Sessizliğin Sonu


Julian Tschammer hayatının ilk sekiz yılını Cochlea- İmplant Ameliyatı ile doktorlar ona sesli dünyayı açana kadar seslerden uzak geçirdi.Sessiz dünyadan sesli dünyaya göç eden Julian’ın hikayesi;

Sessizlik..hiç bir kelime yokcızırtı yokkonuşma yok..hiç bir şey.Julian Tschammer bu sakin sessiz dünyayı tanıyor. O bu sessizliği çokça yaşadı.”sessizlik önüme çekilen bir setti”diyor.

Julian 1988 yılında dünyaya geldiğinde anne ve babası henüz onun işitme kaybından habersizdi.Altı haftalık olduğunda ailesi şüphelenmeye başlar.Çünkü oğullarının seslere duyarsız kaldığını müşahade ederler. Julian ani gelen ses tonlarına merak göstermezürkmezhiç bir tepki yoktur.

İşitme testi yapılır.Çocuğun tamamen olmasa da sağırlığa çok yakın olduğu ortaya çıkar.

Dört aylık olduğunda doktorlar işitme cihazıyla yardımcı olmaya çalışırlar.Bu süreçte Julian sesleri “duymayı” “algılamayı” öğrenir.Ailesi büyük çabalar sarfedip aynı kelimeleri sabırla tekrarlar.Kulaklarıyla algılayamadığını Julian gözleriyle duymayı öğrenir.Dudaktan okumayı çözer.Ve bir gün ilk kelimesini söyler “Banane”(muz).İlk kelimesi en sevdiği yiyecek olarak muzu söylemiştir.Dört yaşına geldiğinde işitebilen ekranlarının bildiği kelimelerin çoğunu bilmektedir.Hatta iki yıl sonra Julianı ailesi normal okula gönderir.İlk zamanlar problem olmaz.Ama gün geçtikçe Julianın işitme kaybı ilerlemektedir ve Julianda anlamakta zorlanmaktadır.

Bugün onsekiz yaşında olan Julian işitme yetisini tamamen kaybetmiş durumda.Her sabah okula erken uyanabilmesi için özel kurulu saati odasında ışık sinyalleri veriyor.Bazende yastığının altına koyduğu titreşimli cep telefonu onu uykusundan uyandırıyor.Julian kalkıyor.Kulak arkasına düzbir kabloya bağlı yuvarlak bir nesne yerleştiriyor ve bir düğmeye basıyor.Şimdi Julian duyuyor.Bir düğmeye basmakla duyuyor.Bu sesleri aktaran süper bir işitme cihazı değil.Bu adı Cochlear İmplant olan suni bir “algılama organı”.Yanında taşıdığı minik cihaz dış dünyadan gelen sesleri elektronik seslere dönüştürüyor.Bu dönüştürülmüş sesleri suni algılama organına iletiyorburadan işitme sinirine kadar ulaşıp son olarak beynin algılamasına kadar gidiyor.Kısacası Julian “beyniyle suni duyuyor” de diyebiliriz.


1996 yılından beri Julian Cİ cihaz taşıyıcısıdır.Sekiz yaşındayken Medizinische Hochschule Hannover’in Universite hastanesi doktorları tarafından ameliyatı yapılır.Ameliyat izinin iyileşmesi beklenip altı hafta sonra cihaz Juliana ilk kez takılır.Annesi Jitka Tschammer o günleri şöyle anlatıyor;”Julian artık önceden haberdar olmadığı seslere karşı duyarlı olmaya başlamıştı.Tabağının dibini çatalla kazıyıp çıkan sesleri heyecan ve sevinçle dinliyordu.”

Julian ise “İnsanlar benimle konuştuğunda anlayamıyordum.Herşey çok tuhaf ve garip geliyordu” diyor.

Tekniğin son yirmi yılda bir hayli ilerlemiş olmasına rağmen “suni organ” olarak görülen Cİ insanın gerçek organları gibi fonksiyon gösteremiyor.Sağlıklı bir kulakta 25.000 adet saç hücresi duyu sinirini harekete geçirip ses tonlarını oluşturur.Cİ taşıyıcılarında ise en fazla 22 adet elektro yardımcı olmaktadır.Bunu şöylede görebiliriz;Klavyede müziği çalan pianist on parmağını değil iki yumruğunu kullanıyor ve tek tuş yerine aynı anda beş tuşa dokunuyor.Ortaya zangırdayan karışık tonlar çıkıyor.Cİ taşıyıcıları zamanla bu tonları eğitimle ayırdetmeyi öğreniyorlar.

Sesleri eğitimle öğrenebilmeleri sadece çabalamaya endeksli değil.İnsanların sesleri kulaklarıyla duymalarına rağmen sesler sonuçta beyinde algılanır.Fakat beyindeki sinirler seslerin algılanmasını öğrenme işini bebeklik yaşında yapabilmektedir.Uzmanlar bunu göz önünde tutarak günümüzde Cİ ameliyatlarını bebeklerin ilk beş ayında gerçekleştirmektedirler.

Konuşmaları hiç bir zaman duyamamış olan yetişkin işitme engellilerde ise Cİ ameliyatı faydasız.Buna rağmen konuşmaları duymuş olan ve konuşabilen insanlarda Cİ ameliyatı ileri yaştada yapılsa faydalı olabilmektedir.Julian bebeklik yaşında zorda olsa beyni bu sesleri algılamış olduğundan Cİ ameliyatından faydalanabilmiştir.Aynı zamanda konuşmasını düzeltmeye daha iyiye gitmeye çalışır.Ailesi ileri gidip Julianı ses sanatı derslerine gönderir.Julian”O zamana kadar robot gibi konuşmuşum.Derste sesimi bir kaplanın haşmeti gibi derin ve yavaşça ve aynı zamanda bir serçe gibi yüksekten hızlı ve yüksekçe hareket ettirebileceğimi öğrendim”


Duyabilmek artık gündelik olmuştur Julian için.Kelimeler hala biraz kesik ve belirsiz geliyor dudaklarından.Hiç bir zaman normal konuşamıyacak büyük ihtimalle.Fakat yinede büyük zorluklar çekmeden kendini “normal”insanların dünyasında ifade edebiliyor.İşitmesi o kadar ilerlemiş ki işitebilen arkadaşlarından pek farkı yok.Coşkuyla Cİ taşıyıcısı olmasaydı hiç bir zaman keşfedememiş olacağı musikten bahsediyor.Koleksiyonunda Cypress Hill ve Nickelbach Cd leri mevcut.Julian”Konuşma ve musik..Cİ bana en değerli olanı sağladı””Musik aletlerinin sesini ayırdedemiyorum fakat melodileri tanıyabiliyor ve şarkısını söyliyebiliyorum”diye anlatıyor.

Her Cİ taşıyıcısı aletten böylesine iyi faydalanamıyor.Bazıları sesleri tanımayı öğrenemiyorlar.Bazılarında ise ameliyat iyi gitmediğinden “suni organ” defalarca değiştiriliyor.Herşey iyi gitmiş olsa bile bazen işitebilen ve işitemeyen dünyaların arasında kalmış hissi oluşuyor.

Julian ailesinin desteği olmadan buraya kadar gelememiş olacağının farkında.Seneye okulunu bitirip Tıp (Biyoloji Tip) okumayı hedefliyor.”Belki İngiltere veya Kanadaya giderim.Bilim adamı olmak istiyorum.”

Ailesi Julianın sadece tek bir sağ kulağından ameliyat olmasını bilinçlice karar vermişti.Çok az duyabilen sol kulağını teknolojinin ilerlemesi ile ileride bundan faydalanabilmesi için ameliyatını yaptırmamışlardı.

Julian” Belki bir gün Gen Bilimi sayesinde sağırlık tamamen ortadan kalkacak.O zaman tamamen “normal” duymak istiyorum”