böbrekleri bozması da mümkün olmayacak. Yani diyaliz ihtiyacı olan KBY’li hasta sayısı kendiliğinden yüzde 50’ye varan oranlarda azalacak.
Aynı şekilde KBY’ye neden olan başka birçok böbrek hastalığı da bugün erken yakalanırsa tamamen iyileştirilmekte ya da ilerlemeleri yavaşlatıp durdurulabilmekte.